022

529 75 220
                                    

Kendimi hızlı ve olabildiğince sertçe geriye çektim. Ayağa kalktım geri geri yürüdüm. Elimin tersiyle ağzımı siliyordum.

"Chrissy! Napıyosun!? Amacın ne?"

Ayağı kalktı. Elleriyle yüzünü kapattı. "Tanrım... Eddie. Çok üzgünüm. Çok üzgünüm. Ben kendimi tutamadım sadece. Sandım ki sen..."

Çantasını omzuna taktı. "Özür dilerim..." dedi ve karavandan çıktı. Oturup başımı ellerimin arasına aldım. Lavaboya gidip yüzüme su çarptım.

Sonra anahtarlarımı cebime atıp hemen evden çıktım.

Steve'in çalıştığı yere gelmiştim. Raflara DVDleri düzüyordu. Dustin ise bedava X Men izlemek için oraya kurulmuştu bile.

Olanları bir çırpıda anlattım. "Dostum.. bunu kesinlikle Grace'e anlatmam lazım!  Bilmesi lazım!"

Dustin: Delirdin mi sen? Asla söylememen gerek. Kural bir: Kızlar sevgilisini öpen başka kızlardan hoşlanmazlar!

Steve: Dustin'e katılıyorum. Söylersen senin de onu öptüğünü düşünür. Hiç bilmemesi daha iyi. Hem zaten Chrissy'nin gidip bunu anlatacağını sanmıyorum. Burada bizden başka kimse de bilmiyor...

Dustin: Kural iki, asla ama asla sevgilinin kız arkadaşlarından birini bunu söyleme. Kızlar birbirine her şeyi anlatır!

Eddie: Bu çok mantıksız. Söyleyeceğim. Ne olursa olsun. Bilmeye hakkı var.

Steve: Tekme yemek isteyen biri var...

Sinirle masaya vurdum. "Hey! Orayı yeni silmiştim parmak izi bırakma!"

Kapıdan çıktım. Arkamdan kapının yeniden kapandığını duydum.

"Max? Eleven? Sizin burada ne işiniz var?"

İkisi de sinirli bir şekilde kollarını bağdaştırmış bana bakıyordu. "Kızlarla film gecesi için film bakmaya gelmiştik ama görüyorum ki asıl film senin karavanında çevriliyor Eddie."

Eddie: Neden haftada rutin olarak bir kere sürekli masum olduğumu kanıtlamak zorunda kalıyorum? Ben bir şey yapmadım!

Eleven Max'in koluna girdi. Sonra da bana trip atar gibi yürüyüp gitmeye başladılar.

İçeri geri koştum. "Sizi aptallar! Max ve Eleven'ın burada olduğunu neden söylemediniz!?"

Şaşkınlıkla birbirlerine baktılar.

Dustin: Dostum... Gidip hemen Grasilda'ya olanları anlatmalısın.

Eddie: Ya siz bipolar mısınız!? Az önce saçma sapan kural bir ve iki diye zırvalayıp anlatma diyordun, hem ben zaten anlatacaktım. Ama onlar gidip yanlış şekilde anlatacak şimdi!

Dustin: Pekala... Kural bir ve Kural iki eğer kural üç durumu ortaya çıkarsa unutulabilir... Yani senin bir aptal olman durumunda bir olayı anlatırken sağına soluna dikkat etmemen gibi!

Steve: Hem düşünüyorum da bilmeye hakkı var. Bence kesinlikle anlatmalısın Eddie. Bu benim düşüncem.

Eddie: Ya siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? Bu benim fikrim zaten.

Dustin: Steve çok mantıklı konuştu. Kesinlikle söylemelisin. Hem neden söylememek istiyorsun ki?

Biraz daha bunlarla konuşmaya devam edersem kafayı yiyecektim. Oradan çıkıp Nancy'lerin evinin yolunu tuttum.

Grasilda

Kızlarla oturuyorduk. Gece hakkındaki ayrıntıları dinlemek istiyorlardı. Ve beni sürekli darlıyorlardı.

