kırk dört

8.2K 438 53
                                    

Artık ikinci evim gibi hissettiğim kafeye girdim. Akşam 6'yı geçiyordu saat, o yüzden de epey bir insan vardı. Geneli yaşıtımız olan öğrencilerden oluştuğundan daha güzeldi. Dün gece biz kapatıp çıkmıştık, sabahın köründe de Uraz beni taciz eden o çocuğu dövmeye gitmişti. Engel olmak için uğraşmamıştım, belli ki böylesi daha iyi olacaktı. İçeri girdiğimde gözlerim o rahat koltuklarda oturan Uraz ve Yiğit'i buldu. Bora'ya bakındığımda bar tezgahının arkasında tatlı kaşıkladığını gördüm. Urazlara el sallayıp Bora'yı işaret ettiğimde gideceğimi anlamış olacaklar ki kafa salladılar.

Yavaşça adımlayıp çalışan kıza selam verdim. "Naber?" Tatlısını bırakmadan bana döndü. Başını iki yana sallayıp bir şey yok dercesine hareket etti. Gülüp yanındaki sandalyeye oturdum. "Ne oldu?"

Bakışları kıza yöneldiğinde kız anlamış olacak ki "Ben molaya çıkıyorum." Dedi. Bora kafa sallayıp izin verdiğinde kız yanımızdan ayrılmıştı. "Karadeniz'de gemilerimiz batmış anlaşılan." Tatlısını tezgaha bırakıp birkaç yudum su içti.

"Anlamıyorum ben bu kızı Esin. Allah aşkına, baksana bir bana! Yakışıklıyım, değil mi?" Olumlu anlamda mırıldanıp onu onayladığımda devam etti. "Sohbetim de iyi bence." Tekrar olumlu bir mırıltı çıkardım. "E daha ne lazım amına koyayım? Güzel güzel konuşuyoruz sonra bir anda posta koyuyor. Ben seninle sadece kardeşim için konuşuyorum yazıyor."

"Kardeşi mi?"

Göz ucuyla bana bakıp ardından bakışlarını yere çevirdi. "Can diye bir çocuk, bunu birileri dövmüş. Kız da benim yüzümden olduğunu düşünüp mesaj attı bana. Garip bir şey var kızda, ilk defa bu kadar çok biriyle konuşmak istedim. Ben yani, ben bir kızla konuşmak istiyorum. Düşünebiliyor musun?"

"Yani seninle sadece Can'ın güvenliği için mi konuşuyor?" Umutsuzca kafa salladığında bir kahkaha bıraktım. Şu anda karşımda öyle çaresiz gözüküyordu ki Bora'yı ömrüm boyunca bu şekilde göreceğimi hayal dahi etmezdim. Kaşlarını çattı. "Ne gülüyorsun sen?"

"Sen aşık mı oldun?" Yanaklarına uzanıp sıktığımda ellerimi kavrayıp kendini kurtardı. "Sakın prenses, sakın-"

"Tamam tamam. Söylemem kimseye." Kıkırdayıp arkama yaslandım. "Sen devam et anlatmaya."

"Gülüyorsun." Alt dudağımı ısırıp kendimi tutmaya çabaladım. Başarılı olduğumda ağzıma hayali bir fermuar çekip yere fırlattım kilidini. "İyi tamam. İki gün önce köpekle hikaye atmıştım ya, ona cevap verdi. Kedisinin fotoğrafını falan attı, sonra güzel güzel yazışıyorken kendini kaptırma yazdı. Bana yerimi bildirdi. Dün de Can'ı sordu sanki hiçbir şey yokmuş gibi."

"Kullanıyor yani seni?" Kaşları çatıldı. Yüzünde rahatsız bir ifade yer aldığında durup düşündüm. "Adı neydi?"

"Alara Direnç, tanıyorsundur belki. Eskiden aynı okuldaymışız."

"Bilmiyorum. Ama yine de sana tavsiye verebilirim." Merakla bana baktığında saçlarımı önümden çekip konuştum. "Şimdi bu kız sürekli kaçak oynuyor, belli ki daha önce tatsız tecrübeleri olmuş, seninle de aynısını yaşar diye çekiniyor. Öncelikle onu biraz kendi başına bırakmalısın bence, tek etkilenen tarafın sen olduğunu sanmıyorum. Yazmak istemeseydi Can'ı bile bir bahane olarak kullanmazdı."

"Yani o da benden hoşlanmış?"

"Yani, böyle de diyebiliriz herhalde."

"Peşinden koşmuyorum, ağırdan alıyorum. Öyle mi?" Kafa salladım. "Aslında tavsiye alacağım en son insan bile olmamalısın prenses. Sevgilin bok gibi bir insan."

Kaşlarımı çatıp baktım ona. "Sevgili değiliz biz Bora."

"Külahıma anlat sen onu. Bakışlarınızdan belli prenses, yanıksınız."

ifşa /yarı texting/जहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें