30/ Ad Gloriam*

44 2 25
                                    

* Zafer için

Chanyeol'ün duyduğu ses kendisine bile o anki durumunu, neler hissettiğini unutturan türden öngörülemez bir sesti. Yerine çakılıkaldı. Şimdiye kadar hissettiği her şey tuzla buz olup yerini anlamsız bir boşluğa ve yalnızlığa bıraktı. Bununla birlikte bir şifreyi ya da büyük bir sırrı önceden sezmiş gibiydi. Aslında duyduğu şeyin her şeyin cevabı, anahtarı olduğunu Baekhyun biraz sonra kolunda belki de 2 yaşlarında bir bebekle girmeden önce hissetmişti. Simsiyah gözleri nemli, uykusunda terlemiş simsiyah saçları öbek öbek birleşmiş bir şekilde Baekhyun'un kucağında duran bebek bir iç çekip başını tekrar Baekhyun'un boynuna gömdüğünde Chanyeol, bir an için her şeyi unutup onun dünyanın en güzel bebeği olduğunu düşündü. Artık sanki kafasındaki her şey, her bir soru işareti uçup gitmiş gibi şimdi üstündeki tek parça olan atletin içinden o bebeğin sağ kolundan omzuna kadar neredeyse komple kaplayan ve küçük bir çocuk için çok acımasızca duran kocaman yekpare ameliyat izlerini merak ediyordu.

Baekhyun, Chanyeol'un sesinin neden adeta bıçakla kesilmiş gibi hiç çıkmadığını biliyordu. Bütün cevabını kucağında tutarak içeri getirdiğinde diğerinin neden dilinin tutulduğunu ve diyecek bir şey bulamadığını anlıyordu. Bu cevap, insana daha fazla söz bırakmayacak türden bir ağırlığı, minik bedenine tezat bir şekilde taşıyordu. Elinde tuttuğu et yumağına ne zaman baksa, içinden geçirdiği bir hüznü dile getirdi: 

''Onun bir aileye ihtiyacı vardı,ama ne yazık ki sahip olduğu tek şey bendim.''

 Sesindeki tanıdık üzüntüyü duyduğunda yüreği ince ama keskin bir sızı hissetti. Chanyeol dizindeki tüm gücün kendisini terk ettiğini hissettiği için kendisini yavaşca  kanepeye bıraktı. Buraya gelirken gerekirse yeri göğü inletecek şekilde bağırarak istediği cevapları almak niyetindeydi ama şimdi ne soracağını, nereden itibaren soracağını ve dahası, artık ne duymak istediğini bile bilmiyordu. Hayır o artık duymak bile istemiyordu. Sorsa bile Baekhyun'un ona doğruları söyleyip söylemediğine ikna olabilecek miydi? Ona karşı hissettiği sınırsız sevginin bir karşılığını görmeyi zaten beklememişti. Beakhyun'un bu ilgiyi görüp anlayabilmesinin bile bir mucize olduğunu söylenmişti ona. Başından beri sosyal ilişkilerinde dengeden yoksun ve beceriksiz olarak olarak hayatında beliren bir dahiydi. Ama şimdi karşısındakinin bebeği tutuş şekline bakınca bile bunun da bir yalan olduğunu düşünüyordu. Bununla birlikte birden Minseok'un arabanın anahtar kumandası ile ilgili söylediği şeyi hatırladı. 

"Evet genellikle bebeklerde yanak içinde, dil ve damakta süt parçalarını andıran beyaz pamukçuk lezyonlar şeklinde kendini gösteren bir enfeksiyon. Anne sütü almayan bebeklerde daha çok görülüyor. Pek bir şef ifade edeceğini sanmıyorum gerçi. Ne alakaysa..." (yn:17. bolümden) 

İşinize yarar mı bilmem ama Candida Albicans mantarı buldum dediğinde Minseok, eğer Chanyeol bu kadar aptal olmasaydı belki halkaları birleştirip anne sütünden mahrum kalmış bir bebeğin tıpkı bulduğu diğer her şeye yaptığı gibi anahtarı da ağzına aldığını fark edebilir ya da Baekhyun'un kendisinde süt tüketmekten kaçınmasına rağmen bir laboratuar gibi kullandığı ilk evinin dolabına magnet ile tutturduğu ''Organik klorlu pestisit bulunmayan protein içeriği güçlendirilmiş laktozsuz süt üretimi''   tarifinin aslında kimin için olabileceğine dair fikir üretebilirdi. Ama başından beri yaptığı hata, Baekhyun'a hissettiği bütünüyle teslim olmuş güveni, onun her seferinde yanlızca gördüğüne inanmasına neden olmuştu.

''Söylesene,'' dedi bitkin bir ses tonuyla ''sende başından beri yalan olmayan ne vardı?''

Baekhyun bu soruya kırılmış gibi görünmüyordu. Zira bebeğin saçlarını eliyle nazikçe taramayı bırakırken bile gözlerinde az önceki hüznü zaten taşıyordu  ve yeniden uykuya dalmış olan bebek ne kadar büyük bir kıyameti peşinden getirdiğini bilmeden, kollarında olduğu koruyucusunun sahip olmadığı bir huzurla gözlerini kapatmıştı.

İÇGÜDÜWhere stories live. Discover now