008

590 86 184
                                    

Duvarları yumrukluyordum. "Steve. Bul onu bul onu!"

Steve koşarak çıktı. Hem yatak hem de koltuk olarak kullanılan demirden rahatsız yerin üzerindeki kahveye tekme attım. "Çıkarın beni burdan! Beni buradan çıkarın!!"

İçeriye aptal Waterson girdi. "Ne bağırıyorsun be! Bir dayak daha mı istiyorsun?"

"Çıkar beni buradan seni domuz. Asıl aradığınız adam dışarda! Dışarda! Vakit kaybediyorsunuz!"

Steve koşarak içeri girdi. "Lanet olsun Ed. Yok. Hiçbir yerde yok."

Saçlarımı yoluyordum. Gözlerim dolmuştu. Sinirden ağlayacaktım. İçeriye giren Jason ile parmaklıkların arasından uzanıp onu tutmaya çalıştım. "Naptın ona seni pis katil! Nereye götürdün?"

Steve benim yapmak istediklerimi anlar gibi Jason'ın boynuna yapıştı. Boğazını sıkıyordu. Kafasını arkadaki duvara yasladı. " Nancy nerde!? Grace nerde!?" Her bir soru sormasında kafasını bir daha duvara vuruyordu. Aptal Waterson hâlâ moron gibi bakıyordu.

Can havliyle Jason konuştu. "Ne bileyim ben be!? Ben buradan çıkmadım ki. Arkada kestiriyordum!!"

"Buna inanmamızı beklemiyorsun değil mi?" diye hırladım.

"Sen yapmışsındır!" diyordu bana Steve'in elinden kurtulmaya çalışırken.

"Buradan ne yapabilirim seni saman kafa? Görmüyor musun işte kilit altındayım? Masum olduğumu anlamak için ne olacak daha!? Grace kayıp!"

Jason Steve'den kurtulmaya çalışmayı bırakmıştı. Dehşete düşmüş görünüyordu. Daha çok hayal kırıklığı gibi. Bu kadar şaşırması beni korkuttu. Galiba gerçekten de benden şüpheleniyordu. Katil benden neden şüpheleniyor? Yoksa... Jason yapmadı mı?

Waterson içeriye yaklaşmakta olan Hopper'ı görünce Steve ve Jason'ı ayırdı. Hopper gelip benim kilitlerimi açıyordu.

Waterson: "Ne? Noldu?"

Hopper: "Çocuk masum. Kan ne Melissa'nın ne de Chrissy'nin."

Waterson: "Ama.. ama.."

O aptal gibi kekemelerken ben hemen kapıdan koşarak çıktım. Dışarıda yine yağmur yağıyordu. Görüş alanım çok dardı. Saçlarımdan yüzüme su damlaları düşüyordu.

Steve de hemen arkamdan geldi. "Araban nerde!?"

Steve sinirle yerde birikmiş olan su birikintisine tekme attı. "Robin'e verdim. Evde çocuklara bakmaya gidecekti. Lanet olsun."

İkimiz de aynı anda arkadan gelen sese doğru döndük. "İsterseniz benim arabamla gidebiliriz." diyordu elindeki anahtarları gösteren Jason.

Grasilda

Gözlerimi açtım. Bulanık görüyordum. Basım ağrıyordu. Bir an için annemin sesini duydum... Sonra Eddie'yi gördüm... Hâlâ uykuluydum. Ama neden uykuluydum? Doğrulmaya çalıştım ama uyuşturucu etkisinde gibiydim. Hareket etmek istiyordum ama ayılamıyordum.

Yattığım yer çok rahatsızdı. Kafamı sağa doğru çevirdim. Yağmur ve fırtına sesi geliyordu. Ahşap. Ahşap görüyordum... Kulübeye benziyordu. Bir kez daha kalkmaya çalışırken belim ağrıdı. Ama bu acı beni kendime getirmişti. Gözümün önündeki bulanıklık gittiğinde Nancy'i gördüm. Ayak ucumda yatıyordu.

"Tanrım lütfen yaşıyor ol. Lütfen yaşıyor ol..."

Yavaşca koluna dokununca irkildi ve ayağa kalktı. Çok korkuyordum. Kalkıp hemen ona sarıldım. O da beni gördüğü için rahatlamış gibiydi. Ama aslında daha korkunç bir hâldeydik... "Sen... Nasıl... Kim... Neden... Noldu?" dedi.

"Nancy. Seni arıyorduk. İyi misin?"

Evet anlamında başını salladı. Sağa sola baktım. Tek odalı küf kokan bir klubeydi. Pencereler ahşapla çivi çakılmış halde içeriye sadece ay ışığı ve içerdeki mumlu ışık sayesinde aydınlanıyordu.

"Nancy. Bunu sana kim yaptı? Jason mı? Bizi o mu kaçırdı?" dedim.

"Bilmiyorum... Burada uyandım ve onu görmedim."

Zincir sesi duyduk. Birisi kapıyı açıyordu...

Eddie

Arabayı ben kullanıyordum. Jason ile Steve ise haritaya bakıyordu. Nereye gideceğimizi bilmiyorum. Nerede olduğunu bilmiyorum...

Wheeler'ların evinin önüne gelip çiçekleri ezerek park ettim. Eve girdiğimde herkesin suratı şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Açıklamaya zaman yok." dedim. Ama hâlâ şaşkınlıkla bakmaya devam ediyorlardı. Tamam anladım, bana değil Jason'a bakıyorlarmış.

"En ufak bir ipucu... Bir şey düşünen varsa hemen söylesin. Bir şey hatırlayan. "

Herkes ağlamaya hazırdı. Benim ise gözyaşım düşmemek için savaş veriyordu. Jason'ın telsizinden çağrı sesi geliyordu. Tanrım. Şimdi bunun zamanı mı?

Jason telsizi çıkardı. "Ne oldu Dennis? Şu an konuşamam." dedi ve telsizin antenini aşağı indiriyordu. Dennis asla beklemeyeceğimiz bir şey söyledi.

"Jason. Chrissy uyandı. Chrissy gözlerini açtı."

Grasilda

Geçmişim, geleceğim ve şimdiki zamanın... Ellerim ayaklarım birbirine dolandı... Nancy elimi tutuyordu.

Kapı açıldı.

Ama...

Sen...

Bu imkansız.

EVET SEVGİLİ DOSTLARIM TAHMİNLER ALALIM LUTFEN BEGENİ VE YORUMLARI EKSİK BİRAKMAYİNNN EN COK DA YORUMLARI MERAK EDİYORUM TEK BASİMA ÇALIP OYNAMAYAYİM FİKİRLERİNİZE AÇIĞIM SİZİ SEVİYORUM CİCİ BAKIN KENDİNİZEE❤️❤️❤️

Eddie Munson || The HellfireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin