20/ La Papesse

101 12 27
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



Chanyeol elindeki  incelediği kartı birkaç kez çevirdikten sonra ceketinin iç cebine koyup içeri girdi. 

Sigara dumanının tütsü dumanıyla karıştığı boğucu bir antikacıydı. Böyle yerlerin kiralarını bile karşılayamacağını düşündüğü için ona hep şüpheli gelmişti. Bir parça için gerçekten binlerce dolar para baymaya niyetli yeterince insan yoksa el altından satılan başka şeyler olmalıydı. Ama Chanyeol bu dükkanın meselesinin başka olduğunu biliyordu. Onu buraya getiren de içerideki satıcı kadının fal bakma konusundaki ünüydü. Dükkanın asıl gelir kaynağını bu oluşturuyordu ve Chanyeol'ün onunla görüşmesi için biraz dükkanda oyalanması gerekmişti. Antika bıçaklar, kamalar, el oyması ahşap kutulardan oyuncaklara kadar her türlü antika duvara montelenmiş raflar aracılığıyla sıralanmış, dükkanın orta yerine de daha büyük parçalar gelişigüzel bir şekilde bırakılmıştı. Chanyeol duvar kenarında on iki ışınıyla tasvir edilmiş bir güneş bulunan mavi kabzalı bir kamayı eline aldı. Baekhyun'un eski evindeki kılıçları hatırlamıştı. Duvara üst üste dizdiği bir çeşit koleksyonu vardı ve istemeden elindeki parçayı beğenip beğenmeyeceğini düşünürken bulmuştu kendini.

 ''Büyük İskenderin hançerinin çakması.'' dedi. Satıcı çocuğa omuzunun üstünden baktı. Geldiğini fark etmemişti. ''Kabzasındaki güneş simgesi Vergina Güneşi, Makedonya krallık simgesiydi. Hançer neredeyse 150 yıllık. Tarihi eser değil elbette. yalnızca antika. Böyle şeylerle ilgilenen çoktur.'' Chanyeol, 'böyle şeylerle' ilgilendiğini bildiği belirli bir kişiyi düşünürken gülümsedi. 

''Madam Jacqueline ile görüşecektim, Savcı Park Chanyeol. Geleceğimi biliyor.'' Çocuk onun müşteri olmadığını anlayınca kasa arkasında kalan ofisi gösterdi. ''içeri geçin, odasında.''

Bir şeylere çarpamamayı umarak mobilyaların arasından arka tarafa doğru ilerleyip sarkan boncuklu perde ile ayrılmış ofise girmeden önce  ahşap çerçeveye tıkladı.

''Girebilir miyim?''

''Lütfen...''

Ofis çok küçük sayılmazdı ama yerlerde, sehpalarda hatta pencere pervazında bile üst üste dizilerek dağlar oluşturan kitaplar yüzünden adım atmakta zorlanıyordu. Kadının önündeki açık kahverengi cilalı masa çok büyüktü ve üzerinde masaüstü bir bilgisayar , kanepede oturan birinin ekranı çapraz olarak görebileceği bir açı ile masanın köşesine yerleştirilmişti. Kıvırcık saçları zayıfça omuzlarına kadar dökülen zayıf bir kadındı. İçerideki dumana şaşmamalı, önündeki kül tablası neredeyse ağzına kadar dolu olduğu gibi parmaklarının arasında da yeni bir tanesini tutuyordu. Gözlerini normalden çok daha büyük gösteren kocaman kemikli bir gözlük kullanıyordu ve Mausu tutan parmakları yüzüklerle doluydu.  Chanyeol güçlükle masaya kadar ilerlediğinde kendisine bakma tenezzülü göstermeyen kadının bilgisayardan Soltaire oynadığını gördü.  Kendisini görmezden gelmesi dışında kartlarla ilgili olduğunu görmek hoşuna gitmişti çünkü ceketinin iç cebinde tam olarak görmesini istediği türden bir kart taşıyordu. Ama önce kadının dikkatini çekmek için kartını masaya koydu. Kadın bununla birlikte gözünü bilgisayardan ayırıp önce karta, daha sonra kartın sahibine baktı ve tüllerle bezeli bir şalını omuzları üzerinde düzelterek genç adamı şaşkınlıkla selamladı..

İÇGÜDÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin