2.7

2.8K 310 400
                                    

tw : ufak çaplı cinsel düşünceler

Chifuyu

Keisuke'nin eski arkadaş tayfasıyla görüşme talebim reddedilmiş, böyle bir işe kalkıştığım için de çokça azar işitmiştim. Kraliçe ilk günden beri, Keisuke'ye karşı gereksizce ön yargılıydı zaten. Nişanlımda sürekli kusur arıyor, karşılaştıkları anlarda da çocuğun ödünü patlatıyordu.

Tanrım, neden böyle davrandığına dair hiçbir fikrim yoktu. Sonuçta, Keisuke'yi onaylayan kendisiydi.

Keisuke, beni sevdiğini söyleyeli iki hafta geçmişti. İkinci sınavların yaklaşmasına rağmen, bulutların üstünde gibiydim. Saçma kural ve sorumluluklarımızdan sıyrılınca, teselliyi birbirimizde arıyor ve bolca öpüşüyorduk.

Bazenleri de... daha ileriye gidiyor ve küvette takılıyorduk.

Keisuke, işi sonuna kadar götürmemekte ısrarcıydı maalesef. Beni ayartıyor, ruhumu ürpertiyor, tenimi dokunuşlarına bağımlı hâle getiriyor ve çokça kıvrandırıyordu. Sonrasında da, yalvarsam bile, içime girmiyordu şerefsiz.

Altında inletsen, kıçına Tokyo Kulesi mi girer be sevgilim?

Noodle'ı severken bulmuştum onu. Kehribar gözleri kısılmış, dolgun dudakları eşsiz bir gülüşle bükülmüş ve siyah saçı dağılmışken fazla güzeldi. Ah, Keisuke mükemmel herifin tekiydi.

Yanağını öpüp nazikçe sarıldım. "Yarınki saçmalığa hazır mısın?"

Suratını buruşturdu. "Ölü numarası yapamaz mıyım?"

Her sene kraliyete ait çiftlikte düzenlenen, soylulara has, bir boktanlığa katılacaktık. Keisuke'nin ilk büyük çaplı etkinliğiydi ve herkesin ilgisi onda toplanacaktı. Wakasa, tek bir hata bile yapmaması konusunda onu bolca uyarmıştı.

Kraliyet etkinliklerinden pek de hoşlanmazdım. Kalabalık, dedikodu dolu ve de iç bunaltıcıydı hepsi de. Yine de, beni seven kişilerle zaman geçirmek önemliydi. Aldığım eğitimin hakkını vermeli, hiç kimseyi hayal kırıklığına uğratmamalıydım. Aksi takdirde, kötü bir prense dönüşürdüm.

Beni mi yoksa sadece kusursuz prensi mi seviyorlardı, bilemiyordum artık. Keisuke'yle konuştukça, kafamdaki şüphe yumağının düğümleri artıyordu ve çaresizliğe bulanıyordum. Ebeveynlerim, arkadaşlarım ve de Keisuke dışındaki hiç kimseye güvenememeye başlamıştım.

Keisuke, onunla kaçmamı istese de alacağım karara uyacağına söz vermişti neyse ki. Tüm boktan durumlara rağmen, bana âşıktı ve onu kaybetmeyi kaldıramazdım.

Akşam yemeğinden önce, kraliçeyle çay içmeye çağrıldım ve Keisuke'ye yumuşak bir öpücük verip kedilerimle vedalaştım. Uzun dakikalar süren bir yürüyüşün ardından, görkemli odaya ulaşmış ve saygıyla eğilip annemin karşısına geçmiştim.

Hizmetliler servis yapana kadar sessiz kalmış, bakışmakla yetinmiştik. Annem, katı ve kuralcı biriydi ama onu severdim. Keisuke'yle birleşmemi sağladığı için bile ona sonsuza dek saygı duyabilirdim.

"Yarın önemli," diyerek konuya girdi hızlıca. "Nişanlına gerekli uyarıları yapmışsındır."

Nişanlın... Bir defa bile onun ismini kullanmamıştı...

Gülümsemeye çalıştım. "Keisuke, hazır. Hiçbir sorun çıkmayacak."

Kaşlarını çattı. "O sorunlu herifi şirin göstermeyi başarmasaydın çoktan öldürtmüştüm onu, biliyorsun."

Mideme saplanan ağrıya rağmen gülüşümü korudum. "Kraliçem, nişanlımı gerçekten de çok seviyorum. Saçının teline bile zarar gelmemeli."

Hele bi' sevgilimi incitin, yakmıyor muyum sarayınızı?

Çayını yudumladı. "Sevgi, önemsizdir. Çok gençsin, Chifuyu. Sevgiden daha önemli şeyler vardır."

Ha?

Titreyen ellerimi örtünün altına gizledim. "Ne demeye çalıştığınızı anlayamıyorum."

Dirseklerini masaya dayayıp kibirli bir ifade takındı. "Chifuyu, senin de bildiğin gibi boşanmak gibi bir seçeneğin olmayacak. Dışarıdan iyi göründüğünüz sürece, ilişkinize karşı çıkacak değilim."

Dışarıdan iyi göründüğümüz sürece...

Tanrım, aramızdaki aşkı azıcık bile umursamıyordu.

Alt dudağımı kemirdim. "Beni, hiçbir çekim hissetmeyeceğim bir kızla evlendirmeye kalkışmadığınız için minnettarım."

Belli belirsiz bir tiksinti belirdi gözlerinde. Yıllar önce, kızlardan hoşlanmadığımı açıkladığımda da aynı bakışı atmıştı. Sonrasında da-

Hayır, o boktan günleri düşünmeyecektim. Durduk yere, acıyla kahrolmanın hiçbir anlamı yoktu.

"Senin için yapılan imtiyazların haddi hesabı yok," dedi soğukça. "Yeniden nankörleşir ve saçmalarsan, bedelini o çok sevdiğin sefil nişanlın öder." Kaşlarını kaldırdı. "Fazla yakın gibisiniz ve bundan hoşlanmıyorun."

Buz kesmiş, masayı onun üstünde parçalama ihtiyacıyla dolmuştum. Yıllar önce bastırdığım asi yanımın kırıntıları, kibirli suratına dehşetle bakmaya itiyordu beni.

Siktir, bana yaşattığı travmaları unutmuş rolü kesemezdim artık.

Tsch, sesi çıkardım. "Tek varisin benim. Beni en son kışkırttığın sefer, neler yaptığımı unutmuş gibisin."

Yanaklarındaki kan çekildi. "S-seni..."

Çayla dolu fincanı devirip ayağa kalktım. "Bana ya da nişanlıma ilişirsen seni mahvederim. On üç yaşındaki aptal çocuk değilim artık." Dudak büktüm. "Sevgi dolu, tatlı bir oğul olmamı istemiştin ve ben de seni sevdiğime ikna etmiştim kendimi."

Çenesi kasıldı. "Haddini aşıyorsun, Chifuyu. Annenden önce, kraliçenim ben."

Kıkırdadım. "Asıl sen, haddini aşıyorsun." Başımı yana yatırıp şirince gülümsedim. "Nişanlıma dokunursan sonunu getiririm."

Sinirden titreyen kraliçeyi ardımda bırakmış, odadan çıkarken keyifliydim. Asi, kendinden ve de sevdiklerinden başkasını siklemeyen Chifuyu'yu hortlatmanın bedelini fazlasıyla ödetecektim ona. Bunca yıl, iyi bile dayanmıştım bence.

eh, kraliyet kurgusu bu ve saray entrikasız olmaz yani












































kıçımın prensi || tokyo revengers  Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt