021

564 76 331
                                    

(Şu videoda Joseph'in güzelliğine bakın. Onun ciddi ciddi insan olmadığını düşünmeye başladım, kusuru olmayan bir insan olabilir mi ya? Videoları hikayede yapılan hareketlerin daha iyi anlaşılması için atıyorum o yüzden izlerseniz aklınızda daha gerçekçi şekilde canlanabilir. İyi okumalar, yorumlarınızı bekliyorum.)

Gözlerimi açtım. Omzum ve ensem tutulmuştu. Çıplak yattığımdan olmalıydı. Yorganın dışında kalan kolum üşüyordu. Ama içinde bana sarılan Eddie'nin vücudu tenime değdikçe sıcaklık hissediyordum. Dönüp ona baktım. Gözleri kapalıydı, melek gibi uyuyordu. Vücuduna baktım, yüzüklerin efendisindeki elflere benziyordu. Yazar onları nasıl tasvir etmişti?

"Porselen gibi, beyazdan daha beyaz, pürüzsüz, güneşe baktığında gözünü nasıl alıyorsa öyle."

Bunu fısıltı ile söylediğimde gözlerini açtı. Uykulu sesini seviyordum. Gözünün birini açıp "Günaydın." dedi. Ben de onun taklidini yapıp gözümün birini kapattım.

Sonra suratını küçük çocuklar gibi ekşitti. Ben de hâlâ o ne yaparsa onu yapmaya devam ediyordum. Birbirimize komik olduğunu düşündüğümüz aptal surat şekilleri yapıyorduk. "Ah sen, gel buraya!" deyip beni gıdıklamaya ve öpmeye başladı.

"Ed... Dur! Nefes alamıyorum!"

Kapının çaldığını duyunca kendimi ellerinden kurtardım. Eddie yatağın sağ tarafında duran saate baktı. Neredeyse on iki olmuştu. "Tanrım, o kadar yorulmuşum ki bu saate kadar yattık."

Hızlı hızlı ayağı kalkıp pantolonunu üstüne çekiyordu. Vücudundaki dövmelerden gözümü alamıyordum. Arkasını dönüp yerdeki t-shirtini almak için eğilince bir çığlık attım. "Sırtın... Sırtına ne oldu?"

T-shirti üstüne geçirirken dönüp bana oldukça arsız bir gülüş attı. "O tırnaklarını kessen iyi olur Grace. Tıpkı bir kedi gibi tırmalıyorsun."

Göz devirdiğimde odadan çıkmıştı. Ben de üstümü giyinmeye başladım.

İçeri geldiğimde kapıyı çalan kişinin Nancy ve Robin olduğunu gördüm. Beni merak etmişlerdi. Dün olanları çocuklar anlatmış olmalıydı. İkisi de koşarak bana sarıldı. Böyle dostlara sahip olduğum için kendimi çok şanslı hissediyordum. Onlar benim sahip olmadığım kardeşim gibilerdi.

"Sıcak çikolata isteyen?" dedi Eddie biz sarılırken. Sonra da kafasını kaşıyarak yaylana yaylana mutfağa gitti. Hâlâ uykuluydu. Ona bakıp güldüm.

Nancy bana sarılırken geri çekildi. "Suratında ne var senin?" dedi kaşlarını çatarak.

Elimi yüzüme götürüp elledim. "Ne? Ne var?"

Nancy biraz sesini yükseltti "Şapşal bir gülümseme! Tanrım... İkiniz de bir garipsiniz."

Robin bir anda gözlerini ayırdı ve bulunduğu yerden zıplayıp ellerini birbirine vurdu. "Olamaz! Seks yapmışlar!"

"Robin! Sessiz ol!" elimle ağzını kapatmaya çalıştım. Nancy de gülmeye başladı. "Oh, hem de öyle bir yapmışlar ki!"

Diğer elimle de onun ağzını kapatmaya çalıştım ama kaçtı. Eddie duyacak diye çok utanıyordum. Vazgeçtim! Onlar benim sadece baş belası kız kardeşlerim!

Nancy koltuğun üstündeki yastığı alıp bana fırlattı. Yere düşünce Robin elimden kurtulmuştu. O da bir yastık kaptı. Birbirimize vurup gülüyorduk. Elinde sıcak çikolatalarla dolu tepsiyle içeri gelen Eddie yine arsız arsız gülüyordu.

Eddie Munson || The HellfireWo Geschichten leben. Entdecke jetzt