2.8

2.7K 312 270
                                    

Baji

Limuzinde yan yana oturmuş, parmaklarımızı birbirine kenetlemiştik. Sosyetik etkinlik gerse de, Chifuyu'nun varlığı ruhumdaki daralmayı hafifletiyordu. Onunla olabildiğim sürece, her türlü rezilliğe katlanabilirdim. 

Kraliçenin zehirli laflarından sonra, yatışana kadar sarılmış ve bolca öpmüştü beni. Kraliçeye saatlerce sövmüş, tez zamanda gebermesini dilemiştik.

Açıkçası, kraliyet mensuplarının benden neden tiksindiğini anlayamıyordum. Beni onlar seçmiş, ilk başta nefret kustuğum bir birlikteliğe zorlamışlardı. Ne istediğim bile sorulmamış, kusursuz nişanlı rolüne bürünmem emredilmişti.

Tam da şimdi, Chifuyu'ya giderek daha fazla düşerken, ne sikime ortalığı karıştırıyorlardı ki sanki? Amaç neydi ki?

"Sana ilişeni gebertirim," demişti Chifuyu. "Başıma gelen tek güzel şeyi yitirmeye niyetim yok."

Safir mavisi gözlerindeki öfke tomurcukları ve kararlılık dolu ifadesi, dediklerini gerçekten de yapabileceğini gösteriyordu. Chifuyu, şirinliğinin yanı sıra zalimdi de ve bu yönünden hoşlanmıştım.

Parmaklarıma nazik öpücükler kondurup gülümsedi. "O bok kafalılar canını sıkarsa, canlarını sikeceğimi bil."

Başının tepesini öptüm. "Seni seviyorum."

Arabadan inince, yeniden el ele tutuştuk ve çevreye bakındım. Çiftlik dedikleri yer, neredeyse saray kadar büyüktü. Yapıyı çevreleyen ormanın sonunu görmek bile mümkün değildi.

Çardaklarda takılan soyluların yargılayıcı bakışları altında ezilmemek adına, Chifuyu'ya odaklandım. Onun da burada bulunmaktan hoşlanmadığını biliyordum. Kedilerimizle huzurlu saatler geçirmeyi yeğlerdi kesinlikle.

Kral ve kraliçenin ardından, öğretildiği şekilde, zarif adımlarla ilerliyor ve sahte bir neşe saçıyorduk. Chifuyu'nun, sadece resmi etkinliklerde taktığı, serçe parmağındaki kraliyet armalı yüzüğün ışıltısı bile gülüşünden daha parlaktı.

Bebeğim, mutsuzdu ve bunu benden başka çözebilen yoktu.

Ellerimize tutuşturulan kadehlerden şampanya içiyor, atıştırmalıklardan yiyor ve her sikime kafa sallayarak gülümsüyorduk. Tanrım, amma da gevezeydi lanet soylular. Bir noktadan sonra, isim ve yüzler birbirine girmişti. Ah, Chifuyu'nun elini tutmasaydım, yığılıp kalabilirdim.

Akşam yemeğinden önce, dinlenebileceğimiz söylenince rahatlamış ve bizim için hazırlanan odaya yönelmiştik. Yüz kaslarım zonkluyor, başım çatlıyor, midem bulanıyordu.

Tüm hayatımı bu şekilde nasıl geçirebilirdim ki? Chifuyu'yla kaçmak, çok daha cazipti.

Seranın önünden geçerken kraliçenin sesini duymuş ve duraksamıştık. Kapı aralıktı ama içeridekileri göremiyorduk bu açıdan. Yaklaşıp da risk alacak değildik.

"Seni rezil kaltak," diyordu kraliçe. "Kocanın kaybı bile akıllanmana yetmemiş belli ki."

Ha?

Neler oluyordu amına koyayım?

Uzun bir duraksamanın ardından, tanıdık bir kahkaha sesiyle kaskatı kesilmiş ve Chifuyu'ya korkuyla bakmıştım. O da benden farksızdı. Kaşlarını çatmış, durumu çözmeye çalışıyordu.

"Beni zorlama," dedi ikinci ses. "Oğlumu da rahat bırak. Aksi takdirde, yediğin boku tüm ülke duyar."

Adım sesleri duyunca, en yakındaki odaya saklandık. Şansımıza boştu.

Sertçe yutkunup saçımı çekiştirmeye başladım. "T-tanrım..."

Parmaklarını ağzıma bastırıp kulağıma eğildi. "Bizi duyabilirler."

Paniğin en uç katmanlarına batarken nefes almak güçleşmiş, dizlerimin üstüne devrilmiştim. Chifuyu, beni göğsüne çekiştirmiş ve algılayamadığım sözcükler sıralamaya başlamıştı. Kulaklarımdaki batma, berbattı.

Islattığı bir mendille yanaklarımı silene dek, kendi içimdeki cehennemde çaresizce çırpınmayı sürdürmüş ve bok gibi hissetmiştim.

Tanrım, ne sikim dönüyordu gerçekten?

Alnımı öptü. "Sevgilim, odamıza geçince daha iyi ilgileneceğim seninle. Burada gizlenirken yakalanmamalıyız, tamam mı?"

Gözlerimi aralayıp burnumu çektim ve acımı bastırmayı deneyerek uydum ona. Neyse ki, odamıza ulaşana kadar hiç kimseyle karşılaşmamıştık. Mutlu rolü kesemeyecek kadar çökmüştüm ve bana laf savuran ilk kişiyi yumruklayabilirdim.

Yakındaki yatağa yan yana uzanınca, alt dudağımı ıslattım. "O kadın annemdi."

Şaşkınlıkla doldu gözleri. "N-nasıl yani?"

Sızlayan gözlerimi umutsuzca kırpıştırdım. "Annemdi işte, Chifuyu."

Chifuyu solgunlaşıp kaskatı kesilirken, kendime düşünme payı bırakmadan, sımsıkı sarıldım ona ve babamı katleden kadının oğlunda aradım teselliyi.

resmen en içime sinmeyen bölüm oldu
o kadar beğenmedim ki, çoğunuz uyurken salayım dedim
neyse...














kıçımın prensi || tokyo revengers  Where stories live. Discover now