011

585 85 77
                                    

Rüya görüyordum... Yatakta uzanıyordum. Tavanı izliyordum. Tavan yerine gökyüzü vardı. Yıldızlar parlıyor ve kayıyordu. Havada en ufak bir bulut yoktu. Berraktı ve keskin bir soğuk vardı. Bir yıldız daha kaydı. Gözlerimi kapatıp Eddie'nin yanımda olmasını diledim. Gözümü açtığımda Eddie yanımdaydı. Saçlarımı okşuyordu.

Ben hâlâ sırt üstü uzanıyordum. O ise yanıma uzanmış bir koluyla başına destek olarak koymuş beni izliyordu. Bir süre saçlarımı karıştırmaya devam etti. Sonra burnunu burnuma sürttü. Burnu soğuktu... En azından rüyada bunu nasıl hissedebiliyordum bilmiyorum. Sonra da dudağını dudağıma sürttü. Öpüyordu... Sadece öpüşüyorduk. Duyduğum tek ses rüzgarın uğultusu ve dudaklarımızdan çıkan seslerdi.

Hava soğuktu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hava soğuktu. Her nefes almak için çekilişimizde buğulu nefesimiz gökyüzüne karışıyordu. Geri çekilip dudaklarını yaladı. Sonra dudağının kenarına öpücük kondurdu.
Kalın ses tonu daha da boğuk ve içten geliyordu. Kulağıma kadar eğildi. Nefesi kulağımı gıdıklıyordu.

"Seni seviyorum Grasilda." dedi. Sonra kulağıma birisi özellikle kırmak istiyormuş gibi birbirine çarpan tabak sesleri gelmeye başladı.

Gözlerimi açtım. Mutfakta Eddie tabaklarla bir şeyler yapmaya çalışıyordu. Yanağımı ıslatan şeyin ne olduğuna bakmak için yastığa döndüm. Tanrım... Salyam akmıştı.

Mutfağa gittim. Gözümü ovuştururken "Günaydın." dedim. Arkasını döndü. Sonra gülümseyerek geri tabak aramaya koyuldu.

"Seni uyandırmak istemedim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Seni uyandırmak istemedim. Ne yemek istersin? Mısır gevreği veya... Mısır gevreği. Çünkü başka bir şey yok." dedi.

"Teşekkür ederim. Canım bir şey istemiyor. Her yerim ağrıyor."

Gelip sandalyeye oturdu. "Aslına bakarsan benim de. Seni eve bırakayım artık. Nancy ile ifade vermeye gitmeniz lazım."

"Sen ne yapacaksın peki?"

Eddie: "Chrissy'i görmem lazım... Yani teşekkür etmek için. Dün çok yardımı dokundu ama ben bir anda oradan çıktım. Ayıp oldu."

Başımı salladım. Sonra gözüm mutfakta yerde serili olan battaniye ve yastığa çarptı. "Seni de yerinden ettim. Kusura bakma." dedim mahcup olarak.

"Önemli değil. Uzun süredir ilk kez mutlu uyudum. En azından huzurlu... Yani nerede uyuduğum önemli değildi." dedi.

Eddie

Grace'i eve bıraktım. Hastaneye doğru yürüyordum. Yürümek bana da iyi gelecekti. Kısa süre içinde çok fazla duygu değişimi yaşıyordum. Kendimi onunlayken güvende hissettiğim birisi vardı. Bu benim için yeni ve yabancı bir histi. Ama diğer yandan, sanki ömrüm boyunca tek bir dilek dileme hakkım olsa Chrissy'nin uyanması olacağı gerçeği de artık dilek değildi.

Bütün bunları düşünürken gelmiştim bile. Hastane odasının önünde o lanet Waterson vardı. Chrissy'nin ifadesi için gelmiş olmalıydı. Beni görünce sinirli bir şekilde baktı. Çok da umrumda...

Odaya girdim. Chrissy yemek yiyordu. "Hey..." dedim. Gülümsedi. "Eddie..." dedi. Doğrulmaya çalışıyordu. Elimle rahatsız olma der gibi bir şey yapmaya çalıştım.

Gidip yanındaki koltuğa oturdum. "Geçmiş olsun Chrissy... Ve dün için teşekkür etme şansını bulamadım. Teşekkür ederim."

"Arkadaşlarınızı kurtarmışsınız. Çok sevindim." dedi.

"Evet. Aynı şeyi senin için de yapmak istedim ama olmadı." dedim.

Yüzü düştü. "Eddie... Sana bir şey demem lazım. Bu... Önemli."

Tek kaşımı kaldırarak ona baktım. Devam etmesini bekledim.

"Bayan McGregor. O... O yalnız değildi."

Eddie Munson || The HellfireWhere stories live. Discover now