29/ Cor ne edito*

81 3 9
                                    



* "Pythagoras'ın "cor ne edito" (yüreğini yeme!) sözü karanlık olmakla birlikte gerçektir. Biraz sert söylemek gerekirse, içini dökecek arkadaşı olmayan kişi, kendi yüreğini kemiren bir yamyamdır." -Denemeler, Francis Bacon



İnsanın aklı kalbiyle, kalbi de aklıyla sınanmalıymış. Chanyeol bunun bedelini ödüyordu.  Savcı o gün dinleme cihazlarını yerlestırdiği odanın havalandırma boşluğunda gördüğü pencerenin şu anda  Byun Baekhyun'a ait olduğunu bir tesadüf olarak öğrenmişti. 

Ne kadar inkar etmek istese de zihninin akışını durdurmak istedikce bir zamanlar anlamsız olan ama şimdi birer flash gibi beyninde patlayan anıları ona her şeye aldanmaya bu kadar heveslı olduğu için dünyanın en büyük aptalı oldugunu bağırıyordu. Aslında başından beri zihninde yuva yapan fakat belirsiz bir refleks gibi kendiliğinden yok ettiği bir şey daha vardı, başından beri bir takım tuhaflıkları  bir içgüdüymüş gibi hep hissetmiş, uzakta bir yerde belirdiğini görür gibi olmuş fakat asla fark etmemişti. Başından beri kör bir aşıktım.

İlk önce arabasının patladığı günü hatırladı. Onu yalnız bıraktığı ilk anda Baekhyun apar topar 'evine' gitmişti fakat Chanyeol oraya vardığında yerdeki belli belirsiz iki kan damlasını takip ederek Baekhyun'u olması gereken yerin bir üst katında bulmuştu. Kapıyı açan yaşlı kadının demir gibi çehresini çevreleyen mavi gözlerindeki sarsılmaz ifadeyi gözleri buluşur buluşmaz ürpererek hissettiğini hatırlıyordu. Kadın bir yabancıydı. Ve Başsavcının kiracısıydı. Baekhyun'un evini ilk gördüğünde etrafın bu kadar tozlu olmasının ya da onu yeni evinde hastayken ziyaret ettiğinde kedisi Otto'nun hiçbir yerde olmamasının tek bir nedeni vardı çünkü Baekhyun hiçbir zaman kiraladığı o dairelerde yaşamadı. Chanyeol bunu şimdi çok daha iyi görüyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Ağlamak istiyordu fakat bu teslim olmanın yenilmenin kabulü sayılırdı. Neye karşı yenildiğini bile bilmeden... İçinde patlayan öfke onu koruyordu. 

Salaktım. İçeride başına bir şey gelmiş olabilir mi diye düşünmekten elim ayağıma dolaştığı için salaktım. Gerçekten o ev de yaşadığına inandığım için salaktım. Chanyeol kravatını gevsetti ve bir düğmesini açtı. Elleriyle patlayacakmış gibi hissettiği başını tutup saç köklerine asıldı. Büyük bir yalan denizinin içinde tutunacak tek bir dal arıyordu. Fakat başından beri yaptığı tek şey bir deli gibi daha derine kulaç atmaktı. Başını kaldırdı ve göz pınarlarına ağrı yapan yaşların dökülmemesi için başını koltuğuna dayadı. Tüm çabalarına rağmen gözlerinde beliren Baekhyun'un gülümseyen sureti o yaşların direnemediği yegane şeydi. Chanyeol'ün ona karşı hiçbir savunması yoktu. Onunla gireceği hiçbir savaşı kazanamayacaktı. Bütün bu yalanlara ne pahasına olursa olsun son vermesi gerektiğini biliyordu. Sadece kendisine zaman tanıyacaktı.

Chanyeol karanlık ofisinde ne kadar kaldığını bilmiyordu. Zaman geçtikçe içinde katmerleşen düşünceler dipsiz kuyular gibi zihninde yankı yaparken işittiği tek bir kelime vardı; aldatıldın. Her yankı rezonans yaparcasında içinde kabaran öfkeyi büyütüyordu. Öfkeden nabzını kulaklarına çarparken hissetmeye başladığında karar verdi. Bu gece Baekhyun'un karşısına çıkacaktı. Ne olursa olsun. Bir yenilgiyi kabul ediyordu.

Chanyeol Baekhyun'u evine bıraktığı bir seferinde arabada pastaları unuttuğu için yalnızca beş dakika sonra onun kapısına dayandığı o günü daha dün gibi hatırlıyordu. Şimdi binadan içeri girdiğinde o gün neden asansörün sekizinci katta durduğunu artık biliyordu. Baekhyun hiç yedinci kattaki dairesinde olmamıştı zaten. Asansörün çağırma tuşuna bastı. Fakat o kadar öfkeliydi ki kabinin gelmesini beklemeye tahammülü yoktu. katları ikişer üçer çıkıp da aslında varmak istemediği o kapıya geldiğinde artık geceyarısıydı. Eli kapıya gitmeden önce soluklarını sığdıramadığı göğüs kafesininde yayılan ağrısını bekledi. elleriyle baskı yapıyor kendisini zorladıkca daha iyileşmeyen kaburgası nefesini kesiyor ve her nefesi bir kez daha bir bıçak darbesi gibi göğsüne ağrıyı saplıyordu. Kapıya yumruğuyla üç kez vurdu. Aslında ne kadar aciz olduğunu kapının açılmasını beklerken geçirdiği o kısacık sürede bir yanının Baekhyun'un ağzından çıkacak tek bir özüre ya da açıklamaya hala inanmak istediğini keşfetti. Fakat bunun uğruna en azından bir bedel olarak görmek istediği en az kendisininki kadar dehşete düşmüş bir çift gözdü. 

