1.5

3K 337 541
                                    

tw : aşırı uzun bölüm

Chifuyu

Nişana dek, okula Senju ve Takemichi'yle gider ve yol boyunca gülüşürdük. En azından, akşamdan kalma değilken.

Oysa şimdi, Keisuke ile yalnızdım arabada. Dünden beri biraz soğuk davranıyor, gerekmediği sürece konuşmuyordu pek. Belki de, kendimi tutamayıp bir anlığına omzuna yaslandığım için sinirlenmişti...

Şoförün aldığı gazeteyi okuyordu ki, kısık sesle bir küfür mırıldandı. "Bu da neyin nesi böyle? Hiçbir gazeteciyle konuşmadım ki ben!"

Şoförle aramızda ses yalıtımlı bir bölme olduğu için rahattık. Hoş, tek bir konuşmamızı bile sızdırırsa öldürülürdü ama neyse.

Gazetenin ilk sayfasında, nişanda çekilmiş fotoğraflarımızdan biri vardı. Tanrım, gerçekten de mutlu bir çiftmiş gibi görünüyorduk. Fotoğrafın altında da, kısa bir ropörtaj vardı.

Keisuke'yi çıldırtan cümlelerden de biri de şuydu muhtemelen :

[kendimi bildim bileli, hayranlık duyduğum prensimizle nişanlanmak büyük bir onur. tüm hayatımı ona ve ülkemize adayacağım.]

Sinirden kızaran suratına bir bakış attım. "Bunlar sadece başlangıç. Kraliyet danışmanları, bizi bu tarz saçmalıklarla uğraşmaktan kurtarıyor."

Kaşlarını çatıp gazeteyi buruşturdu. "Cidden iğrenç. Herkes seni sevdiğimi sanıyor. Senin gibi birini!"

Karartılmış cama döndüm yüzümü. "Beni asla sevmeyeceğini çok net bir şekilde söylediğin için, benden yana endişelenme."

Okuldaki rutinim, basitti. Bahçede sırıtarak bir tur atar, acelesiz adımlarla sınıfıma geçer, gerekmediği sürece yerimden kalkmaz, dikkatli bir şekilde dersi dinler, öğle arasında da ders notlarımı düzenleyip yanımda getirdiğim yemekleri yerdim. Tabii, Senju ve Takemichi de bana eşlik ederdi.

Keisuke, Senju'yla iyi anlaşsa da Takemichi'den tiksiniyordu gereksizce. Takemichi gibi bir muhteşemlikten hoşlanmamak, büyük bir aptallık göstergesiydi.

Okula varınca her zamanki gibi tüm gözler bana çevrilmişti. Başka yöne odaklanmalarını haykırma isteğimi bastırıp, Keisuke'nin tabiriyle, embesillik kokan gülüşümü takındım. O da inince el ele tutuşup bizi bekleyen ikiliye doğru yürümeye başladık. Wakasa'nın ezberlettiği şekilde davranmaya çalışıyordu.

"Günaydın," diye şakıdı Senju ve ikimize de kocaman gülümsedi. "Güne matematikle başlıyoruz ama neyse."

"Vay be," diye bağıran çocukla irkilmiş, hızla arkamıza dönmüştük. Sesi tanıdıktı.

Sarı-siyah, saçını dağınık bir topuz şekilde toplamıştı ve suratında gayet nazik bir tebessüm vardı. Önümde saygılıyla eğildi. "Günaydın, prensim."

Kazutora, Keisuke'nin en yakın arkadaşıydı ve onları sık sık beraber görürdüm. Havalı ve nazik biriydi. Birkaç defa konuşmuşluğumuz bile vardı.

Günaydınına karşılık verdiğimde, Keisuke'ye göz kırptı. "Sana da günaydın, şanslı pezevenk."

Keisuke, bir anlığına yumruğunu sıksa da kendini çabucak toparlayıp soğuk bir bakış atmakla yetinmişti. "Chifuyu'nun yanında düzgün konuş. Çocuğun kulaklarını kirletme sabah sabah."

Sen, kalbimi zehirleyen sikik sikik laflar savururken sorun yok tabii!

Kazutora, gülmekle yetindi. Gülüşü gerçekten de çok güzeldi.

Her zamanki gibi, Draken'in sırtında gezen Mikey de bizimle günaydınlaşmak için uğrasa da siyah gözlerini Takemichi'den ayırmamıştı. Birkaç senedir, Takemichi'ye alttan alttan yavşasa da Takemichi ona yüz vermiyordu.

Okula başladığım günden beri Takemichi'yle oturuyordum ve artık bu durum da değişmişti. Cam kenarındaki sıramı Keisuke'yle paylaşacaktım.

Eskiden, Rindou'yla oturuyordu o da ama pek de yakın sayılmazlardı.

Kazutora, Mikey ve Draken'in şubeleri farklı olduğu için koridorda kısaca vedalaşmış ve dağılmıştık. Üçü de gayet iyi çocuklardı.

Sıramın altı, her zamanki gibi aşk mektubu ve hediyelerle doluydu. Herkesin duyabileceği bir şekilde, teşekkür edip her birini yanımda getirdiğim bez tornaya koydum. Çikolataları yiyip gerisini geri dönüşüm kutusuna atıyordum genellikle.

Telefonum titredi.

keisuke :
amma da sevenin var amına koyayım.
keşke bu sersemlerle takılıp beni rahat bırakabilsen.

Öfkesi, yüzüne yansımasa da irileşen göz bebeklerini saklayamıyordu. Tanrım, dengesiz ve çokça da kıskançtı. Hele de benden tiksindiği düşünülürse.

Matematik hocası gelmeden önce, hızlıca yazdım mesajı.

chifuyu :
harem kurmamı ister gibisin, keisuke.
beni başkalarıyla oynaşırken görme fetişin mi var yoksa?

Mesajımı okuyunca öksürmeye başlamış, Wakasa'nın verdiği mendili ağzına bastırmak zorunda kalmıştı. Herkes bize bakıyor, durumu çözmeye çalışıyordu.

Sırtını nazikçe sıvazlayarak onu rahatlatmış, ardından da derse odaklanmıştım. İyi bir üniversiteye giremezsem, annem sinirlenir ve demediğini bırakmazdı. Ders çalışmadan geçen bir haftanın acısı, fazlasıyla çıkacak ve beynim erime kıvamına gelecekti çokça.

Ders aralarında, istenildiği şekilde boş boş laflayıp yalandan gülüşmüş ve zaman zaman arkadaşlarımla takılmıştım. Keisuke'yle gerçekten eğlenmeyi çok isterdim.

Öğle arasında, ders kitaplarımı çıkardım. "Kütüphanede çalışmam gerekiyor."

Bir bana, bir de kitaplara baktı. "Ben de çalışmalıyım. Wakasa, soru hedefleriyle dolu bir program vermişti dün."

Kendi kitaplarının üstüne benimkileri de koyup hepsini kendi başına taşıyınca dudak büktüm. "Olmaz ki öyle ama. Kolların ağrıyacak."

Bezgin bir bakış attı ve kütüphanenin yolunu tuttuk. "Fazla konuşma da gir koluma. Kendinden büyük kitaplar getirdiğini bilseydim sırt çantanı da taşıtmazdım."

Sikeyim, yine umut veriyordu...

Hevesle girdim koluna ve yanağını öpme arzumu güçlükle bastırdım. Okulun ortasında çıldırırsa, onu ben bile kurtaramazdım. "Göründüğümden çok daha güçlüyümdür."

Bir kız grubu, bizi görünce çığlığı basıp hazırladıkları tatlılarla dolu poşeti elime tutuşturmuştu. Her birine teşekkür etmiş, Keisuke'nın kızaran yanaklarına karşın da kıkırdamıştım.

Tanrım, utanınca aşırı şirin görünüyordu.

Birkaç tebrik daha aldıktan sonra, kütüphaneye ulaşmayı başarmış ve en dipteki masaya oturmuştuk.

Kitapları bırakırken kollarını silkelemiş, suratını asmıştı. "Gerçekten de her günümüz böyle mi geçecek?"

Ellerini tutsam da, onu kızdırmaktan çekinerek hızlıca geri çekilmiştim "Üzgünüm ama evet."

Birkaç defa daha homurdanıp tatlılardan birini yedi. "Eh, en azından beleşe karnımızı doyuruyoruz."

Elimi ağzıma bastırarak güldüm. Ruhu sahiden de çok fakirdi. Hem de, annesinin kraliyet avukatlarından biri olduğu düşünülürse.

şu domestic fluff olayının köpeğiyim bu kurguda, evet





















kıçımın prensi || tokyo revengers  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin