0.7

3.3K 375 341
                                    

Chifuyu

Kızarmış eriştelerimizi yiyor, yanında da bira içerken anime izliyorduk. Keisuke, sessizdi. Benden tarafa hiç bakmıyordu bile. Yanakları hâlâ kızarıktı az biraz. Yanaklarını kemirmeyi çokça istesem de ikinci bir göt kırılma tehlikesiyle boğuşmaya cesaret edemiyordum.

"Şey," dedi reklam girince. "Sahiden ayyaş mısın?"

Biradan kalanları dikledim. "Gerektiği kadar."

Sürekli ama sürekli mükemmel görünme zorunluluğu, yıpratıcıydı. Birkaç sene önce, bir süre boyunca ilaç kullanmam gerekmişti hatta. Kraliyet kuralları, zaman zaman kafamı sikiyordu maalesef.

Çöpleri toplayıp poşete tıkıştırdım ve arkama yaslanıp sızlayan gözlerimi ovaladım. Becerebilirsem erken yatacaktım bu gece.

"Bana ne olacak peki?"

Çok masum ve şaşkın görünüyordu...

Tanrım, ona çok fena tutulacaktım böyle giderse.

Elini kavrayıp gülümsedim. "Kraliyet eğitimi alacaksın. Okulda da az çok gördün aslında ama pek de başarılı bir öğrenci sayılmazsın."

Homurdanıp suratını buruşturdu. "Ota boka gülen bir embesile dönüşeceğim yani."

Alt dudağımı sarkıttım. "Çok şirinsin ama bu iltifatları sadece baş başayken söyle. Wakasa'dan mendil yemek, alacağın en basit ceza olur yoksa."

Daha da kızarmıştı. "Ağzım bozuk. Yanlış anlama yani."

Omuzlarına dökülen, yumuşacık görünen, siyah tutamları okşama isteğimi bastırdım. "Dediğim gibi, benimleyken kendini kasmana gerek yok."

Ben de öyle saflık timsali falan sayılmazdım açıkçası ama ona aşırı yüklenmek istemiyordum. Viski içmeme bile inanamamıştı sonuçta. Tanrım, beni bir çeşit robot falan sanıyordu muhtemelen.

"Hobilerin neler?" diye sordum sessizlik uzayınca.

Saçını geriye attı ve sivri dişlerini göstererek sırıttı. "Araba patlatmaya bayılırım."

Bir anlığına ciddiyetini ölçmüş, ardından da kahkahayı basmıştım. "Birlikte de patlatalım. Araba lastiklerini tekmelemeye bayılırım ben de."

En yakın arkadaşım Takemichi'nin patlak araba lastiklerini vurma fetişi vardı. Eh, ben de ona eşlik ediyordum.

Dehşete açıldı gözleri. "Siktir, ne?" Elini çekip alnını tokatladı. "Amına koyayım, bunu sana söylediğime mi yansam yoksa tepkine mi çıldırsam, bilemiyorum. Sabır taşı mısın lan?"

Koltuğun diğer ucuna kayıp başımı yana yatırdım. "Keisuke, amım yok! Olmayan şeylere koyamazsın."

Boynuna dek kızarmış, titremişti. Bana sırtını döndü hızlıca ve yumruklarını havaya kaldırdı. "Ruh hastası!"

Tanrım, onu kemirmeliydim ilk fırsatta. Şirinliği, burun kanatırdı.

Alt dudağımı ısırdım. "Amım olduğunu mu sanıyordun cidden?"

Haykırdı. "Y-yeter ama."

Onu daha fazla zorlamamak için kendimi sakinleşmeye zorladım. "Güneş batınca yüzelim mi biraz? Tüm gün oturmak çok sıkıcı."

Boğazını temizledi. "Çok da iyi yüzemiyorum. Fazla açılmak yok."

Ona arkadan sarılınca ciyaklamış, koltuktan kalkmaya çalışırken de yere kapaklanmıştı. Uzattığım eli yok sayarak birkaç küfür mırıldandı ve halının üstüne oturdu. Alnını ovalıyordu.

Gülmemeye çalışarak koştum mutfağa ve buz torbasını kapıp geri aldım. "Şişliğini alır."

Suratıma bile bakmadan aldı buz torbasını ve alnına dayadı. "Ani temaslardan hoşlanmıyorum ulan. Sapık çıktın iyice."

Halının diğer ucuna yerleşip dudak büktüm. "Olmayan amıma koymak isteyen sen, sapık yaftası yiyen ben. Amma da zalimsin."

Çenesi kasıldı. "Temas istemiyorum, tamam mı? Dokunma bana hiçbir şekilde. Prensliğin bana sökmez."

Tırnaklarımı avuç içime bastırıp ağır ağır başımı salladım ve verandaya sıvıştım. Onu sahiden de rahatsız etmiş, beni sapık sanmasına sebebiyet vermiştim. Ne sikime ona sarılmaya çalışmıştım ki zaten? Beni kucakladığı için fazla havaya girmiştim anlaşılan.

Kumların ortasındaki şemsiyenin altına geçip ıslanan yanaklarımı sildim. Her ne olursa olsun, ona dokunmayacaktım bundan sonra.

Telefonumu çıkarıp eve göz attım ve Takemichi'yi aradım.

"Erkenden gerdeğe girdiniz sanırım," dedi açar açmaz ve kıkırdadı. "Hamile kalmadın, değil mi?"

Gözyaşlarıma rağmen gülümsemiştim. "Çok fazla omegaverse okuyorsun, azgın piç."

Yeniden güldü. "Neyse, detay ver bana. Geceniz nasıldı?"

Burnumu çektim. "Takemichi, azıcık bile şansım yok. Ona sarılmama bile katlanamıyor. Değil sevişmek, öpüşmek bile imkânsız."

Homurdandı. "Nankör amcığa da bakın hele."

Kıkırdadım. "Belki de tipi değilimdir."

Belki de... erkeklerden hiçbir şekilde hoşlanmıyordu.

"Fuyu, bu mala biraz zaman ver. Saraya döndüğünüzde adam ederiz zaten. Bulup bunadığı her bir anın bedelini ödetiriz."

Yeniden eve diktim gözlerimi. "Bana izin verirse onu mutluluğa boğabilirim."

Birilerine bağırdı ve bana döndü. "Gece daha çok söveriz. Kedilerin yaramazlık yapıyormuş. Onlarla ilgilenmeliyim."

Telefonu cebime atıp gözlerimi sildim. Keisuke, beni ağlarken görmemeliydi.






























kıçımın prensi || tokyo revengers  Where stories live. Discover now