Bölüm 9

1.9K 195 71
                                    

Hamburger yediğimiz bir saat boyunca Ege sayesinde, Ömer Bey'in de iki erkek yeğeni olduğunu öğreniyorum: Rüzgar ve Çağrı. Biri sekiz, diğeri yedi yaşındaymış. İkisi de mi okuma biliyormuş, vay canına! Onlarla futbol oynuyor muymuş peki, Ege babası ve dayısıyla hep oynarmış çünkü? Halası da geliyormuş bazen ama o kız olduğu için komik oynuyormuş, kikiki. İsterse bir gün o da Yüzgar ve Çağrı ile gelebilirmiş.

Yeğenim hiç susmadan konuşurken ona sabırla yaklaşan adama bakıyorum. Benim de aklımda tonlarca soru var ama Ege gibi üç yaşında ve dünya tatlısı (Maşallah!) olmadığım için rahat rahat soramıyorum tabi bunları. Buradan yola çıkarsak ablası kaç yaşında şimdi? İki çocuk doğurduktan sonra nasıl o dümdüz karına sahip? Ve bir yaş fark mı gerçekten, planlı olması mı olmaması mı onu daha deli yapıyor bilemedim?

"Dondurma yiyebilir miyiz?" diyen Ege'nin sesi dikkatimi tekrar onlara vermemi sağlıyor.

Cevap vermeden önce bana bakıyor Ömer Bey, başımı olumsuz anlamda sallıyorum ama ona cevap vermesi için fırsat tanımıyorum. İlk günden kötü olmasınlar şimdi.

"Yiyemeyiz aşkım, annen henüz izin vermiyor."

"Yaa ama neden Hazal?" Bunu söylerken tüm zaaflarımı bildiğini ispatlamak ister gibi kollarını uzatarak onu kucağıma almamı istiyor. Kucağıma alıyorum ama fikrim değişmiyor maalesef be Ege'm. Annen beni çıplak elle boğar, hiç bilmiyorsun.

"Bebeğim geçen hafta hasta olmuştun ya, doktor bir süre dondurma yemesin demiş."

"Ama ben iyiyim ki artık, bebeğim." Küçük papağanımın yanağından öpüyorum önce,

"Annen ve baban da yemeni istemiyor ama Ege, kızarlar sonra bana."

"Söylemeyiz ki hala, sır olur? Lüften." Kıkırdadıktan sonra elleriyle ağzını kapatıyor. Öyle sevimli ki dayanamayıp ben onu yiyeceğim ama, olmaz. Minik ellerini ağzından çekip öpüyorum.

"Olmaz bebeğim."

"Ama sen dedin ya bugün bana, annenlere söylemeyeceğiz diye?" Bunu söyledikten sonra bir de Ömer Bey'e bakıyor. Aaa-a! Sakın söyleme, sakın.

"O öyle bir şey değildi aşkım, hadi filme gidelim biz artık. Çıkışta dondurmacı açık olursa alırız."

"Söz mü hala?"

"Söz halacığım." Nasılsa kapatmış olacak diye rahat rahat konuşuyorum sonra Ömer Bey'e dönüyorum. Yerine iyice yerleşmiş gülerek bize bakıyor, oh.

"Cık cık, çok ayıp Aymaz." diyor Ömer Bey kalkarken kulağıma doğru eğilip.

Omuz silkiyorum sadece, sen asıl Ege ağzını açsa görürdün ayıbı. Benim kara civciv az daha bizimle birlikte olduğunu evdekilere söylememesi gerektiğini yumurtluyordu.

*

Yanağıma konan öpücükle gözlerimi açıyorum, "Ömer?"

Kucağımdaki Ege kikirdiyor sorum üzerine, "Yaa, Ömer abi değil ki benim hala. Ege."

Hafifçe doğruluyorum koltuktan, üzerimdeki Ege'yi de tutuyorum düşmemesi için. Kafamı kaldırınca ayakta bizi bekleyen Ömer Bey'i görüyorum. Dalga geçmesini bekliyorum ama bir tepki vermiyor.

"Uyuya mı kalmışım?"

"Tüm ikinci yarı boyunca." Allah bilir ne halde uyudum.

"Off...Kusura bakma bebeğim, dün gece pek uyuyamadım." derken Ege'yi kucağımdan indiriyorum. Ben de ayaklanıp ceketimi üzerime geçiriyorum.

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now