18

927 97 21
                                    

Park Chanyeol, Park chanyeol...

"PARK CHANYEOL!"

doğru sınıfı bulduğumu anladığımda yüksek sesle onun adını söylemiş ve sınıftan yeni çıkan iki öğrencinin tuhaf bakışlarının altında ezilmiştim. Kapı açıldığında kapıdan birkaç adım uzaklaşarak bekledim. Bir öğrencinin çıkmasını beklerken öğretim görevlisi kapıyı açarak tek kaşını kaldırıp bana bakmıştı. Gözlerim sınıfın içinde dolaşırken onunla göz göze gelmiş, nefes alamamıştım. Sınavları bitmek üzere olmalıydı, sadece birkaç kişi kalmışlardı. Elini yanağına koymuş, boşta ki eliyle kalemi parmakları arasında çeviriyor ve bana beni tanımıyormuş gibi bakıyordu.

Görevli hızla önüne dönerek kalan dakikayı söylediğinde kalanlar sınavlarını teslim etmiş ve eşyalarını alıp çıkmıştı. Chanyeol kesinlikle kağıdına bakmıyor, boş boş kalem çevirip bana bakıyordu. Görevli yanına gidip sınavını aldığında eşyalarını sakince toplamış ve görevlinin çıkışını izlemişti. Yeri nerdeydi bilmiyordum fakat şu an yanımızda olmaması beni rahatlatıyordu.

"Chanyeol..."

Sınıfa girip kapıyı arkamdan kapattığımda ona yaklaştım. Onda tuhaflık vardı, ciddi bir tuhaflık. Tepki vermiyordu. Hissiz olan kalbi sanki artık tamamen kurumuş gibiydi.

"Chanyeol, ben sana inanmadığım için üzgünüm. Özür dilerim."

"Sana son görüşmemizde söylemiştim, benden sakın özür dileme."

Bir şey dememe izin vermeden ayaklandığında bileğinden tuttum. Elleri çok kurumuştu, her zaman ki gibi fazla soğuktu. Sıcaklığımı garipsemiş olacak ki duraksayıp elime bakmıştı.

"Bana dokunma."

"Sana ne oldu böyle?"

Derin bir nefes alarak elini geri çektiğinde gitmemesi için önüne atlatım. Bana yukarıdan baktığında kaşlarımı kaldırıp cevap vermesini bekledim.

"Yeri nerede? Neden seninle değil?"

Sıkıldığını belirten bir oflama bıraktığında yanımdan öylece geçmiş ve en ön sıradan telefonunu almıştı. Kapıyı yüzüme kapatıp sınıftan çıktığında birkaç saniye ne olduğunu anlamamıştım. Sinirlenip arkasından hızla koştum. Çoktan kattan ayrılmıştı. Hızla merdivenleri çıkarken onu merdiven arasında yakalayıp bağırmıştım.

"Chanyeol!"

Durup omuzunun üstünden bana baktığında bu sefer kaşlarını kaldıran taraf o olmuştu.

"Niye peşimden geliyorsun?"

"Konuşmak istiyorum."

"Ben istemiyorum."

Sabrımı o kadar zorluyordu ki, yumruğu yüzüne geçirmemek için zor duruyordum. Arada ki kapıdan çıktığında peşinden giderek hangi katta olduğumuza baktım. Ne ara giriş kata gelmiştik? Birkaç dakika yürümemizin ardından bir anda durarak kalabalık alanda bana bakmıştı.

"Neden beni takip ediyorsun?"

"Konuşmak için."

Onu çok daraltmış olmalıyım ki okulda olduğumuzu siklemeden bana dönerek yakınlaşmıştı.

"Dinliyorum."

"Burada, insanların içinde mi konuşacağız?"

"Ben konuşmayacağım, senin söylediklerini dinleyerek siktir olup gidicem."

Artık dayanamıyarak sırtından onu sertçe ittirdiğimde öğrenciler bize bakmıştı. Eh, bendeki de sabırdı ama yani. Onu çıkışa ittirip binadan çıkardığımda otoparka ilerlemeye başladım. Bunun arabası nerdeydi be? Gözüme iliştiğinde hızla giderek gelmesini bekledim. Anlamaz bakışlar atarak yanıma geldiğinde arabaya binerek binmesini bekledim. Dışarıdan bana 'gerçekten mi?' Bakışına 'evet,gerçekten' bakışımla karşılamıştım.

Arabaya bindiğinde bana bakmadan kollarını göğüsünün altında birleştirip konuşmamı beklemişti. Hayır, burda da konuşmayacaktım. Anlamış olacak ki çatık kaşlarla bana bakmıştı.

"Şu siktiğimin arabasını insanlardan uzak bir alana götürür müsün?"

"Hayır, ne söyleyeceksen söyle."

"Götür, dedim."

İkimizde çatık kaşlarımızla birbirimize bakıyorken o pes ederek direksiyona vurmuş ve arabayı çalıştırmıştı. Zaferle sırıttığımda bir anda otoparktan çıkmamızla bağırmıştım.

"Ölümsüz olabilirsin fakat bu kadar hızlı kullanmak zorunda değilsin."

Cevap vermeyip okuldan uzaklaştığında yaklaşık 20 dakikalık yolun bitmesini bekledim. Kendi bölgelerimizin önüne geldiğimizde arada ki köprüden geçerken iki ormanı da incelemiştim. Köprüyü geçip artık yokuşlardan çıkmaya başladığımızda dağlık alanlara gittiğimizi anlamıştım. Bu gerizekalı beni öldürmez, değil mi?

Yüksek alanda arabayı yeşilliğe sokup ormana girdiğinde etrafı inceledim. Buralar onların bölgesiydi. Beni cidden niye buraya getirmişti ki? Arabayı durdurduğunda derin bir nefes alarak arabadan indiğimde küfür etmiştim. Bu ne soğuktu böyle? Peşimden indiğinde kıyafetlerini inceledim. O kıyafetlerle burada ben olsaydım soğuktan ölebilirdim.

"Dinliyorum."

Cebinden sigara pakedini çıkarıp kendi için bir dal yaktığında konuya girmiştim.

"Sen haklıydın, sana güvenmeliydim."

Bir şey demesini beklerken o sadece 'bunları söylemek için mi getirttin?' Bakışı attığında devam ettim.

"Bölgeme geldiğin gece seninle konuşmak için bölgenize girdim. Irene beni fark ederek rusyaya gittiğini ve bir süre dönmeyeceğini söyledi. Gerçekten de dönmedin."

Hiçbir şey demiyor, boş boş sigarasını içiyordu. Yumruğu yüzüne yapıştırmak istiyordum.

"Vampirleri uzun sürsede yakaladık. Hepsinden kurtulduk. Sadece bir kişi doğruyu söyledi. Senin olanlardan haberin olmadığını ve bizlerin seni öldürmemiz için yapılmış bir oyun olduğunu anlattı. Gittiğin gece, sürüme emir gelmişti. Seni yakalayacaklar ve vampirleri seninle tehdit edeceklerdi. Uyarmak için gelmiştim-"

"Ahhahahahahaha, demek beni yakalayacaklardı. Daha 2 3 normal vampiri yakalayamazken, güzel kafa. Sende beni uyarmaya gelmiştin demek."

Dalga geçtiğinde bu sefer tepkisizce bakan ben olmuştum.

"Neden rusyaya gittin ve uzun süre gelmedin."

"Seni ilgilendirmez."

"İkimiz birbirimizin çoğu olaylarını biliyoruz."

"Öyleyse?"

"Merak ediyorum, chanyeol."

"Ona üzgün bakışlarımı attığında duraksamış, sonrasında gözlerini kaçırarak sigarasını yere atmıştı.

"Öyle istedim ve öyle oldu, bu kadar."

"Sebep?"

"Çok soru soruyorsun."

"Sende soru sormama gerek kalmadan anlat."

"Başka bir emrin?"

"Anlatır mısın artık sik kafalı?!"

Gerçekten sabrım bugün çok sınanmıştı. Dayanamayıp bağırdığımda tek kaşı kalkık bir şekilde bana baktığında donmamak için etrafımda yürümeye başladım. Arabanın önüne kalçasını dayadığında ellerime nefesime üflemeye başlamıştım.

"Burada kalırsam aklım her saniye sende kalacaktı ve sürekli nehir kenarından sizin bölgenizi izliyerek takip edecektim. Beni görmek istemediğin için bende kaçış yolu olarak rusya'ya gittim. Oldu mu, duyduklarınla tatmin oldun mu?"

O, benim yüzümden gitmişti.

Enemies To Lovers || ChanBaekWhere stories live. Discover now