1.3

3K 343 383
                                    

Chifuyu

Ezberlenmiş sözcükler ve bolca sahte gülücükten sonra, çokça yorulmuştum. Parmağımdaki yüzük bile ağır geliyordu. Beni zerre kadar bile istemeyen, sıklıkla denemi bozan biriyle nişanlanmıştım ve bok gibi hissediyordum içten içe.

Keisuke'nin elini turmuş, bizi tebrik eden soylu insanlara gülümsüyordum iki saattir. Alkolik damgası yememek için sadece iki kadeh şampanya içebilmiş, gerginliğimi bastırabilmek için hayal dünyama gömülüyordum sıklıkla. Son birkaç seneyi, bu geceyi bekleyerek geçirmiş ve karşılığında da belamı bulmuştum.

Öpüşmeye zorlanmamıştık neyse ki. İlk öpücüğümü, patlayan flaşlar eşliğinde yaşamak istemezdim.

En nihayetinde odama kavuşunca kıyafet dolabımın içine itinayla gizlenmiş bölmeyi açıp votkayı buldum ve kıtlıktan çıkmışçasına dikledim şişeyi. Boğazımı yakan sıvı, kalbimdeki acıyı hafifletiyordu.

"Amına koyayım ama," diye cırladı Keisuke. "Kendini öldüreceksin."

Tek seferde yarısına kadar içmiştim ama hâlâ gereksizce ayıktım. Annemle yaptığım konuşmada, Keisuke'yi savunmak bile fazlasıyla yorucuyken nişan ve kokteyl partisi tamamen tüketmişti beni.

Şişeyi uzattım. "Kolaylaştırıyor."

Gece boyunca, tek bir yudum bile içmemişti su dışında. Senju'dan öğrendiği şekilde gülümsemek dışında pek de bi' şey yapmamıştı zaten. Geceyi sorunsuz atlatmıştık neyse ki.

Küçük bir yudum alıp suratını buruşturdu. "Bunu nasıl içebildiğini muhtemelen asla anlayamayacağım."

Öpüşmüş gibi hissetmek için şişeyi yeniden dikledim ve kıkırdadım. "Dilerim ki, asla anlayamazsın."

Gömleğinin düğmelerini çözüp yatağının kenarına oturdu. Tanrım, kasları gerçekten de çok güzel görünüyordu. Dokunma isteği uyandırıyor, beni sapıklaştırıyordu.

"Neden sürekli içiyorsun ki?" diye sordu gömleğini tamamem çıkarırken. "Midene yazık."

Yapma... yine boş yere umutlandırma...

Kendi gömleğimden kurtulmaya koyulup bakışlarımı kaçırdım. "Başka türlü katlanamıyorum. Tüm gün, aptal aptal sırıtmak kolay değil."

Bakışlarını hissettim. "Kraliyet geleneğinin son bulmasını ister miydin hiç? Saçma kurallardan kurtulmayı falan?"

Tanrım, neyse ki sadece baş başayken bu tarz konulara giriyordu. Vatan haini damgası yer, siyanürle gebertilirdi aksi takdirde.

Tişörtümü giyip pantolonumu da bir kenara attım ve yorganın altına girdim. "Keisuke, intihara meyilli falan mısın?"

Homurdandı. "Neden hiçbir sorumu cevaplamıyorsun?"

Kafamı yatak başlığına yaslayıp ona çevirdim gözlerimi. "Birkaç sene önce, kötü bir olay yaşamış ve kraliyetten tiksinmiştim." Devamını getirmemi istercesine bakınca içimi çektim. "Boş ver, gereksiz dramalara girmeyelim."

Sol elini havaya kaldırdı. "Hiçbir halt, seninle zorla nişanlanmam kadar dramatik olamaz."

Yanaklarımı şişirip ağır ağır üfledim biriken havayı. "Şey, sarayı yakmaya çalışmıştım."

On iki yaşındayken fazla salak ve serseri bozmasıydım içten içe, evet. Saçımı iğrenç bir şekilde kesmiş, ani bir kararla sarıya boyamış ve sarayın amına koymaya çalışmıştım.

Ufak bir çığlık atıp tepindi. "Bana bunlarla gel işte!" Yatağından kalkıp benimkinin kenarına oturdu. "Yakma fetişim var, biliyorsun."

Tanrım, ilk defa benimle gerçekten ilgileniyor ve tiksintiyle bakmıyordu. Kehribar gözleri, heves doluydu.

Ona daha fazla yer açıp ciddi bir ifade takındım, yalancıktan. "Benim de yakma fetişim vardı eskiden. Sarayı yakmaya çalışırken kendimi de yakınca uslandım az biraz."

Meraklı bir ifade belirdi yakışıklı yüzünde. "Gel, bu sefer de birlikte deneyelim. Yanmana izin vermem."

Kalp atışlarım hızlanmış, yanaklarım ısınmıştı. "Sonra ne olacak peki?"

Omuz silkti. "Kaçarız. Prenssin sen, bok gibi paran vardır." Yüzüğünü inceledi. "Sırf bunları satsak bile milyonlarca yen eder bence."

Sarayı ateşe verip onunla el ele kaçma hayali, arabadaki kırıcı sözlerini bile unutmaya itiyordu beni. Kalbine sokulabileceksem tüm ülkeyi yakabilirdim hatta.

Sert, kaba tavırlarına rağmen tamamen saklayamadığı minnoş yanlarına tutulmaya başladığımın farkındaydım. Onu daha fazla tanımak, aramızdaki yakınlığı arttırmak istiyordum.

Votka, yeni yeni çarpmaya başlamıştı. Yanaklarım iyiden iyiye kızarıyor, görüşüm bulanıklaşıyordu.

Yanağıma dokundu. "Sorun ne? Domatese döndün bi' anda."

Gözlerimi kırpıştırdım. "Votka yüzündendir. Göz zevkini bozduysam üzgünüm."

Homurdanıp elini çekti. "Göz zevkim sikinde mi ki? Takemichi malını seviyorsun zaten, yalan mı?"

Kulağına eğilip omzuna tutundum. "İlk ve son defa bu soru cevaplayarak konuyu kapatacağım." Kasılmıştı. "Takemichi, en yakın arkadaşım. Onu sevmiyorum ve de sevmeyeceğim."

Başını aniden çevirince burun buruna geldik. Hızlıca gerilerken kızarmış, başını eğmişti. "Öyleyse, kimi seviyorsun?"

Neden böyle olamıyordu ki hep? Neden yani?

Yatak başlığına yaslanıp omuz silktim. "Kalbimi, evleneceğim kişi için sakladım. Yani, hiç kimseyi sevmiyorum." Alt dudağımı kemirdim. "Senin sevdiğin biri var mı ki?"

Uzun uzun baktı gözlerimin içine ve yeniden bakışlarını kaçırdı. "Üzgünüm. Benden sonraki aday daha iyidir umarım ki."

Gözlerim dolunca ona sırtımı dönerek uzandım. "İyi geceler. Uyumalıyım."

Işığı kapatıp kendi yatağına geçti. "Sevme becerim yok," dedi fısıldarcasına. "Şimdiye dek hiç kimseyi sevemedim. Yani, zamanını boşa harcama."

Sesimi çıkarmadım. Takemichi'yi kıskanması, bana yaklaşmasını sağladığına göre birkaç numara daha denemekten zarar gelmezdi sanırım.

boşluk bulunca bölüm şey edeyim dedim yine falan ,d
























kıçımın prensi || tokyo revengers  Where stories live. Discover now