Ama Baekhyun, Baekhyun'du. Kapı açılana kadar Chanyeol gerçekten bir şekilde affedebileceğine inanmak istedi. Baekhyun'un buna olanak tanımasını gerçekten istedi. Fakat Kapıyı açan doktor'un yüzünde şaşkınlığın ve ya dehşetin kırıntısı bile yoktu. Bir zamanlar kendisine sevgiyle baktığına inandığı gözlerde o dehşeti görememek Chanyeol'ün yenilgisini katlanılmaz hale getiren son damlaydı. Baekhyun onu gördüğü için hiç şaşırmamış, hiç tereddüt etmemiş, sanki her şey olması gerektiği gibiymiş gibi her zamanki gibi rahat şekilde ''Selam'' dedi. Ve Chanyeol neden ızdırabın bu kadar yoğunlaştığını karşsındakinin katlanılmaz rahatlığını gördüğünde anlamış oldu. Bir piyonmuş gibi hissettiği bu oyuna ne pahasına olursa olsun son vermek adına onun kapısına dayandığında bile hala Baekhyun'un ondan tam da beklediği hamleleri yaptığını fark etti. 

''Biliyordun.'' dedi. Zorlukla. Öfkesinden kelimeler ağzından güçlükle çıkıyordu. Şu anda belki de en azılı suçluları bile korkutabilecek kan çanağı gözleri, sıkılmış çenesi ve kasılan kasları Baekhyun'a hiç işlememiş gibiydi. Chanyeol tek bir yumruk ile onun suratındaki rahat ifadeyi dağıtmayı düşündü. Onu bu düşünceden koparan yine Baekhyun'un sesiydi. Kapıyı daha çok aralayıp ''içeri gel '' dedi. Chanyeol daha fazlası sanki mümkünmüş gibi onun ''neyi?'' diye sormayışına da sinirlendi. Birkaç saniye daha durduğu yerden kendisini dumura uğratan bu adamın gözlerindeki yumuşayışı  izledi. Öfkeden Eliyle saçlarını karıştırıp derin bir nefes verdikten sonra içeri girdi. Baekhyun ardından kapıyı kapatıp önünden oturma odasına doğru girdiğinde Chanyeol gergin sinirlerinden evi incelemeye ancak fırsat bulabildi. Burası, Baekhyun'un her daim soguk ve cansız dairesine kıyasla gerçek bir ev gibiydi. Ağır adımlarıyla içeriye doğru gidip Baekhyun'un rahatça kanepeye oturup kendisini beklediğini gördü. Daha fazla ilerleyemedi Chanyeol. ''Buraya geleceğimi biliyordun.'' dedi. Sesindeki boğukluk  ve yenilgi kendine bile yabancı ve hüzünlü geldi. 

Baekhyun ona cevap vermedi. Chanyeol onun kendisinin beklediğinden fazla dağıldını gördüğü için belki de sonunda bir hesap hatası yaptığını fark ettiğini düşündü. 

''Hah!''  tek eliyle şakaklarına bastırmaya başladı. ''Delireceğim gerçekten!'' 

Baekhyun hala sessizce duruyordu.

''Bunu bana neden yaptın Baekhyun?'' Buraya gelirken  kıyamete gider gibi volkanik bir öfke ile gelmişti ama şimdi sesinin neden bu kadar yılgın çıktığını bilmiyordu. Gözpınarları tekrar dolmaya başladı. Önünde sonunda bütün bir yenilgiyi kabul etmekten başka çaresi yoktu. Fakat her şeyden öte onun canını en çok acıtan başka bir gerçek daha vardı. Bunu düşünmek kırılan cam kristalleri gibi kalbini eziyordu. Bu kadar çok tesadüfün hayatın bir cilvesi olmadığını bilmek akmamak için direnen gözlerindeki yaşların sebebiydi. 

''Ofisimi yakan sendin...'' dedi. Hala Baekhyun'un hiç değilse bunu inkar etmesini bekliyordu. Fakat Baekhyun ve her daim lanet olası çenesi belki de Chanyeol'ün hareketlerini hesaplayamadığı için hala bekliyordu. Belki de ilk defa tereddüt ediyordu. Chanyeol onun bu kadar sinsi bir yanı olduğunu fark ettikce eski öfkesinin içinde tekrar alevlendiğini hissetti. 

''Bir yılan gibisin. Cevap ver!'' bir adım daha atıp salonun ortasında durdu. En istenmedik zamanlarda beliren gözyalşarını bu sefer saklama gereği duymuyordu çünkü zaten tepeden tırnağa kadar yenilmişken, hem de aşık olduğu kişi tarafından bu kadar alay edilircesine oynandığını düşündükçe gözyaşları akmış akmamış ne önemi vardı? 

 Baekhyun'un üstüne doğru bir adım attı.

''Beni öldürmek istedin.'' Bir suçlamadan ziyade sanrı gibiydi. Sesi bir fısıtlı gibi çıktı ama ardından kontrolsüzce arttı.  ''Cevap ver Baekhyun. Aklımı kaybetmek üzereyim!'' Diye bağırdı.

''Artık sakinleştiysen konuşabilirir ama lütfen bağırma artık Yeol.''

Chanyeol kendisine seslenme şekline o kadar sinirlendi ki ''KES SESİNİ!'' diye kükrediğinde Baekhyun'un gözündeki korkuyu ve akabindeki sessizlikte aslında Baekhyun'un neden bağırmamasını istediğini anladı. 

O sessizliği delip geçen bir şey...

Baekhyun evde yalnız değildi.






İÇGÜDÜUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum