024

496 86 278
                                    

İçeri geçip oturdum.

"Evde kimse yok mu?" dedim.

"Ailem tatilde. Ben evde kalıp dinlenmeyi tercih ettim." diyordu. Bir yandan da perdeleri çekiyordu.

"Kahveni... Nasıl alırsın?" dedi. "Şekersiz olursa sevinirim." diye cevap verdiğimde odadan çıkmıştı.

Şöminenin üstündeki fotoğraflara bakmaya başladım. Ailesi ve arkadaşlarıyla fotoğrafları vardı. Bu eve zaten daha önce gelmiştik, Chrissy komadayken ailesini ziyaret etmek için.

Fotoğrafları incelerken bir şey fark ettim. Okulun amigo kız takımı ve okulun katil çıkan rehber öğretmeni McGregor... Zavallı Chrissy. Az kalsın fotoğrafta bu yanındaki psikopat tarafından öldürülecekti. Fotoğrafı elime alıp biraz daha dikkatli bakınca yaklaşık on beş kişiden oluşan bu amigo kız takımında başka bir tanıdık yüz daha gördüm. Bu Melissa Greenwich'ti.

Aklıma Jason'ın onunla birlikte Chrissy'i aldattığı geldi. Ve beni bunu Chrissy'e söylememem için tehdit etmesi. Bu erkeklerin çoğu böyle pislik olmak zorunda mı? Chrissy ile birliktesin ama onun hem okuldan hem de takımdan arkadaşıyla beraber oluyorsun! Gizli gizli fotoğraf çekilip buluşuyorsun ve ona güller gönderiyorsun. Ah!

Ama bu Chrissy'i de masum yapmıyordu. O da benim sevgilimi öpmüştü. Şu an için bana yapabileceği tek açıklama kafasının iyi olmasıydı. Öteki türlü çok ağır laflar edecektim.

Elimdeki fotoğrafı bıraktım ve yan tarafta bir okul yıllığı buldum. İçinde Chrissy'nin amigo kız takımıyla fotoğrafı, arkadaşlarıyla olan kareler ve çeşitli notlar vardı.

"1984, Hawkins Lisesi Kazandı!"

"Jason'ın partisinden ben ve Molly!

Notları okuyup sayfaları çeviriyordum. Burada bana çok tanıdık gelen bir şey fark ettiğimi düşündüm.

Bu el yazısı, bize sürekli fotoğraf ve not gönderen gizemli kişinin el yazısından başka bir şey değildi.

Chrissy'i arkamda hissettim. Hemen defteri yerine koydum. Telaşlandığımı belli etmemeliydim. "Şey... Şimdi aklıma geldi de. Sanırım annemi aramam gerek. Hem de çok acil. Ben gitsem iyi olur. Nazik davetin için teşekkür ederim."

Elindeki kupa bardakla beraber önüme geçti. "Ama daha yeni gelmiştin. Neden gidiyorsun? Anneni bizden de arayabilirsin."

Sesinin şirinliğindeki tehditi anlayabiliyordum. "Teşekkür ederim." dedim sadece ve sehpanın üzerindeki telefona yöneldim. Çok dikkatli olmam gerekiyordu.

Nancy'lerin evinin numarasını çevirdim. Telefonu açan Steve'di.

"Merhaba anne!" dedim. Umarım derdimi anlatabilirdim.

Steve: Siz kimsiniz?

Grace: Oh anneciğim. Seni arayacağımı tamamen unutmuşum! Umarım bana kızmadın.

Steve: Grace? Sen misin?

Grace: Evet anne. Anlıyorum. Bana demek istediğin şu önemli şey neydi?

Steve: Senin kafan mı güzel? Ben annen değilim. Steve ben.

Chrissy arkamda dikiliyordu. Beni dinliyordu. Soğuk soğuk terlemeye başlamıştım.

Grace: Tamam o zaman, haber verdiğin için teşekkür ederim. Oh ben mi? Arkadaşımın evindeyim. Hayır hayır Nancy'nin değil. Okuldan başka bir arkadaşım Chrissy.

Steve: Ulu Tanrım...  Grace. Beni iyi dinle. Oradan hemen çıkman gerekiyor. Hem de hemen! İkinci katil o! McGregor'ın yardımcısı o!

Grace: Evet biliyorum... Zaten anladım. Fakat şu an mümkün görünmüyor anneciği-

Eddie Munson || The HellfireWhere stories live. Discover now