Bölüm 25

1.6K 184 83
                                    

"Çok güzel oldun Hazal."

"Teşekkür ederim Melek'im ama kırmızı olmaz. Pardon! Bu modelin başka renkleri var mı acaba elinizde?"

"Maalesef hanımefendi, başka renk çalışılmadı o model için. Ama kırmızı çok yakışmış zaten size, başka bir renk bu kadar iyi durmayabilir."

"Çok naziksiniz ama kınaya gideceğim, kırmızı giyemem bu yüzden. Siyah, tüllü olan bir elbise daha vardı gösterdiğiniz onu deneyebilir miyim ben, bedeni varsa? "

"Tabi, hemen getireyim." diyerek yanımızdan ayrılıyor görevli kız.

"Niye kırmızı giyemiyormuşsun kınaya?" diyen Melek'e uzun uzun açıklamalar yapmamı kabinden çıkan Nehir'im engelliyor. İşte tam da bu yüzden! Kırmızı, uzun kuyruklu elbisesinin içinde öyle güzel olmuş ki; dolan gözlerim taşmasın diye bir süre tavanı seyrediyorum.

"Hiiiih! Maşallah ama sana!" diyen Melek'e katılmamak elde değil. Nihayet biraz sakinleyince ben de yorumlarımı paylaşabiliyorum.

"Nehir Hanım, ne yapıyorsunuz ama siz böyle? Çok, çok, çoook güzel olmuşsun!"

Titrek bir tebessümle, elini kolunu kaldırıp ne yapacağını bilemez bir halde soruyor teyzemin evladı.

"Olmuş mu gerçekten kızlar ya? Ben de beğendim sanki."

"Efsane olmuş hem de!"

Melek'ten aldığı onaydan sonra bana dönüyor, daha fazla dayanamıyorum bir damla yaş süzülüyor gözlerimden. Beni öyle görünce onun da gözleri doluyor. Kına kıyafeti bakarken yaşanmaması gereken dramlardır ama bunlar. Göz yaşlarımı hızla silip elbisemin izin verdiği kadar büyük adımlarla kollarımın arasına çekiyorum Nehir'i.

"Öyle güzel olmuşsun ki, Ali düğüne kadar sağ kalır mı emin değilim?"

Önce hafifçe burnunu çekiyor sonra kıkırdıyor canımın içi, "Deli! İyi ki varsın."

"Sen iyi ki varsın asıl."

"Ama ben de iyi ki varım!" diyerek dışardan kollarıyla sarıyor bizi Melek. Üzerimizdeki abiyelerle oluşturduğumuz tül, pul ve payet yumağı görevlinin gelmesiyle dağılıyor.

"Kabine bırakıyorum elbiseyi." diyor şaşkın ifadesini toparladığında. Hafifçe başımı sallıyorum.

"Ben son olarak şu elbiseyi de deneyeyim o zaman." diyorum yanlarından ayrılırken.

"Üzerindeki de güzel durmuş baya aslında, yok mu başka rengi?" Arkamı dönüp başımı iki yana sallayarak olumsuz yanıtı iletiyorum Nehir'e.

Unuttuğu konuyu tekrar hatırlıyor Melek de böylece, "Kırmızı renkte kişi sınırlaması var da benim mi haberim yok, ne bu böyle?"

Yorma be aday gelinimiz, "Melek'im, kınalarda kırmızıyı sadece kına kızı giymelidir ama niye böyle sana yakışmayan saçmalıkta sorular soruyorsun he bir tanem, aşkım, bebeğim?"

"Allah Allah! Ben niye bilmiyorum bunu?" Çattığı kaşlarıyla Nehir'den medet umuyor ama umduğunu bulamıyor, tabi ki.

"Rule of the game, balım. Hiç bakma bana öyle, herkes bilir bunu. Neyse, sen şimdi bu zümrüt yeşilini mi alıyorsun yoksa mor olanı mı?"

"Off, bilmiyorum ki Nehir ya. Sence hangisi?"

Kabinin kapısını kaparken Nehir'den önce yanıtlıyorum sorusunu, "Mor olan!"

"Nehir'e sormuştum!" diyen Melek'i duymazdan geliyorum. İkimiz de sana mor olanı aldıracağımı biliyoruz ama öyle olmayacakmış gibi yapacaksan keyfin bilir, tatlım. Kırmızı elbiseyi çıkarıp siyah olanı giyene kadar akla karayı seçiyorum. Aynasız kabinden çıktığımda elbiseyi benden önce bizim kızlar görüyor. Kahrolsun bazı satış politikaları.

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon