yedi.

16.7K 942 121
                                    

cnm ifşacımızdan
yıldızlarımızı parlatalım.

Rahatsız edici okul formasının üzerimde fazlasıyla kısa duran eteğini düzeltip kantine indim. Dün yaptığım paylaşımdan sonra okul garip bir sessizliğe bürünmüştü. Önceki gönderilerde de bir şekilde insanları korkutup geri çekilmelerini sağlamıştım ama sanki son gönderiyle herkes işin ciddiyetinin farkına varmış gibiydi. Öyle ki bugün herkes okul formasıyla gelmiş, koridorda karşılaştığı herkesle günaydınlaşıyordu. Hocalarda da aynı durum hakimdi. Hepsi öğrencilere iyi gözükmek için ders boyunca sıkıntılarımızı konuşmaya başlamışlardı. İşime geliyordu.

Böyle bir güce sahip olmak güzeldi. Her ne kadar işlerin arkasında benim olduğumu bilmeseler de iyi hissediyordum. Bunun yanı sıra diğerlerinin de iyi hissettiğini görüyordum. Garip bir güven ve sevgi aşılamıştı ifşa olayı insanlara.

Karnımın gurultusuyla direkt olarak kantincinin yanına gidip açlığımı yatıştıracak bir kraker ve su aldım. Kantinin en ücra köşesine oturup etraftaki kimsenin dikkatini çekmediğimden emin oldum. Hoşlanmazdım ilgi odağı olmaktan. Özellikle de bu okuldaki kimsenin odağında olmak istemiyordum.

Krakerimi açıp yemeye başladığımda gözlerim kantindeki herkesin üzerinde geziniyordu. Şu anda ders vakti olduğundan çok fazla öğrenci yoktu. İki kişilik bir grup matematik hocamızla soru çözümü yapıyordu. Başka bir masada da sessiz bir çift vardı. İlişkilerini genel olarak beğeniyordum, olaylardan uzaklardı. Sakinliğin keyfini çıkarmak isterken kantinin girişinde Batu, Uraz ve Yiğit belirdi. Yiğit de okulun basket grubundan fazlasıyla popüler bir çocuktu.

Batu ve Yiğit kantincinin yanına gittiğinde Uraz etrafa bakındı. Göz göze geldiğimizde gülümsedi. Göz devirip krakerimi yemeye geri döndüm. Uraz'ın Batulara doğru "Siz oturun, geleceğim." dediğini duyduğumda yanıma geleceğinden emin oldum. Sıkıntıyla oflayıp çaktırmadan telefonumu sessize aldım. Genelde yanımda çok insan olmadığından sesli kullanmaktan çekinmiyordum.

Çekinmeden gelip dibimdeki sandalyeyi çekti ve oturdu. "Dün niye okula gelmedin?" Dün sadece keyfi olarak gelmemiştim okula, bazı zamanlar fazlasıyla sıkılıyordum. Üstelik ifşa olayı da çok kafama takıldığından en fazla iki saatlik uykuyla ayakta kalmaya çabalıyordum.

"Canım öyle istedi."

İlgili bakışları bana çevrildi. "Neyin var? Ruh gibi geziyorsun. Biri bir şey mi yaptı sana?"

Alayla güldüm. "Niye soruyorsun Uraz? Bana senden başka kimseden zarar gelmez, biliyorsun."

Hiçbir şey söylemedi. Yumruklarını sıktığını gördüm. Korkmadım, o bana hiçbir zaman fiziksel zarar vermezdi, aksine bu sıralar sürekli üzerime düşüyordu ve ben bundan bıkmıştım. Son pişmanlığın fayda etmiyor olduğunun en büyük örneğiydi kendisi. "Özür dilerim. Neyin var?"

"Ben sana bir şey sorabilir miyim?" Hızla onayladı. "Uyuşturucuya mı başladın tekrar?"

Cevabını gayet iyi biliyordum, bildiğimi saklama ihtiyacı bile hissetmedim. Uraz Deniz buydu.

Uraz Deniz her zaman sizi hayal kırıklığına uğratırdı. Tüm o filmlerdeki, kitaplardaki ana kötü karakter tam anlamıyla Uraz'dı. Yakışıklıydı, kaslıydı ve fazlasıyla çekiciydi. Bu tüm kızların onun peşinden delicesine koşmasına sebep oluyordu.

Buz dağının görünen kısmıydı.

Görünmeyen kısmıysa mide bulandırıcıydı.

Uraz Deniz, aklınıza hayalinize bile gelemeyecek tarzda kötü işlerin arka planındaki ilk adamdı. Uyuşturucu kullanırdı, içki içerdi ve bunlar iyi kısmıydı. Çıktığı tüm kızlarla oynar, kalplerini kırar ve bırakırdı. Herkesin iyi gününü mahvetmeye odaklı bir insandı.

Uraz Deniz'i sevmiyordum.

İronik olan kısmıysa Uraz Deniz'in bu hayatta en çok kolladığı insan bendim. Şu anda.

"Sana zarar vermem. Hiç vermedim, istemedim."

"Vural hocaya üzülüyorum." Derin bir nefes alıp suyumdan bir yudum aldım. "Senin için kendini paralıyor Uraz, senin yaptığın şey ne? Parasını uyuşturucuya yatırmak, önceden nefret ettiğin birinin peşini bırakmamak."

Acımasız olan sözlerim kulaklarına ulaştığında bakışlarını çekmedi. Kırıldığını gördüm ama geri çekilmedim. "Bir sorun olursa yaz bana." Beklemeden kalktı. Sonra durup yanından geçen bir çocuğa bir şeyler fısıldayıp para uzattı. O Batu ve Yiğit'in olduğu masaya geçtiğinde Batu göz kırptı bana, gülümseyip başımla selam verdim.

Birkaç saniye sonra az önceki çocuk elinde bir poğaça ve kahveyle geldi. "Abla, Uraz abi yemezsen zorla gelip yedireceğini söyledi."

"Sağ ol."

Ve Uraz Deniz ne olursa olsun iyi biri olmayı da başarıyordu.

ifşa /yarı texting/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin