otuz dokuz

8.6K 446 59
                                    

Bir salatalığı ağzımda uzun uzun çiğnerken ortamdaki gerginlik tüylerimi ürpertmişti. Uraz'la göz göze geldiğimizde göz kırptı, gerginliğimi o da anlamıştı. Amcam öksürdüğünde ikimiz de bakışlarımızı ona çevirdik.

"Ee cadoloz, buraya kahvaltı için çağırmadın herhalde beni. Dökül." Elimdeki çatalı tabağımın kenarına bırakıp suyumdan bir yudum aldım.

"Dün gece biz bir arkadaşımızın doğum günü partisine gittik amcacım. Orada ufak bir sorun oldu." Kaşları çatıldı, şüpheyle Uraz'a baktığında yanlış anlamaması için hızlıca konuştum. "Bir çocuk ifşa sayfasının sahibi olduğumu açıkladı."

Sonrasında Uraz da bana yardımcı olmuştu, düzgünce açıklamıştık amcama. Fazlasıyla endişelense de Uraz'ın olmasına sevindiğini görebiliyordum yüzünde. Uraz her şeyi anlatmayı bitirip sustuğunda amcam bana bir bakış attı.

"Koruma ayarlayacağım sana, şu partideki çocuğu da hallederim bugün. Sen bize bir kahve hazırlar mısın cadı? Uraz'la erkek erkeğe konuşalım biraz." Stresten yumduğum ellerimi açıp Uraz'a baktım. Tebessüm ederek göz kırptı.

"Yapayım amca." Yanlarından ayrılıp mutfağa geldiğimde kapıdan baktım. Amcam muhtemelen dinleyeceğimi bildiğinden bahçenin diğer tarafına çıkarmıştı Uraz'ı. Oflayıp saçlarımı topladım sinirle. Erkek erkeğe konuşmaya ne gerek vardı şimdi?

Kahveyi makineye koyup olmasını beklerken telefonumu da kontrol ediyordum. Dünden beri herkes mesaj atmıştı. Ve maalesef ki Uraz'ın daha önceden de dediği şeyler olmuştu. Kimse Uraz'a bu denli karşı çıkmamıştı, tehdit etmemişti. Bende aynı süreç işlemiyordu.

İfşaladığım herkes ve aileleri instagramıma çökmüş, sürekli mesajlar atarak taciz etmeye başlamışlardı. Ayrıca numaramı da buluyorlardı, bu yüzden amcam gelmeden Uraz'la beraber çıkarmıştık sim kartını.

Kahvenin olduğunu belirten ses çıktığında fincanlara koymuş, tepsiyi de alarak çıkmıştım. Benim geldiğimi duymuş olacaklar ki sesleri kesildi. Tepsiyi masanın üzerine bırakıp amcamın yanına oturdum. Uraz'ı göz ucuyla kontrol ettiğimde her zamanki gibi beni rahatlatmak ister gibi gülümsedi.

"Esin, telefonunu bırak bana sen. Yeni bir hat çıkarırız sana, geri kalan her şeyi de bana bırak artık. Ne Uraz ne de sen karışmıyorsunuz daha fazla."

"Tamam." Amcam sinirli tavrını korurken kahvesine uzanıp birkaç yudum içti. "Çıkıyorum ben, dava var. Ver telefonunu." Tereddüt etmeden ona uzattığımda bir şey demeyerek hızla çıktı.

"Ne konuştunuz? Çok sinirliydi, bir şey olmuş kesin." Uraz gözlerini benden kaçırdı.

"Güzel olmuş kahven, ellerine sağlık birtanem." Fincanını geri masaya bıraktığında ciddi olup olmadığını anlamak için baktım. Oflayıp saçlarını karıştırdı. "Siktir olup gitmemi istiyor. Haklı da amına koyayım, bir şey diyemedim adama."

"Ne?"

"Seni bırakmayacağım Esin sil onu kafandan. Sikseler bırakmam. Bir orta yol bulmamız lazım sadece, izin ver bana bir süre."

"Orta yol bulmaya gerek falan yok Uraz. Yanımda olmasaydın kim bilir ne olurdu, amcam da bunun bal gibi farkında."

"Bazen yetmiyor yavrum bunlar. Yanında olsam da olmasam da bu boktan durum benim yüzümden geldi başına."

"Uraz," Devam etmeme izin bile vermeden konuştu. "İtiraz etme yavrum, düzelteceğim ama bunu da. Halledeceğiz."

Omuz silktim, dünden beri fazlasıyla yorulmuştum. Daha fazla itiraz edemeyecektim. "Bora'yla konuştum, o orospu çocuklarını halledecek. Ailesi biraz mafya bozuntusu, illa ki çözer."

"Bora mafya mı?"

"İlgilenmiyorum Bora'yla birtanem." Göz devirdim. "Üzme kendini, böyle görünce dayanamıyorum."

"Üzülmüyorum, geriliyorum sadece."

"Benim aklımda bir fikir var aslında." Merakla baktım ona. Tebessüm etti. "Canlı yayın açacağını duyur ifşa üzerinden. Her şeyi sen açıkla. Ben de yanında olurum, istersen Bora'yla Yiğit de gelir."

"Sen yetersin."

ifşa /yarı texting/Where stories live. Discover now