Nancy: Anlat hadi! İyi öpüşüyor mu?

Robin: Bütün her şeyi anlat! Önce o mu öptü yoksa sen mi?

Ve beni kurtaracak olan o kapı zili çaldı. Teşekkür ederim Tanrım. Asla konuşmaya cesaret edemeyeceğim konulara doğru gidiyorduk.

Nancy kapıyı açtı. Gelen Max ve Eleven olmalıydı. Gece için bize film almaya gitmişlerdi.

İçeriye girdiler. Birbirlerine bakıp duruyorlardı. Suratları düşüktü.

"Neyiniz var kızlar? Noldu?" diye sordu Robin. Nancy yanıma oturdu ve onların ne diyeceğini merakla dinlemeye başladı. "Şey.." dedi Max.

Ve sonra yine kapı çaldı. Bu sefer kapının çalmasını ben dilememiştim. Birisi durmadan zile basıp duruyordu. Nancy oflayarak ayağı kalktı.

İçeriye giren kişiyi beklemiyordum. Eddie.

Koşup bir elini Eleven'ın omzuna bir elini Max'in omzuna koydu. Arkalarındaydı. Bana bakarak "Merhaba tatlı çöreğim, bu iki güzel kızla ufak bir işim var. İzin verirseniz..." dedi ve ikisinin de elini tutarak odadan çıkardı.

Eddie

Kızları kapının önüne çekmiştim.
"Bakın... Nasıl göründüğünü biliyorum. Ama bırakın ona ben anlatayım. Çünkü ben bir şey yapmadım! Böyle bir şeyi asla yapmam."

Birbirlerine bakıp yine o sinir olmuş suratlarını takındılar. Kollarını bağdaştırıp kaşlarını kaldırdılar. Tanrım bunlar aynı anda aynı hareketleri yapıyordu.

"Eve geldi. Benimle bir şey konuşuyordu. Bilmiyorum belki de teşekkür ediyordu. Jason ile ayrıldığını söyledi. Gece olanlar için Jason onu sorumlu tutmuş. Bir anda beni öptü. İki saniye bile sürmedi. Kendimi geri çekip ona bağırdım. Sonra da çekti gitti. Keşke orada olanları size gösterebilsem. Keşke... Zamanı geri alabilsem. Tanrım! Ben Grasilda'ya aşığım. Ona aşığım."

Eleven ve Max birbirlerine baktılar. "Tamam... Ona sen anlat."

İçeri geri girdiğimizde hepsi birden meraklı gözlerle üçümüzü süzüyordu.

"Grasilda, sana bir şey demem gerek." dedim. Derin bir nefes aldım. Sonra kapı çaldı.

Nancy ağzından küçük bir küfür çıkardı. "Bu kapı bir kere daha çalarsa yemin ederim..." diyerek odadan çıktı.

"Grace, bugün yanıma siz gittikten sonra biri geldi." dedim.

Meraklı güzel gözleriyle bana bakıyordu. Nancy içeri geri geldiğinde elinde bir buket gül ve kutu vardı. "Grace, bunlar sana gelmiş."

Elinden kutuyu ve gülleri aldım. Grace yanıma geldi. O da anlamamış şekilde bakıyordu. Hepimiz elimdekilerin başına toplandık. Elimdeki çiçeği yanımdaki koltuğa koydum. Sonra kutunun ipini çözdüm. İçinde bir not duruyordu. Ve fark edeceğiniz üzere fotoğraf.

Notta "Birbirinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz? Sizi benim tanıdığım kadar iyi mi?" yazıyordu.

Fotoğrafta ise benim ve Chrissy'nin karesi vardı. Benim karavanımın penceresinden çekilmişti. Biz öpüşürken.

Grace buz gibi gözleriyle gözlerimin içine baktı. İşte, tam olarak şimdi ölmüştüm.

Eddie Munson || The HellfireHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin