0.3

3.6K 400 337
                                    

Chifuyu

"İnanılır gibi değil," diyordu annem. "Olabilecek en kötü ilk resmi etkileşimdi bu. Çok özür dileriz, Chifuyu. Daha uygun birini seçmeliydik belki de."

Keisuke'yle yaptığım anlaşmayı anımsayıp kıkırdadım. "Bence, çok şirin biri. Düğüne dek onu adam edeceğime inanıyorum."

Keisuke'yi, sınıfımdaki tüm erkekler gibi, yıllarca gözlemlemiştim. Agresif ve huysuz biriydi ama yumuşacık bir kalbi vardı. Sokak kedileriyle ilgilenen biri, kötü olamazdı zaten.

Bana gereksizce tapınan bir ahmak yerine onunla evlenmek, ciddi ciddi cezbediyordu beni. Bir yolunu bulup kalbine sokulabilirsem onu mutlu edebileceğimi biliyordum.

"Kraliyet adabından bihaber," dedi babam ve güldü. "Bana kendi gençliğimi hatırlattı. Annen, çok uğraşmıştı benimle."

Annem, göz devirdi. "Çocuk, dondurmayla kaplıydı! Chifuyu, durumu sevimli göstermeseydi onu zehirleyecektim. Rezil etti bizi resmen."

Bir bardağa su doldurup annemin önüne koydum. "Onu diri istiyorum. Bence, gayet sevimli."

Kraliyet geleneklerine göre, birkaç saat içinde yola çıkacak ve tüm haftayı onunla baş başa geçirecektim. Nişan töreninden önce, birbirimizi tanımamız içindi bu gelenek. Saraya ait, sessiz bir yazlıkta olacaktık. Kumsal bile sadece ikimize açıktı.

Bu haftayı verimli geçirmeli, sandığı kadar kötü biri olmadığımı göstermeliydim. Onun ölmesini ya da sürgün hayatıyla cebelleşmesini istemiyordum.

Ergenliğe girdikten sonra, hiç kimsenin duygularıyla oynamam gerektiğini bildiğim için aşk ihtiyacımı mangalardan karşılamaya çalışmıştım hep. Bu yüzden de, müstakbel eşimle güzel bir aşk yaşayabilmeyi tüm kalbimle diliyordum.

Kraliyet avukatlarından birinin oğluydu Keisuke. Annesi, gayet başarılı bir savunma avukatıydı ve kraliyet düşmanlarıyla yıllar yılıdır uğraşıyordu.

Babası da şövalye unvanı almıştı ama birkaç sene önce, ölmüştü. Babasının ölümünden sonra, çok daha sert birine dönüşmüş ve kendini tamamen kapatmıştı insanlara. Sevgi sunduğu tek canlı, kedilerdi.

Valizini almış, annesine soğuk bakışlar atan çocuğa sımsıkı sarılabilmeyi öylesine çok umuyordum ki... Onu sevebileceğimi hissediyor, kalbine sokulabileceğine inanıyordum.

Sıkıcı kuralları dinledikten sonra kendi valizimi almaya yeltendim ve Mitsuya'nın ulumasıyla kulaklarım sikildi. Ellerinden gelse, yürümemi bile yasaklardı bu manyaklar.

"El ele tutuşup gülümseyin," dedi kraliyet danışmanı Wakasa ve Keisuke'nin valizini de görevlilerden birine verdi. "Tek kelime bile etmek yok, tamam mı? Gelecek haftaya dek hiçbir resmi açıklama yapmayacaksınız."

Keisuke, alnına şaplak attı. "Onun elini tutmam!"

Wakasa, göz devirdi. "Elini kestirerek bu zahmetten kurtulabilirsin."

Keisuke'nin dehşetle irileşen gözlerine karşın gülmemek için boğazımı temizleyip elimi uzattım. "Korkma, zehirli değilim."

Suratını buruşturdu. "Amma da heveslisin be."

Wakasa, onu mendille tokatladı. "Prensle düzgün konuş! Birisi şu çocuğa kraliyet terbiyesi vermeli."

Onaylayan homurdanmalar eşliğinde giderek kızarıyordu Keisuke ve cidden mutsuz görünüyordu.

Onu korumak için öne çıktım. "Üstüne gitmeyin, zamanla alışacaktır." Ona gülümsedim. "Sadece birkaç dakika sürecek. Sonrasında elini silebilirsin."

İçini çekti ve en nihayetinde elimi gevşek de olsa kavradı. Bana öğretildiği şekilde, sımsıkı sarıldım parmaklarına ve ağır adımlarla yürümeye başladık. Eli, benimkine göre daha büyüktü ve sıcacıktı.

Saraydan çıkmış, limuzine ilerlerken üst üste patlamaya başladı flaşlar. Çılgınlıklar gibi bağırıyordu kalabalık. Keisuke, daha sıkı tuttu elimi. Tanrım, elinin verdiği his cidden çok hoştu.

Arabaya binmiş, karartılmış camların ardında sığınmışken bile elini çekmemişti. Dehşete düşmüş, çaresizlikten kahrolmuş gibi bir hali vardı.

Omzuna dokununca irkildi. "Böyle olduğu için gerçekten çok üzgünüm."

Gözlerini kırpıştırıp bakışlarını kaçırdı. "Bundan sonra hep böyle mi olacak?"

"Evet, üzgünüm." Telefonumla kulaklığımı çıkardım. "Müzik dinlemek ister misin?"

Belli belirsiz salladı kafasını. Ben de onu daha fazla daraltmadan, tek elle, çözdüm kulaklığı ve uçlardan birini uzattım. Sonrasında da sakin bir parça seçtim ve yol boyunca, sessizlik içinde oturduk.

Tanrım, parmaklarımız uzun dakikalardır iç içeydi ve buna bayılmıştım!



















kıçımın prensi || tokyo revengers  Where stories live. Discover now