8/ Bir Endülüs Köpeği

153 20 35
                                    

🎶 Tom Waits - hope I don't fall in love with you

*Sapere aude

"Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın dahaSürüp gidiyor günden güne kütük ve adımlarla;Geçmiş günlerimiz ise nice sersemlere ışık tutmuşÖlüm yolunda toz toprak olmazdan önce

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


"Yarın, yarından sonra bir yarın, bir yarın daha
Sürüp gidiyor günden güne kütük ve adımlarla;
Geçmiş günlerimiz ise nice sersemlere ışık tutmuş
Ölüm yolunda toz toprak olmazdan önce.
Sön, cılız kandil, sön! Hayat dediğin ne ki:
Yürüyen bir gölge, zavallı bir kukla bu sahnede:
Bir saat boy gösterip, boyun kırıp gidecek!
Bir daha da duyulmayacak sesi.
Bir aptalın anlattığı masal bu:
Kuru gürültüler, deli saçmalarıyla dolu."

Flashback/Kyungsoo'dan devam


*

Hiçbir zaman çift kişilik yaşamak zorunda kalmadım. Bunu istemedim. Varolmanın karşıtı yok olmak olmadığı gibi çift kişilik yaşamanın karşıtı da tek başına yaşamak değildir. Ailesi tarafından yeterince ilgiyle büyütülmüş, yeterince çalışmış, yeterince hissetmiştim her şeyi. Gereğinden fazla, bayağı hiç bir şey yoktu.
Haklıydı; ne derse desin o söylediği için değil, bunların gerçekliğine aslında hiç inanmayacaktım. Hayatını hep yeteri kadar yaşamış, hiç coşkun bir sele kapılmamış insanlar için aşk; neresinden bakarsanız bakın , bayağı bir şeydir. Bu yüzden evet, haklıydı; bana ne derse desin, benim için değil de edebiyat tarihine yazılsın diye söylenmiş gibi... Sadece güzel yazı yazma heveslisiymiş gibi hissedecektim...

Biliyorum, şimdi derinlerimde bir şey kopuyor. Zihnimin ağır topları düştü yere, taşta çelik sesi çınladı.
Kendi içinden akıp akıp parmak uçlarına sıkışması insanın...
Şimdi görüyorum, tenimde hissediyorum, yavaştan duyuyorum...Kafamı Jongin'in omuzuna gömmüşken bir gece kuşu dışarıda kendi şarkısını çalıyor, ruhumun en derin köşelerinde titreyerek. Söylenecek söz çok, ama söylemeye dilim yok... Ve yürek imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.Başım düştü omzuna, kaldırmaya mecalim yok.

Dakikalarca soluklanmama izin verdi omuzunda. Bir kez olsun dokunmadı o an bana. Yalnızca bunun için bile minnettar hissettim, bana izin verdiği için. Dokunarak görmemi engellemediği için, üzerime gelmediği halde ısrar ettiği için minnettardım.

Bir süre soluklanıp doğruldum ona doğru. O bana dönüp bakmadı. Kuşun kanadının ucu değdi yüreğime, bir damla yaş düşecek oldu gözünden, tuttu.
Dilim çözülecek oldu, tuttum.

Giderek artan bilginin ve azalan anlamın olduğu bir dünyada yaşamak epey yorucu bir iş.
''Her şeyi çok ciddiye alıyorsun, sanki ölümsüzmüşsün gibi.'' dedi sonunda bana bakarak. Kafamdaki düşünceleri dağıtmak için söylemiş gibiydi.

''Dünyanın en zor işi bana göre bir insanın kendini kandırabilmesi... Bunu başarmanın bir yolunu hâlâ bulamadım'' itirafıma şaşırmadı.
Benim için bunu başarmadan aşık olmanın, birinin aşkına inanmanın mümkünatı yoktu. Dışarıda her şey sefaletten bir parça, aidiyetten bir hırs ve fazlalıktan iken, benim nereden gelip, nasıl oluştuğuna bile anlam veremediğim duyguların gerçekliğine inanmam saçmaydı.

İÇGÜDÜWhere stories live. Discover now