0.2

3.6K 400 383
                                    

Baji

Temizlenmiş, yeni kıyafetler giymiş, olayları sindirmeye çalışıyordum. Baya baya, bu çakma sarışın çocukla beşik kertmesiydim amına koyayım. Üstelik, bir prensle!

Ne sikime iki erkeği beşik kertmesi yaparlardı ki?

Chifuyu, kral ve kraliçeye benimle yalnız kalmak istediğini söylemiş ve beni küçük bir oturma odasına çekiştirmişti. Şimdi de dondurma yiyor, sessizce birbirimizi süzüyorduk.

Kendimi bildim bileli, prensle aynı sınıflarda okumuştum ve bazı ödevleri birlikte yapmamız dışında pek de bi' yakınlık kurmamıştık. Kraliyete karşı hissettiğim tiksintiyi bilmeyen yoktu zaten.

Orta okuldayken kafasına yanlışlıkla top atmış, tüm okul ve hocaların nefretini üstümde toplamıştım. Chifuyu, canının acımadığını söylediği halde agresif bir hayran topluluğu tarafından saatlerce kovalanmıştım...

Tanrım, kraliyetten cidden nefret ediyordum.

"Şey," dedim biten tabağı ittirirken. "İkimiz de erkeğiz, farkında mısın?"

Dirseklerini masaya dayayıp kıkırdadı. "Eşcinselim ben. Adaylar arasından seni seçmelerinin sebebi de bu."

Eşcinsel bir prens mi?

Gözlerimi kırpıştırdım. "Bu saçmalığa dahil olmak istemiyorum. Seni doğru düzgün tanımıyorum bile. Tek becerisi bütün gün sırıtmak olan biriyle geçiremem hayatımı."

Alt dudağını ısırıp suratını astı. "Tamam, ben de bütün gün sırıtmam öyleyse."

Bu aptal çakma sarışın ciddi miydi ulan?

Derin bir nefes aldım. "Bak, farkında mısın bilmiyorum ama sen de beni doğru düzgün tanımıyorsun ve pek de iyi geçinebildiğimiz söylenemez. Bu rezilliği durdurmalıyız."

Uzun uzun baktı sinirden kızarmış suratıma. "Ölmek için çok yakışıklısın bence."

Birkaç defa yutkunup cümleyi sindirmeyi denedim. "Ha?"

Gür bir kahkaha atıp geriye yaslandı. "Kraliyete karşı gelmenin cezası ölümdür, bilmiyor musun?"

Ya ölecek ya da bu sersemin koynuna girecektim yani... Tanrım, götümü falan isterse ne bok yiyecektim?

"Bak," dedi ve gülmekten yaşaran masmavi gözlerini sildi. "Bir sene boyunca nişanlı kalacağız. Sahiden benden tiksinirsen ülkeden kaçmanı sağlarım düğünden önce."

Kaşlarımı çattım. "Bana neden yardım edesin ki?"

Omuz silkti. "Halkımdan birinin benim yüzümden ölmesini istemem sonuçta."

Bir yıl boyunca bu ahmakla nişanlı kalmak mı?

Çocuk, cidden sinir bozucuydu. Yılışık ve arsızdı da. Şaşkınlığımdan faydalanıp beni kalabalığın arasından çekip aldığına bile hâlâ inanamıyordum. Bileğimden yakalamış, dünyanın en normal şeyiymiş gibi beni peşinden sürüklemişti.

"Seni anlayamıyorum," dedim sinirle. "Niye bu kadar pasifsin?"

Gözlerini irice açıp alt dudağını yaladı. "Bence bu konuları konuşmak için çok erken, Keisuke."

Bir anlığına mal gibi baktım ona ve ardından da utançtan morardım. Tanrım, ne saçmalıyordum ben?

"Hayatım boyunca, benim için seçilecek kişiyle evleneceğimi duydum ve bu kuralları benimseyerek büyüdüm. Seçme ya da kuralları değiştirme şansım yok." Elini uzattı. "Çok da kötü biri değilimdir."

Belki acıklı ses tonu, belki de samimi gülüşüydü aklımı çelen, bilemiyordum ama minik elini tuttum ve sertçe tokalaştım onunla. "Bir sene boyunca sana katlanmayı denerim."

Yeniden ışıldadı gözleri ve keyifle kıkırdadı. "Bir yılın sonunda hâlâ benden iğrenirsen tüm kaçış masraflarını bizzat karşılayacağım."

Eh, bir yılın sonunda tüm bu saçmalıktan kurtulacağıma göre yabancı dil becerilerimi geliştirmeye başlasam iyi olacaktı.

sen önce tora yazmayı öğren kei ,d

























kıçımın prensi || tokyo revengers  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin