Bölüm 5

2K 229 72
                                    

Yarın akşam ilk maçımız olduğu için iş çıkışı kramponlarımı almaya annemlerin evine geçiyorum. Annem ve babam her zamanki neşeleriyle beni karşılıyorlar. Yemekti, kahveydi derken saat epey ilerliyor, yarın zaten ekstra yorulacağım için ayaklanıyorum. Yaşlandık artık, öyle eskisi gibi değiliz... Kramponları almak için buradaki odama geçtiğimde, annem de peşimden girip kapıyı kapatıyor. Babamın bilmemesi gereken ne oldu acaba? 

"Hayırdır Nihan'cığım?"

"Hayır hayır, otur iki dakika şuraya. Bu Ömer abi kimmiş bakayım?" E ama pes!

"O nerden çıktı anne şimdi akşam akşam?"

"Dün Emre abinler geldi, Ege anlattı. Halamın şirketinde çok iyi bir abi var diye. Ben de acaba bu çok iyi abi, bekar mı diye soruyorum işte?"

Kudurdu bu kadın, babam yetiş. "Anne saçmalama gözünü seveyim, adam yöneticim ya. Ege, odasını görmek için tutturunca insanlık etti sadece."

"Bağırma anneye. İyi tamam, sormuyorum bir şey. Siz anca o Nehir ile oyun oynayın, top peşinde koşun. O müdür, bu arkadaş, şu evli... Herkese bir kulp bulun anneciğim siz, beğenmeyin kimseyi. Kendilerini ne görüyorlarsa, kimseyi yanlarına layık bulamıyorlar? İnin o Kaf dağlarından artık; senin yaşında Emre kolumda, Emir karnımdaydı..."

Söylene söyleyene çıkıyor odamdan annem. Ah Ömer Bey ah, hiç bilmiyorsunuz. Allah korusun, annem odanızda bize çikolata ikram ettiğinizi, Ege için bilgisayarınızdan kırmızı balık şarkısını açtığınızı, eve bırakmak için ısrar ettiğinizi falan duysa; haftaya istemeye gelirdik sizi. O insanlık bilmez çünkü varsa yoksa damatlık.

Kramponlarımı alıp oyalanmadan çıkıyorum odadan. Bizimkilere veda edip kendi evime zor atıyorum kendimi. Nehir ve Melek'e de yanlarına kramponlarını almalarını hatırlatan bir mesaj çakıyorum. Melek neyse de Nehir'e, eğer olur da kramponları yanına almazsa yarın yalın ayak koşmak zorunda kalacağını tekrar tekrar belirtiyorum.

Hızlı bir duş alıp yatağın yolunu buluyorum. Hadi yarın attığın gol, baktığın aşık olsun inşallah Nehir'im.

*

Soyunma kabininden çıktığımda ufak çaplı bir şok yaşıyorum, şaka?! Herkes saçını fönlü bir at kuyruğu ya da balerin topuzu mu yaptırmış? O gözlerdeki eyeliner, yanaklardaki highlighter mı, doğru mu görüyorum? Şort boyuna ve bodylerin darlığına daha gelmedim bile bakın. Gelemiyorum oralara, nefesim daralıyor. Sonra Nehir'i görüyorum. Yüzündeki bütün makyajı silmiş, üzerine normal bir şort ve tişört geçirmiş kuzenimin, aynadaki yansımamdan farkı yok. Hemen sağında kalan Melek de bizim gibi ama öyle azınlığız ki. On birde üç resmen. 

Biri gitsin Ali'nin gözlerini bağlasın, buraya da bir kuaför fırlatsın Allah aşkına. Hızlıca düşünüyorum, çantamdaki parlatıcı dışında hiçbir şey yok elimizde ama. Onu çıkarıyorum en azından. Dikkat çekmemek için kendim biraz sürüyorum önce sonra Nehir'e uzatıyorum.

"Yok ya, terleyeceğiz zaten istemem ben." Ayyy, ayyyy... Öldüresi var beni.

"Rüzgardan dudakların çatlarsa yarın görürüm ben seni, pul pul dolaşırsın acemi balık gibi." Adrenalin, sen harika bir şeysin. İyi geldi bu aklıma. Nalan, seni de çok öpüyorum balım!

"Ver ver, tamam." Minicik bir parlatıcının mucizevi bir etkisi olmuyor ama imkanlarımız buna yetiyor. Tam bileğindeki lastikle saçını toplayacakken Nehir'e engel oluyorum.

"Ayy, nolur bana ver o lastiği teyzemin evladı. Ben unutmuşum, boynum tutulur benim terlerse biliyorsun." Çantamda lastik olduğunu bilmeyen Nehir dudak bükse de bana kıyamıyor.

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now