Alev Antalya havaalnında aldığı biletin saatini bekliyordu. Yanında iki bavul ve elinde Londra bileti vardı. Önce elindeki bilete baktı, daha sonra havaalanındaki saate baktı. Elindeki uçak bileti saati 13.30'daydı. Havaalanındaki saat ise 12.55'i gösteriyordu. Alev için az bir vakit kalmıştı. Her şeyi ve bütün anılarını arkasında bırakıp gidecekti. Bütün yaşadıklarını unutmak için tek çare bulunduğu ülkeden uzağa gitmekti. Aslında Alev kafasını bir ara havaalanının giriş kapısına çevirmişti. Bir umut belki Serkan peşinden gelirde gitme diye yalvarır diye düşündü. Ama gelecek gibi durmuyordu. Gitme saati yaklaştıkça Alev'in içi daralmaktaydı. Bir yanı kalması için ısrar ederken, diğer yanı ise her şeyi unutmak için gitmek istiyordu. En kötüsüde buydu, insan için ikilemde kalmak. Son dakikaları yaşıyordu, gitme tarafı onu zorlarken, kalma tarafı ise vicudunu yiyip bitiyordu. Alev bunları düşünmekten kafayı yiyecekti. Kafasını kaldırdığında ise acı gerçekle karşılaştı. Londra biletinin saati gelmişti, dijital tabelada Londra yazısı yanıp sönmekteydi. Derin bir nefes verip ayağa kalktı. İki bavulundan birini bir eline, diğerinide diğer eline aldı. İkisinide beraber sürerek uçağa binmek için yola koyuldu. Karşısındaki koca kapıda durdu. Bu kapıdan geçerse uçağa binmiş olacaktı. Her şeyi geride bırakmış olacaktı. Son kez arkasını dönüp kapıya baktı. Kapıda kimseyi göremeyince bütün umutlarını yitirmişti artık. Önüne döndüğünde bavulunu görevliye teslim edip o büyük kapıdan geçti. Hayallerini ve umutlarını geride bırakan kapı kapandı. Elindeki bileti ile uçağa bindi. Herkes binmiş biletteki koltuğunu aramaktaydı. Alev aralarından geçip kendi pencere kenarındaki koltuğa oturdu. Camdan dışarı baktığında ise Antalya karşısında duruyordu. Gözlerinin önünde Antalya olsada aklının ucunda Serkan vardı. Kovduğu zaman gözünün önüne gelip duruyordu. Alev bundan kötü etkileniyor kendine gelebilmek için başını tutuyordu. Gözlerini açtığında ise her şey bir anda yok oluyordu. Herkes yerleşmişti gereken uyarılar ve kurallar söylendikten sonra, kemer takılması için talimat verildi. Alev hemen kemerini takıp cam kenarından dışarıyı seyretmeye başladı, içerideki olan olaylar umrunda değildi. Saniyeler sonra uçak hareket etmeye başladı. İçinde kalma duygusu neredeyse baskın gelmekteydi. Kendini sıkmasa uçağı durdurup atlayacaktı aşağı. Ama kendini tutmak zorundaydı. Tek sevdiği insan kendisini yanında istemiyordu. Değişik duygular içerisindeydi, ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Arkasına yaslanıp uyumayı düşündü. Uyumak en iyisiydi, zaman çabuk geçerdi.
Kız Serkan'ı tutmuş üzerine gitmesini engellemişti. Kız kafasını kaldırıp Serkan'a baktı. " Tamam Serkan. Sorun değil." Dedi. Kız patronuna döndü.
