/94/ Ömür'e Son Veda

4 2 0
                                    

Saatler sonra Kuddusi doktor dışarı çıktı. İleride bekleyen kalablık birden doktorun üzerine koştu. Doktor kafasını yerden kaldırıp iki yana salladı. İlk başta kimse idraak edemedi. Ama Yasemin'in kafasını Ömür'ün üzerine koyması her şeyi anlatıyordu.

Serkan durumun farkına vardığında.
" Ömür." Diye feryat ederek içeri girdi. Koltukta öyle cansız yatan Ömür'e doğru koştu. Arkasından ise Gürkan takip ediyordu.

Dışarıdakiler kalabalık etmemek için camın arkasından duygularını belli ediyorlardı. Herkesin gözleri yaşlıydı.

İsa ise geriye çekilmiş yere oturmuş kızıyla geçiremediği zamanın pişmanlığını yaşıyordu. Ağlamanın çare olmadığını bildiği halde ağlıyordu. Ciğeri ve kalbi bu kadar yanarken ağlamamak elde değildi.

Yasemin kafasını kaldırdığında onunda gözleri yaşlıydı...

Evin belirli bir bölgesi aile mezarlığı olarak ayarlanmıştı. Herkes mezar başında duruyor, son pişmanlıklarını dile getiriyordu. Kurt adamlar öldüğünde bir yazı yazmak zorundadırlar. Küçük bir kitaba biraz yazı sadece.

Ömür'ün yazdığı kitabı okuyacak kişi ise Serkan'dı. Kitabı eline almış okumaya başlamıştı. " Bu yazıları ve satırları okuyorsanız, bilin ki ben yokum. Bu zamana kadar sürdürdüğüm kutlu davamda böyle son vermek istemezdim.

Hayatım boyunca hep adaletli ve eşit davranmaya çalıştım. Kendimi bildim bileli insanları korumaya ve kollamaya adadım. Benim adım Ömür, doğuda sadece benim adım geçer. Kendinize iyi bakın, Allah'a emanet olun." Diye okuyup kağıdı katladı.

Daha sonra herkes dini geleneğini yerine getirdi. Kimisi mezarın başına çöküp onunla konuştu. Çoğunluk ise dua etti.

Herkesin arasından Kuddusi'de çıktı. Cenazeye oda katılmıştı. Onu gören çoğunluk şaşırmıştı. İşini hallettikten sonra gittiğini sanmışlardı.

İsa'nın yanına geldi. " Oğlum aileni tanımak istiyorum. Kimin kim olduğunu bilmek istiyorum." İsa kafasını kaldırıp Serkan'a baktı. " Bu öz olan tek çocuğum." Dedi. Kuddusi o yöne baktı. Daha sonra kardeşinin toprağı başında diz çöken Gürkan'a baktı. " Buda benim ikinci oğlum. Annesi ayrı olan." Dedi. En son gözü yaşlı bir şekilde mezara baktı.
" Bu benim biricik ilgi gösteremediğim, dünyadaki tek varlığım, kızım."

Kuddusi kurtaramadığı kişinin kızı olduğunu anlayınca üzüldü. Gözlerinden pirim pirim yaş damlamaya başlamıştı.

Herkesin vedası bittikten sonra mezarın başından kalkıp uzaklaştılar. Yasemin ağlamaktan kendinden geçmiş Sema ve Melisa koluna girmiş destek oluyorlardı.

Yaprak gitmesi gereken yere gelmişti. Geldiği yer bolca orman olan bir yerdi. Tam ortasında ise kayadan yapılmış eski bir yapı. Eline yayını ve okunu alıp dikkatli bir şekilde yaklaştı.

Kapının önüne geldiğinde iki gözükmeyen varlık belirdi. Yaprak refleksle iki tane ard arda ok fırlattı. Gözükmeyen varlıklar ellerini okun geldiği yöne doğru uzattılar. Avucunu açtığında ise ok havada asılı kaldı. " Bu mağra Serkan ve hizmetçileri tarafından korunuyor. Uzak dur, yoksa senin için hiç iyi şeyler olmaz."

Yaprak yayını ve okunu indirdi. " Ben o meşhur kitabı almaya geldim. Mağrada mı?" Hizmetkarlar önce birbirlerine baktılar. Daha sonra tekrar Yaprak'a baktılar. " O kitap bizler tarafından korunuyor. Serkan onu bizden ölümüne korumamızı istedi." Yaprak için bunu yapmak hiçte kolay olmayacaktı.
" O kitabı almak zorundayım. Benim için çok önemli."

Karanlık Savaş Where stories live. Discover now