009

591 95 209
                                    

Eddie

Hastaneye doğru gidiyorduk. Kalbim ağzımda atıyordu. Grace'i kurtarabilirdim. Grace... Dayan. Sen beni kurtaracağını söyledin ama benim kurtarılmaya ihtiyacım yoktu. Sen... Benim yüzümden sana bir şey olursa kendimi asla affetmem. Burada olsan ve yine bana o şefkatli bakışlarınla baksan...

Umarım iyisindir. Umarım Nancy ve senin hâlâ dayanacak gücünüz vardır.

Hastanenin kapısından koşarak girdik. Odanın kapısının önüne Chrissy'nin ailesi vardı ve sarılıyorlardı. Robin Chrissy'nin ailesini oyalayacaktı.

Onlara doğru gidip yüzlerini duvara çevirecek şekilde durdu. "O kadar mutlu oldum ki!? Bu bir mucize olmalı!" diyordu.

Jason ve ben ise arkadan koşarak geçtik. Odaya girdik. Chrissy... Uyuyordu. Onu en son gördüğümdeki gibi. Jason yanına yaklaşarak elini tuttu. O kadar değişik geliyordu ki bu yaşananlar bana... Bundan sadece bir ay öncesinde bu anın hayalini kurarken Chrissy'nin elini tutan bendim. Onu böyle görmek içime su serpiştirdi. İyi olsa yeterdi.

Yanına gittim ve ayak ucuna oturdum. "Chrissy... Biliyorum hiç yeri ve zamanı değil. Ama kimdi... Öğrenmemiz lazım."

"Melissa... Bulundu mu?" dedi. Sesi fısıltı gibi çıkıyordu. Çölde günlerce susuz kalmış gibiydi.

Hayır anlamında başımı salladım. Gözlerinden yaş süzüldü. Uyanır uyanmaz bu haberi almak... Onun için ne kadar zor olduğunu anlayabiliyorum. Ama aklımdan sadece tek bir şey geçiyordu: Grace'i kurtar. Grace'i kurtar. Grace'i kurtar.

Chrissy'nin ağzından çıkan isim benim bile hayal gücümün ilerisindeydi.

"Daisy McGregor. Rehber öğretmenimiz."

Grasilda

Bayan McGregor... Burada ne işi vardı? Bizi kurtarmaya mı gelmişti? Ama bizi gördüğüne hiç de şaşırmışa benzemiyordu. Yani... Bunların sebebi o muydu?

İçeriye elinde yemek poşetleri ile girdi.

"Acıkmış olmalısınız. Alın bunları. Sizi iki gün idare eder. Tabi idareli kullanırsanız."

Nancy elimi sıkıyordu. Yüzündeki siniri okuyabiliyordum. "Sen... Bunu nasıl yaparsın? Neden?"

McGregor: "Nedenler ve sonuçlar... Anlatacak çok şey var Wheeler ama maalesef benim vaktim yok."

Grace: "Sen yaptın. Melissa'yı sen öldürdün!"

McGregor: "Bunun için sana onur belgesi vermeliyiz. Anlamanız çok uzun sürdü."

Arkasını dönüp gidiyordu. Bir şey yapmalıydım. Yanımdaki vazoya uzandım. Arkasını döndü ve silah doğrulttu.

"Sakın aptalca bir şey yapmaya kalkmayın."

Ve gitti...

Nancy ile korkulu gözlerimizle birbirimize baktık. Bir an önce buradan kurtulmalıydık. Eddie... Onu tutuklayacaklar.

Nancy ile paslı ve terk edilmiş gibi olan bu küf kokan klubenin bütün dolap ve çekmecelerini karıştırmaya başladık. Çer... çöp... Küflenmiş eşyalar... Paslanmış... Ve tozdan bile okunmayan muhtemelen Edison'ın telefonu icat ettiği zamanlardan kalma bir telefon. "Nancy!" diye bağırdım. Nancy geldi ve bir an için gözündeki o parıltıyı gördüm. Ama anında sönmüştü. "Bu telefonun girişi bizim prizlere uymuyor. Çok eski bir telefon."

Eddie Munson || The HellfireWhere stories live. Discover now