Bölüm 18

1.9K 181 73
                                    

"Ayy! Offf... Bir ağrı girdi sanki ayağıma, ben içeri geçip biraz uzanayım madem..." Tam yandan yandan salona doğru zıplamaya niyetlendiğimde annemin eli omzumu buluyor, hiç acımadan beni sandalyeye geri bastırıyor.

"Hazal! Yeter artık kızım, sus ve devam et. Konunun ayağınla hiç ilgisi yok."

Bu durum Nehir hanımın çok hoşuna gitmiş olacak kendi durumu benden farklıymış gibi kikirdiyor önündeki mantıları kapatırken. Ondan tarafa pis bir bakış atıp ben de önümdeki kare kare hamurlara geri dönüyorum. Hayır yani ilk kim dedi mesela hadi hamur tutalım, onu kare kare kesip içine et parçaları dolduralım, bohça gibi kapadıktan sonra da haşlayıp soslayalım diye? Nereden, nasıl akla gelmiş olabilir? Doymak için bunca çaba niye? Kısır bir mantı kapama döngüsünün içinde ne kadar zaman geçiyor bilmiyorum. Zamanı, mekanı ve el parmaklarımızı uyuşturan bu unlu büyü sonunda son buluyor.

Bana gülen o eski halinden eser kalmamış Nehir ile göz göze gelip aynı anda derin bir nefes alıyoruz. Tam ikimiz de masadan destek alıp kalkmak üzereyken; hiç sesi çıkmadan ocağın önünde takılan Handantoşum bu hikayede iyi polis ve kötü polis değil, kötü polis ve daha kötü polis olduğu gerçeği ile yüzleştiriyor bizi. Sarma içi ile dolu tencereyi ve asma yapraklarını masaya bırakıyor. Yeşilin hangi tonunu seviyorum bilmiyorum ama şu saatten sonra yaprak sarması tonundan nefret ediyorum.

"Hafta sonları da çalışılsın artık ya, vallahi aldığımız parayı hak etmiyoruz biz bakın. Hadi kalk Nehir, ofise gidelim?" Orada en azından sıkılıp kafamı kaldırdığımda Ömer'i görüyorum.

Teyzemin evladı, duyduklarını anlayıp da ağzını açamadan canım annem atılıyor.

"Varsa yoksa iş zaten anneciğim. Üniversitede yok proje anne, yok vize anne diye kaçtığın yetmedi bir de bu çıktı başımıza." Tam olarak ne bekliyordun acaba Nihankuşum? Üniversiteyi işe girmek için okumuştum çünkü.

"Bari okuduklarına değseydi Nihan. Üniversiteden herkes koca bularak mezun oldu, bunlar bula bula iş buldu." Handan?

Teyzemden gelen bu yorum üzerine Nehir histerik bir kahkaha patlatıyor, "Keşke bu kadar modern olmasan be annem..."

Handan'cığım şöyle yandan bir bakış atıp saçlarını geriye savuruyor doğurduğunu paylamadan önce, "Keşke kızım, keşke bu kadar modern olmasaydım da sen de Mevhibe teyzenin torunundan bir torun verseydin bana."

Daha teyzemden duyduklarımızı sindiremeden anneannem giriş yapıyor mutfağa, yalandan bir kolay gelsin bile demeden konuya dahil oluyor. Yetiştirdiklerin az(!) kalmıştı, geldiğin çok iyi oldu sensei Türkan.

"İnşaat mühendisi hem de." Bir insan hayattan daha ne isteyebilir ki? İnşaat mühendisi bir kocadan başka...

Madem bugün bu mutfaktan çıkış yok biraz Nehir ile uğraşmakta herhangi bir beis görmüyorum, "Kaç yaşındaydı anneanne bu torun?"

"Nehir'den üç yaş büyük, arabası da varmış. Uzun boylu, ela gözlü, çok efendi bir çocuk maşallah." Anlattıkça yükseliyor damat adayına, bu tatlı halleri karşısında o tontik yanakları sıkmak istiyorum ama ellerim zeytin yağı ve kuş üzümü içerisinde.

"Kız, dedem duymasın bak elin adamlarını böyle anlattığını." Hafiften bir edalanacak gibi olsa da cepheyi bırakmıyor,

"Deli kız! Kaynatma konuyu, Nehir buluşun bir çay için he güzel kızım? Sevmezsen bir daha görüşmezsin."

Nehir hanım şovcu bir kalkış yapıyor masadan, "Lütfen ama anneanne! Konuşmuştuk bu konuyu, istemiyorum çay falan içmek elin adamıyla." Nehir'in mutfak kapısından çıkmasını bile beklemeden dedikodusunu yapmaya başlıyor bizimkiler. Hakkınızda konuşmaya başlamaları için şöyle bir arkanızı dönmeniz bile yeterli.

Kuzeninizi Evlendirme Sanatı (Tamamlandı)Onde as histórias ganham vida. Descobre agora