Bölüm 31

1.5K 162 116
                                    

"Hayır, Piglet! Ben Arı Maya olarak, hayatımda böyle doğum günü görmedim. O Mickey Mouse'un partisi neydi öyle?"

Küçük Nehir elindeki çekirdeği bırakıp bu aşırı mantıklı yoruma canı gönülden katılıyor, "Yani, şimdi şöyle...Rezillik!"

Küçük Hazal için bu ufak destek bile yeterli oluyor, önce saçlarını savuruyor bacak bacak üstüne attıktan sonra tombul parmaklarını havaya kaldırıp olmayan parti bilgisiyle ikiye kadar anca geliyor. "Hayır, ben kendi partimi yapıyor olsam. Yani ne bileyim palyaçomu eksik etmem, pastamı eksik etmem, heeeer şeyiiiii yaparım!"

Karnım ağrımaya başlayınca videoyu durduruyorum Emre abim, Emir ve Serap ile bakışıyoruz. Epik bir video. Bir baş yapıt. Kahkahalarımız iyice şiddetleniyor. Biz gülünce konuyu anlamasa da kara civcivim de kıkırdıyor.

"Hazal şu mu sensin?" İlgiyi üzerine çekmek için bininci kez ekranda küçüklüğümü işaret edip soruyor. Onu kucağıma çekip öperken onaylıyorum.

"Evet, aşkım."

"Delisiniz siz he!" Emir abime bir hadi oradan bakışı atıyorum.

"O videoyu kim çekiyor acaba? Hem sizin oynadıklarınızı da biliyoruz, Serap bu ikisini görmen lazım. Emir prens olmuştu o iyi de, Emre abim attı. At! Neydi o filmimizin adı ya?"

"Tamam, uzatma sıpa!" Emre abim müdahaleler de bulunsa da beynim filmin adını aramayı sürdürüyor.

"Ayy! Hatırladım, hatırladım. Zehirli Erik! Ya yazın çekiyorduk filmi, evde de elma yoktu bir tek erik vardı meyve olarak. Keşke onu da bulsak da izlesek..."

"Bizim evde de birkaç CD var, bakarım oraya da bi'." diyen Serap'ı başımla onaylıyorum. O sırada annem giriyor içeri; bir bize, bir köşede kitabını okuyan babama, bir de ekrana bakıyor. Ekrana bakmasıyla elini beline koyup bana dönmesi bir oluyor,

"Yine mi bu video kızım? Bıkmadın mı, dün geceden beri izliyorsun?"

Başımı iki yana sallayıp pişkin pişkin sırıtıyorum, "Cık, bıkmadım. Daha teyzemlere gidip Nehir'e izleteceğim, Ali var, Melek, Alp, Ömer..."

"Ay tövbe estağfurullah, damatlara izletme bari anneciğim."

"Nereden damat oluyormuş o adam anne? Ali tamam da diğeri için gerekli gereksiz sıfatlar kullanma." Emir abimin çıkışıyla ortalık sessizleşiyor. Ah ah...

Nihan'cığım bizden hayır gelmeyeceğini fark edince en iyi savunma saldırıdır diyor, yalnız oğluna kıyamadığından herhalde taarruzun muhatabı ben oluyorum.

"Aman, neyse ne canım? Ayrıca sen Nehir'i falan unut Hazal Hanım, kalk da hazırlan Eminönü'ne gidiyorsun. Hurçlar için acil fermuar lazım."

"Aa tamam o zaman, hemen kalkayım ben!" Ben dalga geçsem de Nihankuşum duruşunu bozmuyor. Ciddiyetini kabullenmekte zorlandığım bu task karşısında ne yapsam bilemiyorum, sağa sola bakıyorum. Ekip arkadaşlarımdan da tık yok, ama yani!

"O nereden çıktı anne ya? Acil fermuar ihtiyacı nasıl olabilir? Eminönü konusuna gelmiyorum bile, tuhafiye mi bitti semtte?"

"Anneciğim, bir şeyi de sorgulamadan kabul edemez misin? Nehir'in eşyalarının bir kısmı kalmış, düğün öncesi teyzenle taşıyacağız. Gelin hurcuna uygun fermuar lazım, o fermuar da Eminönü'nde. Ben sana dükkanı tarif edeceğim, hemen bulursun."

"Nehir niye gitmiyor anne? Hurç onun hurcu, düğün onun düğünü. En kötü Ali gitsin, canım."

Bezgin bir iç çekiş sonrası kocaman açtığı gözleriyle tane tane hatırlatıyor Nihan reis, "Ali'nin uzaktan kuzeni miydi neydi, neyse işte bir akrabasının nikahı varmış da ona katılacaklar ya kızım. Dün akşam bir saat görüntülü konuştunuz ya canım yavrum."

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now