11/ "Kafesteyim! Tanrım! Sonsuzluğa dek sürecek mi bu?

157 17 43
                                    

Fotoğraf: Salvador Dali- Autosodomized)

Kamboçya (günümüz)/Kyungsoo

.

Hayat ile aram açık uzun zamandır.

Heh, aslında ne zaman iyi olmuştu ki? Bir zamanlar doğruları öğreten birileri vardı, nerede onlar sahi? Zaman onları da mı esaret altına aldı yoksa? Neden sarhoş bir piyanom yok ki? Siktir, Tom Waits'i canlı bile dinlemedim ben daha. Ben de mi 'uyumsuz'um acaba? Çık kafamdan be Camus. Kapatma saati mi geldi? ne çabuk!? Gece yattığınızda hemen dalabiliyor musunuz uykuya? ben dalamıyorum, dalanları da sevmiyorum. Bugün çok güzel bir şey yaptım ama paylaşmamayı seçiyorum. Ayrıca, ne önemi var ki? İsimler sizce de bu kadar önemli mi? Bence çayın demini alması daha önemli.
And so secret kiss,bring madness with the bliss.
Asla yerini tutamıyor.

Chet, neyin var bu gece benim için? "the thrill is gone" mi diyorsun? deme... Keşke "my funny valentine" deseydin. Sen de mi chet? Trompeti ağlatmak zorunda mısın ki?

Bende yaptıklarına şaşkınlıkla bakakaldığım bazı ruh halleri kulağımda yıllardır dinlemediğim yitip gitmiş şarkıları çınlatıyor. Bugün... sebepsiz öfke krizlerimin nüksettiği gün. kanımın atışını parmak uçlarımda hissediyorum. Gözlerim sinirden bulanık görüyor, vücudum titriyor... Ve nefeslerim... Uyuşmama izin vermeyecek kadar kesik. Bütün dünyayı yakabilecekmişim gibi hissettirip anca kendi bok çukurumda zavallıca kıvrandıran bir öfke patlaması. Bir bıçakla, şahlanan duygularımı bastırabilecek kadar vücudumu parçalayabilirim. Ama kontrolü kaybetmedim . Bu saçmalığın farkındayım.

Yıkılsam da enkazımdan dirilsem.

Ama böyle sallanarak kendime işkence ediyorum.

Sebebi, tetikleyicisi sadece hiçlik... en sonunda beni bir paçavra haline getirecek olan ve varlığını hiç yadsımadığım boşluk. Pimi çekildiği halde patlamaya üşenen bir bomba gibiyim.

Hayat, diyorum biraz aramız açık da...

İlginç hiç bir durum yok aslında. ben sadece günlük devinimler zincirinin bir halkasını kaçırıp kaybettiğim için, o halkanın ne olduğunu neye benzediğini anlayamayan, nerede olduğunu dahi bilmeden arayan, ama bi şey ummayan umutsuz güruhun bir parçasıyım. ve uzun zamandır artık bu benim tüm ruh halimi sabote edip hayatım sanki yeterince sıkıcı değilmiş gibi bunu daha da derinleştirdiği için 'bi gideyim belki bi yararı dokunur' diye o olaydan sonra ilk defa psikiyatriye gittim. sanki budan önceki bi yardımlarını görebilmişim gibi... Doktora geçmemiş olsa da patalojik geçmişimi özetler, kullandığım ilaçlardan bahseder sonraysa şu anki en büyük ve can sıkıcı problemimden bahsederim diye kafamda taslak oluşturmuştum. . Ama o beni değil de doğrudan hastalığın adıyla ilgilenmeyi görev edinmiş. 3 dakika konuşmadım bile. Elime yine bi reçete tutuşturuldu ve gönderildim. Benimle ilgili olan ve baş edemediğim o koca boşluk ise yine benim kabiliyetsizliğime emanet edildi.

Elimde reçete, dönüp geçmişe baktığımda hep kendime aynı şeyi söylüyorum; bu günler, bu gölge geçeçek...
Transit umbra

Belki küllerimiz kalacak geriye ama, geçecek!

Jongin'in benim felaketim olacağını biliyordum. Bu gökteki bulutlara yazılmış gibi açıktı. Bilmediğim şeyse ihanetti. Bana inanmamıştı. Benim ilmek ilmek ördüğüm sevgim ucuz bir paçavra gibi değersizmişcesine bana inanmadı. Beni o cehennemin içine Jongin attı. Bir avuç küle çevirdi beni ve ne aşkından ne de sevgisinden. Gördüğüm tek şey elime tesadüfen geçmiş bir savcılık ifadesiydi

''... Kyungsoo kindar biri ve Minjoon ile anlaşamadıkarını herkes bilir. Sık sık kavga ettiklerinde Kyungsoo ona sürekli onu öldüreceğini söylüyordu ama bu olanlara anlam veremiyorum."

İÇGÜDÜWhere stories live. Discover now