Bölüm 30

1.6K 172 83
                                    

"Hazal, hadi güzelim!" Ömer'e geldiğimi belirtmek için ağzımı açacağım sırada idrak ettiklerimle duraksıyorum. Evlilik değiştirdi mi bu adamı sanki?  Hadi, hadi, hadi bir saattir; hani nerede o acele etme canımlar, ben seni bir ömür beklerim hayatımlar? Buyur bakalım, evet de dedik artık.

Adımlarımı tamamen durdurup iki elimi belime yerleştiriyorum. Buna bir yirmi yılımız falan yok muydu ama ya? Yirmi gün bile olmadı daha. Kendimden aldığım gazla sesin çıkış noktası olan mutfağa giriyorum; gördüklerimle belimde duran ellerim düşüyor, kaşlarım düzeliyor, kalp kaslarım gevşiyor. Ömer, hala Ömer. Sakin olabiliriz.

Ocağın başındaki bedenine arkadan sarılırken mırıldanıyorum, "Bu saatte kahvaltı mı hazırladın sen?" Bir de kusura bakma bebeğim, biraz günahını almış bulundum. Ama azıcık. Hem artık senin benim mi var canım? Senin günahın, benim günahım.

Beline sardığım ellerimden birini alıp ufak bir öpücük konduruyor önce, "Hı hı. Acıkmadın mı?"

Şöyle bir yokluyorum kendimi, normalde bu saatlerde acıkmasam da bugün aç hissediyorum gerçekten. Başımı sallıyorum sorusuna, tam sevilmenin tadını çıkarırken içimi dürten şeytanlara hakim olamıyorum. "Ama geç kalmaz mıyız? Sonra güzellik uykusundan kalkıp da teşrif edemedi hanımefendi falan diyorlar bana, boş ver kahvaltıyı hemen çıkalım biz en iyisi."

Büyük bir sessizlikle omletin altını kontrol edip ocağı kapatıyor, kollarımı gevşetip yüzünü benden tarafa dönüyor. Önce kollarımı tekrar beline doluyor sonra saç diplerim de dudaklarından nasibini alıyor,

"Hiç unutmayacaksın değil mi?"

"Asla."

Ağır ağır başını sallayıp sıkıntıyla sağa sola bakıyor, tam ben dayanamayıp yanaklarını sıkacağım sırada dudaklarımın üzerinde hissettiğim baskıyla afallıyorum. Geliş yolundan tahminlediğim gibi sert ve alelacele bir şeyler olmuyor ama; sakin sakin ilerliyor Ömer, bana adımı bile unutturduğundan emin olmadan da bırakmıyor. Tam yaşandı ve bitti sanıyorum boynuma doğru eğdiği başı ile orayı da yakıyor, son durağı sağ kulağımın yakınları oluyor. Böyle ölürüm hayatım füze atmana falan hiç lüzum yok.

"Babamın oğlu demiştim, karıma her zaman taviz gösteririm. Bunu da unutma güzelim."

Karın seni ye-sin! Gelen cevapla içimin dışıma taştığını anlıyorum, ama bu içimin hakkıdır artık. Bu içime de yazıktır.

"İtirazım olmaz ama önce bir omletini yesin karım. Hadi masaya geç canım, geliyorum ben de."

İtiraz etmeden salondaki yemek masasına adımlarken, mutfağa giren Hazal'a ve tüm aşık olmadan evlenip de ahkam kesen çok bilmişlere bir nanik yapıyorum.

Evlilik süper bir şey, kesin bilgi.

*

Bizim kata gelince Ömer toplantı odasına ben de masama geçmek üzere ayrılıyoruz, göz göze geldiğim Alp ile olacakları hissetsem de engelleyemiyorum.

"Ooo... Günaydın patroniçe!" Hemen etrafı kolaçan ediyorum, boş. İşaret parmağımı dudağımın üzerine bastırırken adımlarımı hızlandırıyorum.

"Alp, sussana ya! Ne yapmaya çalışıyorsun sen Allah aşkına? Ya Melek duyarsa."

Abarta abarta gözlerini devirdikten sonra konuşuyor beyefendi, "Sanki Hazal Ömer Bey'le evlendi demişim gibi davranma bana balım, altı üstü bir patroniçe dedim." Bak ya!

"Boğarım seni çocuk! Sus artık."

Benim kısık ve net sesimin aksine Alp gevşek bir kahkaha ile canıma kastede yazmaya devam ediyor. Böyle dost varken, düşmanı görsem sarılır ağlarım.

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Where stories live. Discover now