017

513 80 86
                                    

"Beni buraya sen mi çağırdın Jason?" dedim.

Jason hem kafası karışmış hem de sinirli duruyordu.

"Sen neyden bahsediyorsun?! Bir adam beni arayıp buraya çağırdı! Bana diyecekleri varmış... Hemen adam gelmeden defol git burdan!"

"Anlamıyorsun. Birisi beni de buraya çağırdı." dedim.

Eddie Jonathan ve Steve arkama gelmişti bile.

"Ne tarz bir oyun oynuyorsunuz siz burada!? Birisi bir açıklama yapsın!"

Eddie önüme geçip koluyla beni geriye doğru ittirdi. "Hâlâ anlamadın mı aptal Jason? Bu bir tuzak! Hemen burdan gitmeliyiz."

Elimi tuttu ve yürümeye başladık. Arkadan da bizim çocuklar geliyordu. Jason ise hönkürerek ağaca tekme atıyordu.

"Hayır, hayır, sizin yüzünüzden! Siz geldiniz diye gelmedi!" diyordu.

Yürüdüğümüz yerde durduk. Eddie eliyle önce alnını tutup sıvazladı. Sabır diliyor gibiydi. Sonra elimi bırakıp hızlıca Jason'a doğru yürüdü. Steve ve Jonathan onu yakalamaya fırsat bile bulamadı.

Eddie Jason'a yumruk attığında çığlık attım. Jason afallayıp düşmüştü. Eddie üstüne çıkıp vurmaya devam ediyordu. Gözü dönmüştü. Bir eliyle yakasından tutup diğer eliyle yumruk savunuyordu. Steve ve Jonathan Eddie'yi çekmeye çalışıyordu. En sonunda başardılar.

Ya da en azından Eddie vurmayı bıraktığı için daha rahat çekmişlerdi. Jason oturduğu yerden geri döndü. İki eliyle destek alarak arkasına döndü. Öksürürken ağzından kara kan damlıyordu. Göz ucuyla dönüp bize doğru baktı. Eddie eli ağrımış gibi elini tutuyordu. Sonra yeniden gelip elimi tuttu. Yüzükleri kan olmuştu.

"Kan..." dedim. Gözüme bir şey çarpmıştı. Jason tam olarak meşe ağacının dibinde yerde duruyordu.

Eddie bana baktı. "Şuraya bakın. Ne görüyorsunuz?" dedim.

Jason da dahil işaret ettiğim yere baktılar. Ağacın yanında taşlar duruyordu. Büyük ve küçük bir sürü taş.

Steve: "Ne var? Taş işte."

Eddie: Taşlar... Sizce de çok temiz değil mi? Yani etrafınıza bakın. Her şeyin üstü kar. En yakın yerden üç mil uzaktayız.

Jonathan yerden bir çöp alıp taşlara doğru uzandı. Çöple taşları ittirdi. Altında küçük bir kutu duruyordu. Herkes birbirine baktı. Sonra da Jason'a.

Jason: Ne? Ne bakıyorsunuz?

Steve: Aç bakalım seni gerizekalı mahluk.

Jason: Neden ben açacakmışım? İçinde bomba ya da bir şey olabilir!

Eddie elini yumruk şeklinde havaya kaldırdı. "Bir daha tadına bakmak istemiyorsan aç şunu."

Jason küfür ederek kutuya uzandı ve açtı. İçinde yine her zamanki gibi fotoğraflarımız ve bir kağıt vardı. Kağıt üzerinde bir adres vardı.





Eddie Munson || The HellfireWhere stories live. Discover now