/102/ 3'lü Masa

3 1 0
                                    

Serkan ve Aykız yolda giderken toplantıyla ilgili dalga geçiyor eğleniyorlardı. " Ama en çok güldüğüm şey Doğan ve Ömer'in atılması oldu. Hele o karar birde benden çıktı ya, o masadakilerin yüz ifadesini yakından görmen lazımdı." Deyip gülmeye başladılar.

Eğlenmeleri bittikten sonra her ikiside sakinleştikten sonra Aykız önemli bir şeyi sormak için baktı. " Doğan ve Ömer'in yerine kim gelecek?" Kısa bir düşünmenin ardından cevap verdi Serkan. " Kara ve seni düşünüyorum. Senin içinde uygunsa." Aykız kafasını iki yana salladı. " Yoo sorun değil. Sadece beni seçeceğin aklımın ucundan bile geçmemişti. Sonuçta ben basit bir yardımcıyım." Derken Serkan'ın gözü dışarılardaydı.

Akşam üstünün karanlığı ve kar lapalarının arasından yolun kenarında Açelya'nın yürdüğünü gördü. " Hemen dur." Dedi şöföre. Arabayı yoluna kenarına çekip durmuştu. Aykız neler olup bittiğini anlamamış Serkan'ın baktığı yerlere bakmaktaydı. " Ne oldu?" Serkan ayaklanıp arabanın kapısını açtırdı. " Ben arkadaşımı gördüm." Deyip arabadan indi. Aykız'a dönüp. " Siz gidin. Gelirim ben." Dedi. Aykız bunu doğru bulmuyordu.
" Serka  böyle olmaz. Yanına birilerini al."

" Aykız. Gerek yok tamam mı? Sakin olun. Sadece arkadaşıma uğrayıp gelicem." Aykız'dan cevap gelmeyince kapıyı kapatmıştı. Ardından araba yoluna devam etti.

Serkan yavaş bir şekilde koşturarak yolu geçmeye başladı. Arabalara çarpmadan ve kayıp yere düşmeden yolu geçmeyi planlıyordu.

Yolu geçtiğinde Açelya'nın arkasından gelip omzuna dokundu. Çok kormuş olacak ki arkasını birden döndü. Gözleri fal taşı gibi açılmış çekinerek bakıyordu. Dokunan kişinin Serkan olduğunu görünce rahatladı, gülümseyerek. " Serkan sen miydin?" Serkan pişman bir şekilde ellerini kaldırdı. " Özür dilerim. Amacım korkutmak değildi. Sadece aylardır görmedim seni. Merak ettim."

Açelya bunları duyunca mutlu oldu. " Şey bunları evimde bir kahve içerek konuşabiliriz istersen. Çünkü ben donmaya heves değilim." Deyip bir yandan titriyor bir yandan ise gülmeye çalışıyordu. Serkan'a bakıldığında ise tepki bile yoktu. Bunu fark eden Açelya kafasını hafif büktü. " Ya sen üşümüyor musun! Yani hava buz kesiyor sende tepki bile yok."

Serkan gülümsedi. Sadece omzunu kaldırarak. " Ben bu tür havalara alışığım. İşim gereği." Açelya gülümsedi.
" Ya hakikaten ben senin işini sormadım. Sen nerede çalışıyorsun?" Serkan hızlı bir kararla düşünmediğini belli etmeden cevap verdi. " Şantiye. Yani binalar dikiyorum, binlerce işçim var. Patronum ama onların bu havada öyle durmasına gönlüm el vermiyor. Bende yanlarında duruyorum." Açelya kaşlarını kaldırdı.

" Yani benim bildiğim bu kış kıyamette inşaat olmaz. Tabi sen benden daha iyi biliyorsundur." Serkan gülümsedi.
" İnşaat değil zaten. Sadece yaz geldiğinde yapılacakları hazır ediyoruz. Yaz geldiğinde uğraşmamak için. Direk işe başlıyoruz yani." Açelya kafasını salladı.
" Anladım. Tamam gidelim o zaman." Dedi. Serkan kafasını salladı. Daha sonra yan yana yolda yürümeye başladılar...

Doğan ve Ömer önde Mustafa arka koltukta oturuyordu. Ne birbirleri ile konuşuyorlar nede bir şeyle ilgileniyorlardı. Öyle oturmuş bir yere odaklanmıştı.

Mustafa yaslandığı yerden kalkıp kafasını iki koltuk arasından uzattı. " Aklıma bir şey geldi. Ama bunu seveceksiniz." Doğan ve Ömer dönüp Mustafa'yı dinlemeye başladılar. Mustafa ise konuşmasına devam etti. " şimdi 3'lü masa kurucaz. En tepede biz olucaz. Altımızda adamlarımızın adamları. Dıdısının dıdısı yani. 6'lı masadan daha güçlü olabiliriz."

" O masada Serkan olduğu sürece o masadan güçlü olamayız." Dedi Ömer. Mustafa gülümsedi. " Siz onun öyle durup öyle davrandığına bakmayın. Normalde bir halt yapamaz o. Yakınen tanıyorum." Doğan Muatafa'ya baktı. " Akrabası falan mısın?" Dedi. Mustafa Doğan'ın kulağına yaklaştı. " Bunu bildiğin halde yaşıyorsan hala bir şansın var demektir." Deyip geri çekildi. O sırada Doğan ve Ömer düşünmeye başladılar.

Karanlık Savaş Where stories live. Discover now