" Ben sizi anladım." Kız belindeki önlüğü çıkarıp katlayıp patronun eline bıraktı. Patron gülümseyerek. " Şimdi ikinizde dükkanımdan çıkın." Dedi. Serkan ve kız kapıya doğru ilerlerken cümlenin devamını getirdi. " Veledi zinalar." Diye. Serkan kapıdan çıkacağı sırada durdu. Kız Serkan'ın sinirlendiğini anlamış, ona doğru dönmüştü. Serkan gözlerini yummuş derin derin nefes alıyordu. Kız Serkan'ın bu sinirden kurda dönüşmesine korkuyordu. Heran hali hazırda bekliyordu. Serkan bir hışınla dönüp adamın suratına yumruk attı. Patron sanki bir poşet gibi savrulmuştu. Serkan adamın yanına gelip eğildi. Patron yanağını tutuyordu. " Bir daha karşındakini tanımadan imalı konuşma. Senin o kafanı koparırım." Dedi. Patron yanağını tutarak yatmaktaydı yerde. Korktuğu ise gözlerinden belli oluyordu. Kızın çekiştirmesi üzerine Serkan adamın yanından ayrıldı.Serkan ile birlikte depodan çıktılar. Arkadaşının üzerinde önlük olmadığını gören diğer çalışanlar bakmaya başladı. Kız onlara bakarak göz kırptı. Onlarda aniden önlüklerini çıkarmaya başladılar. Nereye gelirse attılar elindeki önlükleri, kimisi müşterinin önündeki yemeğin üstüne, kimi yere attı, kimisi ise kasanın üzerine attı. Toplu bir şekilde kafeden çıkmaktaydılar. Patron deponun kapısına geldiğinde neredeyse bütün çalışanlarının işi bıraktığını gördü. Geriye sadece bir kız bir erkek çalışanı kalmıştı. Patronun yapabileceği tek şey arkalarından bakmak oldu. Yanına bir çalışan gelip arkalarından bakarak.
" Patron ne oldu?" Patron şaşkın bir şekilde. " Ben sadece birini kovmuştum." Dedi. Çocuk direk önlüğünü çıkarıp patronun kucağına attı. Kapıya doğru yürürken bir kişi daha kucağına önlüğü attı. O da son çalışan kızdı. Patron şaşkınlığının üzerine şaşkınlık eklemişti. Resmen kendi kafesinde tek başına kalmıştı.Serkan ve kız yan yana sokakta yürümektelerdi. Arkasında ise kafedeki arkadaşları vardı. " Şimdi ne yapmamız gerek?" Kız yürürken Serkan'a döndü.
" Bizim yapacak çok şeyimiz var. Vampir avlamak gibi. Senin yapacağın tek şey 20 Haziran'ı beklemek." Dedi. Serkan kafasını salladı. Kız birden sokak arasına girmiş Serkan'ı da kolundan çekmişti. Olaylar birden geliştiği için Serkan kıza baktı. " Neler oluyor?" Kız girdiği sokak arasına bakıp. " Takip ediliyoruz." Serkan dikkatlice etrafına baktı. " Vampir mi?" Kız kafasını salladı.
" Hayır. Kafede çalışan o kız ve erkek." Serkan kıza bakarak. " Ne yapalım?" Grubun içinden bir kişi. " Hemen gidelim. İzimizi kaybettirmek kolay olur." Kız girdikleri yere bakarak. " Çok geç geldiler. Kimse belli etmesin." Dedi. O ikisi ise sokakta yürürken Serkan ve o kızı sokak arasında gördüler. " Aha işte buradalar." Dediler ve sokak arasına girdiler. O sırada Serkan ve kız öne çıktılar. Çocuk Serkan'ın karşısına kız ise Serkan'ın yanındaki kızın karşısına durdu. " Siz çok garipsiniz. Her zaman sürü pisikolojisi ile hareket ediyorsunuz. Aynı kurtlar gibi." Serkan çocuğa baktı.
" Bizim hakkımızda çok şey bilmezsen sizin için iyi olur." Dedi. Çocuk gülümseyerek. " Hadi ya nedenmiş o? Ben seni daha önce hiç görmedim. Yoksa bu grubun lideri misin?" Dedi. Serkan kafasını kıza çevirdiğinde hafifçe başını salladı. Serkan karşısındaki çocuğa baktı. " Evet. Ben bu grubun lideriyim. Seni uyarıyorum. Yaşadığın hayatı özleyebilirsin." Çocuk alaycı bir tavırla gülümsedi. " Dostum bilmiyorum. Ben ve yanımdaki hayatımızdan memnun değiliz. Az önce yaptığınız şey var ya, evet o kafenin batmasına neden olacak." Serkan adama bakarak. " Bundan bize ne, kaybeden o oldu." Çocuk parmağını sallayarak. " Bak bu doğru işte. O yüzden bizde size katılmak istiyoruz." Serkan gülümseyerek yanındaki kıza baktı. Daha sonra önüne dönüp bir adım attı. Çocuğun dibine girmişti resmen. " Biz normal insanlar değiliz. Biz insanların koruyucusuyuz. Normal hayatımız pek yoktur. Genelde ormanlarda bulunuruz." Diye ciddi bir tavırla anlattı. Çocuk ise gülümseyip. " Bende dünya dışından gelen Tanos." Dedi. Serkan arkasına baktı. Birine işaret verdi. Kalablık orta birden açıldı ortada o kişi kaldı. Kız ve oğlan o yöne dikkatleri kesilince, kişi havaya zıplayarak koca bir kurda dönüştü.Çoccuğun ve kızın gözleri yerinden çıkacakmış gibi bakmaya başladı. Adım adım geriye gitmektelerdi. Kalablık birden etraflarını çevirdi. Geri geri giderken arkasındaki adamlara çarptılar. Serkan gülümseyerek çocuğun karşısına geldi. " Ne oldu Tanos. Korkmuş gibisin." Dedi. Çocuk korkulu gözlerle. " Bırakın bizi. Gitmek istiyoruz." Dedi. Serkan kafasını sallayarak. " Olmaz. Siz buradan giderseniz herkese söylerseniz. Polisler duyarsa bizi avlamaya başlarlar. Buda bizim için iyi olmaz. Ya bize katılırsınız, yada sizi katlederiz." Korkulu gözlerle.
" Neden!" Dedi. Serkan gülümseyerek elini adamın omzuna attı. " Kusura bakma kendimizi tehlikeye atamayız." Dedi. Çocuğun ve kızın yapacağı bir şey yoktu.20 Haziran
Kurt adamların organizasyon ettiği bir toplantı salonunda, neredeyse Antalya'daki bütün kurt adamlar ve kadınlar oradaydı. Serkan takım elbise giymiş, diğerleri ise şık olmak için elinden geleni yapmışlardı. Seçimi kazanacak kişi neredeyse açıklanmak üzereydi. Mikrofon önüne bir adam geçti. " Hepiniz hoş geldiniz arkadaşlar. Bu yıl ki seçimde tekrar bir araya geldiğimiz için çok mutluyum. Öncelikle diğer seçimde aramızda olan, ve bu seçimde aramızda olamayan dava arkadaşlarıma rahmet, yakınlarına sabır diliyorum." Adam elindeki kağıda bir kaç saniyeline baktı. Daha sonra kafasını kaldırıp tekrar mifrofona yaklaştı. " Programlar. Önce seçimi kazanan aday açıklanacak. Daha sonra geçen yıl ki seçilen aday, yeni adaya görevi teslim edecek. Yeni seçilen aday konuşma yapacak. Daha sonra eğlence için parti." Dedi adam. Salonda büyük bir alkış koptu. Her yer sessizleşince herkes heyecanla dinlemeye başladı. Açıklama yapan adam sahneden ayrıldı. Elinde zarf olan başka bir görevli geldi. Mifrofonu yerinden çıkarıp arkasındaki büyük ekrana döndü. Elindeki zarftan kağıdı çıkarıp okudu. " Samet Yerebakan ( 9.349 ) Ahmet Karabatak ( 12.445 ) İsmet Topdelen ( 39.367 ) ve son olarak." Dedi adam. Serkan ayağa kalktı. " Hadi gidelim. İsmim bile yok. Kazanamadım." Dedi.