0.5

3.2K 380 498
                                    

Chifuyu

Verandadaki yumuşak koltuğa yayılmış, gökyüzüne dikmiştim gözlerimi. Etrafta kimsecikler yokken biraz ağlamış, çokça da kendime sövmüştüm.

Ne sanmıştım ki cidden? Yönelimini bile bilmediğim biriyle keyifli anlar geçireceğimi mi? Kaçığın teki olarak görüyordu beni muhtemelen.

Kraliyet kuralları yüzünden, nadiren denizde yüzebildiğim için kendimi tutamamış ve onun da heyecanımı paylaşacağını sanmıştım. Ah, cidden de aptaldım. Benden baya baya nefret ediyordu muhtemelen.

"Tek bir yatak odası var," diyen sesle irkilmiştim.

Islak yanaklarımı çaktırmamaya çalışarak silip standart gülüşümü takındım ve ona çevirdim bakışlarımı. Kafasında havlu vardı ve saçından dökülen sular, tişörtünü ıslatarak iri kaslarını belirginleştiriyordu.

Tanrım, Keisuke çok seksiydi.

Sertçe yutkundum. "Evet, öyle olması gerekiyor zaten."

Kızarmış, gözlerini irice açmıştı. "Aynı odada mı yatacağız lan?"

Ah, bu çocukla en ufak bir şansım bile yok muydu cidden? Arabadaki yakınlaşmamız yüzünden tomurcuklanan umutlarım, can çekişerek cehennemi boyluyordu...

Başımı çevirip dalgalı denize odaklanmaya çalıştım. "İki yatak var orada ama salonda yatarım ben. Fazla uyuyan biri değilim."

Homurdandı. "Prensi koltukta yatırırsam kellemi alırlar."

Kendimi gülmeye zorladım. "Hiç kimseye söylemem."

Uzun uzun baktı bana ve yeniden homurdandı. "Olmaz öyle." Koluma dokundu. "Neyse ki iki yatak var."

Elinin sıcaklığı, kırgınlığımı azaltmıştı bile. Peşine takılıp geniş yatak odasına varana dek sessizliğe sığındım yine de. Sarayda da aynı odada yatacağımızı öğrenince nasıl bir tepki verecekti acaba?

"Eşyalarımızı yarın yerleştirecekler," dedim duvar kenarındaki yatağa otururken. "Belli saatlerce yemek servisi de yapılacak. Bunlar dışında yalnızız."

Diğer yatağa geçip ışığı kapattı. "Tüm bunlar deli saçması."

Ona sırtımı dönüp dolan gözlerimi kırpıştırdım. "Üzgünüm. Benim de seçme şansım yok."

Uzun bir sessizliğin ardından "Tanrım," dedi fısıldarcasına. "Deli bir prensle evlenmek üzereyim."

Gülmemek için alt dudağımı ısırdım ve öylece uzandım karanlıkta. Uyku, yorgun zihnime uğramamaya yeminli gibiydi resmen. Gözlerimi ovalayıp diğer tarafa döndüm. Sırt üstü uzanmış, uyuyordu Keisuke.

Onu uyandırmamaya özen göstererek çıktım odadan ve yeniden soyunup denize gittim. Tanrım, yüzmeyi gerçekten de çok seviyorum. Tuzlu suyun yakıcılığı bile hoşuma gidiyordu.

Güneş yükselmeye başlayınca sudan çıkıp tişörtümü giydim ve kumlara uzandım. Uzuvlarım sızlıyor, yorgunluktan kahroluyordum. Sadece bir anlığına gözlerimi kapatmamla uyuya kalmam bir olmuştu.

Yerden yükseldiğimi hissettim önce, sonrasında vanilya kokusu aldım.

"Kıçımın prensi," diye söyleniyordu Keisuke. "Denize kaçmak için uyumamı beklemiş resmen. Cidden mal bu amına koyayım."

Uyandığımı belli etmeden sokuldum göğsüne ve güzel kokusuyla doldurdum ciğerlerimi. Biraz daha homurdanmış, beni taşırken yürümeye başlamıştı.

Ah, belki de hâlâ bizim için umut vardı. Tek bir olumsuzluk yüzünden vazgeçmemeli, kalbine sokulmak için daha fazla çabalamalıydım.

Beni uyandırmaya çalışmak yerine kucaklamıştı. Baya baya kucağındaydım şu anda!

"Her yerin kum içinde," diye yakındı ve bir bebek gibi salladı beni. "Uyan lan! Duş almalısın."

Keşke beni yıkasaydı. Ilık ellerinin tenimde kayması hoşuma giderdi.

Birkaç defa daha sarsılınca rolü kesip mırıldanarak araladım gözlerimi ve göğsünden uzaklaşıp kehribar gözlerine baktım. "Ne?"

Kıpkırmızı kesilip bakışlarını kaçırdı. "Ulan beyinsiz, kumların üstünde uyuya kalmak ne? Ne biçim prenssin sen? Ayyaş, deli, sorunlu mal seni."

Kıkırdayıp, kendimi tutamadan, yanağından makas aldım. "Üzgünüm."

Şokla irileşti gözleri ve beni yere düşürdü.

Sana düşmeliyim, zemine değil!

Kıçımın acısıyla suratımı buruşturmuştum istemsizce. Bu acıyı çok daha keyifli şekillerde tatmayı isterdim açıkçası...

"Ani temaslar istemiyorum," diye bağırdı ve elini uzattı. "Nefret ederim yakın temaslardan."

Utangaç hali öylesine şirindi ki, kıçımdaki zonklama önemini yitirmişti. Yine de, elini ittirip kendi başıma kalktım ve banyonun yolunu tuttum. Eh, hâlâ az biraz kırgındım sonuçta.

Önümü kesip ensesini kaşıdı. "Kırılmıyorsun, değil mi?"

Onun en yakın arkadaşlarına bile kaba davrandığı gerçeğini anımsayınca kırgınlıklarım daha da azaldı ve kıkırdadım. "Kıçım kırılıyordu neredeyse ama bunun dışında bir sorun yok."

Birkaç ton daha koyu bir kırmızıyla kaplandı yanakları. "B-bilerek düşürmedim. Beni aslanlara yem etmezler, değil mi?"

Kahkaha atma isteğimi bastırıp ciddi bir bakış attım. "Benimle olduğun sürece hiç kimse seni öldürmeyecek ya da yaralamayacak. Prensim ben lan. Ben ne istersem o olur."

Şok ve şaşkınlık dolu suratına gülebilmek için çabucak banyoya sıvışıp suyu açtım. Tanrım, Keisuke cidden de sevimliydi!

utangaç kei + atılgan fuyu >>>


















kıçımın prensi || tokyo revengers  जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें