27

835 89 7
                                    

Yere çömelmiş, sırtımı ağaca yaslayıp kafamı ellerimin arasına almıştım. Irene'i kontrol etmişlerdi ve yanlarına almışlardı. Irene şu an kim olduğunu ve nerede olduğunu bilmiyordu. Çıldırmak üzereydim, gerçekten çıldırmak üzereydim.

"Gözlerinde yetenek olan tek safkanlar bizdik. Kim olabilir, kim olabilir?! Sadece babamın kontrol yeteneği vardı..."

Sinirle bağırdığımda üç kurt etrafımda toplanmıştı.

"Irene kontrol altında, kim olduğunu ve nerede olduğunu bilmiyor. Onu kontrol ediyorlar. Sürüye haber verin, onların kontrolüyle sürünüze zarar vermeye kalkarsa saldırmasınlar."

•••

"Tao amcan, biliyorsun onunla yıllar önce ilişkimizi kestik. Ama bildiğim kadarıyla onun oğlunda da kontrol yeteneği var. İsmi sanırım Leo. Başka kimsede olduğunu sanmıyorum. Neden sordun?"

Babamın hiçbir şeyden haberi yoktu, sadece ona kimde yetenek olduğunu sormuştum.

"Yani, varlığından haberim olmayan kuzenimde senin yeteneğinden olduğunu söylüyorsun. Bunu durdurmanın bir yolu var mı?"

"Neler olduğunu söylersen, bir çözüm yolu bulabilirim."

"Bir şey olmadı, sadece irene ile otururken merak ettik."

"İnandırıcı gelmiyor, telefonu Irene'e ver."

"Baba, söylecek misin kapatayım mı?"

"Bir çözümü yok, sadece kontrol eden kişi durdurabilir."

Duyduğum cevap ile iç çekerek telefonu kapadım. Hâlâ aynı yerdeydik, öylece duruyorduk. Onlar kurtlara haber vermiş ve dikkat etmelerini söylemişlerdi. Ona zarar verdiklerini düşününce ayağa kalkmış ve bağırmaya başlamıştım."

"Leo, çık ortaya."

Kısa bir sessizlikten sonra önümüzde beliren iki bedene baktık. Irene ve tanımadığım, ilk defa gördüğüm bir adam. Irene'nin gözleri turuncuydu. Bunu babamı yıllar önce kontrol altına aldığı ordumuzda görmüştüm. Gözlerim çenesine kaydığında kanı görmüştüm. Ağız çevresi kan olmuştu, çenesinden kan damlıyordu. İnsan kanı içirtmişlerdi...

"İsmimi nerden biliyorsun?"

Kolunu kardeşimin omuzuna atıp kendine çektiğinde saçıyla oynamaya başlamıştı. Ellerimi yumruk yapıp öne atıldığımda geri çekilerek olumsuz ses çıkarmıştı.

"Kardeşime dokunma."

"Kardeşin mi?"

Çenesinden tutarak kendisine bakmasını sağladığında çenesinden akan kanı parmağıyla silerek yalamıştı.

"Güzelim, onu tanımıyorsun, değil mi?"

Irene parıldayan gözlerle yavaşca bana baktığında kaşlarım havalanmıştı.

"Onu tanımıyorum."

"Bak, gördün mü? O senin kardeşin değil."

Sırıtıp söylediğinde öylece kardeşimin gözlerine bakmıştım. Bedenimi duyduğum şey üzerine hareket ettiremiyor, minik bir şok yaşıyordum. Ona insan kanı içtirmiş ve kontrol altına alarak beni tanımamasını sağlamıştı. Onu, hemen burada öldürmek istiyordum. Baekhyun yaşadığım şoku anlamış olacak ki bana saldırmaması için önüme geçerek kendince kalkan oluşturmuştu.

"Adımı nerden bildiğini sordum."

"Babanın ismi Tao, kuzenimizsin."

"Haa, siz şu kris denen herifin çocuklarısınız. Tahmin etmiştim. Gözlerinizde ki yeteneklerden anlamak zor olmadı."

Gene gevşekçe konuştuğunda artık dayanamayarak yumruğumu suratına geçirmiştim. Çenesini kasarak bana döndüğünde sadace sırıtmış ve çenesini ovalamıştı.

"Bir daha bana vurmaya kalkışırsan, kardeşine vurmuş olacaksın. Seni de kontrol altına almamı ister misin?"

Alaycı sorusuyla gözlerine odaklanıp acı çekmesini sağlamaya çalışıyorken bir şey hissetmemişti. Kahkaha attığında 'Matilda' diye seslenmiş, yukarıdan aşağıya zıplayan küçük, sarışın bir kız çocuğu gelmişti. Gözleri kıpkırmızı parlıyordu.

"Tanıştırayım, kardeşim Matilda. Gözlerinde kalkan yeteneği var. İsteseniz bile bana zarar veremezsiniz."

Sürekli bir bokluklar çıkıyordu, minik bedenden gözlerimi ayırdığımda Irene küçük kızı kucağına alarak arkasına dönüp ilerlemeye başlamıştı. Küçük kız gülüp dil çıkardığında gözden kaybolmuşlardı. Leo denen herif parmaklarıyla gittiğini belirtip gözden kaybolduğunda çökmüştüm, artık gerçekten çökmüştüm.

•••

Irene onların elinde olsada kendimi toparlamıştım. O bölgeden uzaklaşmış ve Baekhyun'u arayıp söyledikleri bölgeye gitmiştik. şu an yapabileceğimiz tek şey daha fazla insana zarar gelmeden sayılarını azaltmaktı. Ağaçların arasında onları kovalıyordum. Baekhyunlar ise aşağıdan bizi koşarak takip ediyordu. Birisini tam yakalayacağım sırada diğer arkadaşı benim sırtıma çıkarak yere düşmemizi sağlamıştı. O geri yükselecekken bacağından onu tutarak kurtların önüne fırlattığımda büyük bir zevkle onu parçalamışlardı.

Diğer vampir kısa bir süre bizi izleyip korkuyla kaçmaya devam ettiğinde içimde birikmiş olan ve hâlâ biriken sinirle hızla tekrar yükselerek onun da peşinden gitmiştim. Kurtlardan bir kaçı kalıp paçaladıkları bedenin başında bekleyip insan formlarına dönerek onu yakmak için hazırlanmışlardı. Biz devam ediyorken kısa süre içerisinde kıyafetinden onu yakaladığımda yere fırlatmıştım. Baekhyun oldukça sinirliydi. Öyle bir parçalıyordu ki bedeni, neyin sinirini çıkardığını anlamamıştım. Öldürdüğümüz bedenleri birleştirerek yaktıklarında sırada ki telefonu beklemiştik.

Baekhyun insan formuyla yanıma geldiğinde ben yerde oturur vaziyette sigara içiyordum. Sürüye kısa bir bakış atarak sessizce konuştu.

"Irene'i kurtaracağız, endişelenme."

"Ona, insan kanı içirdiler Baekhyun. Doğdu doğalı bir kez bile insan kanı içmemişti. Bu bedenine oldukça ağır bir uyuşturucu gibi geliyor, acı ve zevk karışımı hislerle cebelleşiyor. Kontrol altında olmasını hiç söylemiyorum bile."

"Kuzeninse, onu durduramaz mısın? Ya da babanı dahil edemez misin?"

"Babam, sizinle iş birliği yaptığımızı öğrense kıyamet kopar. Hele ki Irene'i dahil ettiğimi ve başına bunların geldiğini öğrenirse beni son görüşün olur. Büyük bir ihtimal hayatımın geri kalanını dünyanın bir ucunda zindanda geçiririm. Ya da öldürülmüş olurum."

"Dikkatin çok dağınık, normalde onları yakalaman saniye almazken öylece koşturuyorsun. Toparlan, Chanyeol. Gözümün önünde sana zarar gelmesini istemiyorum."

Net bir dille konuştuğunda yanan bedenleri izlemiştim. Kendimi şu hararetli yanan ateşin içine atıp her şeyden kurtulmak istiyordum.

"En son ne zaman avlandın?"

"4 gün önce."

"Chanyeol, avlanmalısın."

Çalan telefonla yerimden kalkarak sigaramı ateşin olduğu alana fırlattım. Baek aramayı cevaplayıp kısaca geliyoruz dediğinde bileğimde ki saati kontrol ettim. Çoktan gece yarısı iki olmuştu. O da yerinden kalkıp sürüye haber verdiğinde yola koyulmuştuk. Şu an kolumun altında Irene olmasını istiyordum. Yokluğu bile canımı sıkıyordu...

Enemies To Lovers || ChanBaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin