Bölüm 19

1.7K 185 53
                                    

Birkaç hafta önce insan yeri gelir kendi ayak bileğine bile hasret kalır deseler, güler geçerdim muhtemelen. Başa gelmeden anlanmıyor işte. Öyle özlemişim ki... İçimdeki yaşasın iki ayak bileği, bir çift ayakkabı ve araba sürmek marşının sesini kısamıyorum bir türlü.

"Aygır oldum bebek kişneyebiliyorum iiiii, sayabiliyorum pıs pıs, tırıs tırıs gidebiliyorum!"

Hemen arkamdaki Melek'in kıkırtısını duyuyorum önce, sonra sağ tarafımdaki Nehir söyleniyor.

"Shrek izlemeyi yaklaşık on sene önce bırakmamış mıydık, kuzen?"

"Ama Ege bu muhteşem animasyondan mahrum mu kalsaydı? Her şey bebeğim içindi!"

Yandan bir bakışla kontrol ediyorum Nehir'i, elini havada birkaç kez sallayarak bunları yemediğini belli etse de konuyu uzatmayıp başka bir yorumda bulunmuyor.

"Arabayı havaalanı otoparkında mı bırakacaksın dönene kadar?" diyen Melek'e kadar sessizliğimizi koruyoruz.

"Yok canım, o kadar zengin değilim. Emre abimler Serap'ın ailesini uğurlayacaklar, yedek anahtarı verdim onlar alacak arabayı akşama doğru."

"Anladım. Ömer Bey nasıl bıraktı seni Hazal ya? O seni alır birlikte gelirsiniz havaalanına diyordum ben." Valla ben de öyle diyordum Melek'ciğim ama kahrolsun bazı şeyler.

Daha ben ağzımı açamadan Nehir keyifle yanıtlıyor, "Hiç Sorma Melek balım. Alparslan Bey kitlemiş Ömer'i, onun arabası serviste ya sen beni al birlikte geçelim falan demiş. Öyle olunca da Hazal Hanım bize kaldı." Yüzde bin beş yüz anlayışsız bir adamsınız Alparslan Bey, ne desem boş.

"Bu adam olmuyor ya!" diyen Melek'ten yüz buluyorum.

"Hem de hiç olmuyor Melek'im,  adam resmen manitamı kendine şoför bellemiş. Benim şoförüm o kardeşim, Allah Allah!"

"Bak sen." diyen Nehir'e göz kırpıp öpücük atıyorum. Hem yöneticim hem şoförüm hem bebeğim hem canımsın. Biri bitse biri kalır Ömer. Nehir ve Melek'in sataşmaları Ali'yi alana kadar sürüyor. Onu da alıp havaalanına varıyoruz nihayet.

Arabadan indikten sonra yine içimde bir coşku yükseliyor, Allah'ım iki ayağının üzerine basabilmek ne güzel bir nimetmiş ya! Nasıl özlemişim belli değil.

Bu içsel şükür anımı yakalayan teyzemin evladı bana bakıp ellerini havaya açıyor, dudaklarını oynatarak akıl ve fikir diyor sadece. Sen ne anlarsın Nehir Hanım? Dil çıkarıp başımı çevirdiğim sırada Ömer ile göz göze geliyoruz. Önce yüzüme bakıyor sonra onun da bakışları ayaklarıma kayıyor, sırıtarak geri buluşturuyor gözlerimizi. Ya, ama sen öyle bakarsan ben sana sarılmak zorunda kalırım Ömer. Tam aklıma geleni yapacağım bir delilik sarmışken etrafımı Alparslan Bey'i ve diğer birim müdürlerini fark ediyorum. Geri bas Hazal. Baya geri bas. Ömer'e sadece bir baş selamı verip bizimkilerle birlikte check-in sırasına giriyorum. Alp de damlıyor çok geçmeden yanımıza.

Aniden koluma girip kulağıma fısıldayan Nehir ile irkiliyorum, "Biraz daha öyle somurtursan seninkini bağlasak da tutamayacağız." Önce Nehir'in suratına sonra gayri ihtiyari Ömer'in durduğu yere bakıyorum. Gerçekten de çatık kaşlarıyla direkt olarak bana bakıyor, hal böyleyken kendimi zorlayıp kocaman gülümsüyorum. Gelme canımın içi, sakın!

Nehir sırtıma birkaç kez vuruyor, "Hah şöyle!"

Bu Ömer'i ikna etmeye ne kadar yetiyor bilmiyorum ama daha fazla ondan tarafa bakamayacağım için bizimkilerin sohbetine dahil oluyorum. Uçağa kadar da gayet iyi idare ediyorum ama uçağa binip de Ömer ile aramıza bir de perde eklenince omuzlarım düşüyor. Bir insana da bu kadar yüklenilmez ki canım. Sevdiğim adamı bütün kadın yöneticilerle aynı yerde oturtup bir de onu görmemi engelleyemezsiniz, ne çeşit bir Kast Sistemi bu? Hindistan sizin yanınızda melek kalır.

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora