kırk iki

7.9K 437 54
                                    

Uraz: neredesin?

Uraz: Amcanda yoksun Esin nereye gittin?

Uraz: sikeyim ben böyle işi (21.50)

Uraz: Bora'nın mekandasın? (22.35)

Uraz: geliyorum. (23.16)
----

Bora telefonumdaki Uraz'ın mesajlarını okuyup bana uzattığında göz yaşlarımı sildim. "Mahvettim çocuğun hayatını." Tekrar ağlamam başladığında Bora yine göz devirdi. Benden cidden haz etmiyor olmalıydı.

"Bak içki istedin aldım geldim, içersem ağlamayacağım dedin ağladın, daha ne yapmamız gerekiyor sizi güldürmek için prenses hanım?" Omuz silkip önündeki bira şişesine uzandım. En azından beni kafesine almıştı.

"Sen sus, yeter."

"Çoluk çocukla uğraşıyoruz amına koyayım. Ver biramı." Birkaç yudum aldığımda elimden çekip aldı. "Sikecek Uraz beni, bok vardı da sarhoş oldun."

"Uraz seni şey edemez ki. Sen mafyasın." Kocaman bir kahkaha patlattı.

"Sikik herif kızına da her şeyi anlatmasa ölür." Kendi kendine mırıldanışını duymazdan geldim. "Mafya değilim ben." Geçiştirircesine kafa salladım.  Onun dertleriyle ilgilenmiyordum bugün.

"Senin sevdiğin kız sana böyle bir şey yapsa ne yapardın?" Gözlerim dolu dolu ona baktım. Önce gülümsedi, ardından birasından birkaç yudum aldı.

"Dürüst olacağım sana, kardeşim sayılırsın." Kafa salladım. Merakla devam etmesini istiyordum. "Silerdim onu. Bir daha ne yüzüne bakardım ne de yardımım dokunurdu. Ama böyle bir şeyi kimse bana yapamayacağından sorun yok."  Ben tekrar ağlamaya başladığımda derin bir nefes aldı. Ardından bıkkın bir tonla konuştu. "Kes ağlamayı Esin. Kimse Uraz'ın seni sevdiği kadar sevemez başkasını."

"Emin misin?" Kafa salladı. Yüzünü yapmacık bir şekilde buruşturup peçete uzattı. "Sümüklü oldun iyice." Kaşlarımı çattım. "Yalan söyleme ya! Sadece burnumu çekiyorum." Peçeteyle burnumu silip elimin tersiyle de gözlerimi sildim. Bora gülmeye başladığında ufak bir tebessümle "Makyajım aktı, değil mi?" Diye sordum.

"Pandaya döndün prenses." İşaret parmağını gösterip mutfak kısmına ilerledi. Birkaç saniye sonra ıslak mendil paketiyle geri döndü. Önüme fırlattığında yüzümü buruşturup bir ıslak mendil aldım. Rastgele yüzümü silip bıraktığımda Bora dudaklarını birbirine bastırmış, gülmemeye çabalıyordu. "Sen ne diye bu kadar makyaj yaptın ki? Al bak kendine." Telefonunun kamerasını açıp uzattığımda tekrar yüzüme baktım. Rujum yüzüme dağılmıştı bu yüzden kırmızıydı bir kısmı. Maskaramın kalıntıları da siyah siyah duruyordu. Dikkatlice sildim yüzümü. Tertemiz olduğuna emin olurken yukarıdan birkaç mesaj geldi.

"Sevgilin mi var ya senin? Bir sürü mesaj geldi." Anında elimden alıp mesajları okudu, okurken yüzünde ufak bir tebessüm vardı. "Hmhm, aşık değilsin. Tanışır mıyız kızınla?" İmayla konuştuğumda ciddileşip bir şeyler yazdıktan sonra bana döndü.

"Sen ne fenasın kızım... Az önce zırlıyordun üvey abimin hayatını mahvettim, aşığım ona diye."

"Ben mi dedim bunları?" Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. "Konuyu dağıtamazsın Bora. Kim o kız?"

Göz devirdi. Ama sonra göz ucuyla bana bakıp bakışlarını kaçırdı. "Ciddi bir şey değil, ilişki istemiyor, bir sorunu var ama anlamıyorum."

"Buradan değil mi?"

"Çanakkale'denmiş. Çok ufak araştırdım, saygısızlık da etmek istemiyorum özeline." Anlayışla tebessüm ettim.

"Uyuşturucu işinde olduğunu biliyordur belki. İğrenç bir şey ne de olsa."

"Elimde mi sence Esin? Bu boktan ailede yaşamak bile çok zor, mecburen yapıyorum farkındaysan. Sevgilin gibilerin mallığı yüzünden."

"Elinde bence Bora." Başını iki yana salladı. Konuyu değiştirmek adına konuştum. "Güzel mi bari?"

Güldü. "Bayağı güzel."

"Tanışırız o zaman yakında?" Bora bilmem dercesine omuz silkti. Kapının sertçe açılmasıyla konuşacakken vazgeçti. İrkilerek başımı kaldırdım. Uraz gelmişti.

"Bir şey oldu sandım amına koyayım! Aklım çıktı Esin!" Sinirle yanıma gelip sarıldı, başımı göğsüne yasladım.

"Özür dilerim." Diye mırıldandım. Saçlarıma öpücükler konduruyordu. "Önemli değil bebeğim, hiç önemi yok."

"Çıkarken kapatın mekanı." Bizi yalnız bırakıp çıktığında göz kırpmıştı. El salladım.

Uraz'a döndüm. Gözünü kırpmadan izliyordu beni. "Uraz..." Kendimi tutamayıp ağlamaya başladığımda başımı göğsüne yasladım. Böyle görmesini istemezdim. Elleri saçlarımı buldu, yavaşça okşarken sessiz sessiz ağlıyordum ben de.

"Özür dilerim. Çok özür dilerim. Hapse girdin benim yüzümden, herkesin gözünde tecavüzcü damgası yedin." Saçlarımla oynamaya devam etti, sakinleşmemi bekliyordu.

"Beni okuldan biri günlerce taciz etti. Bakışlarıyla, sözleriyle, mesajlarıyla. En son sınıftan çıkarken sıkıştırdı. Kalçama dokundu ve ne dedi, biliyor musun?" Uraz'ın dokunuşu durdu. Nefes bile almıyor gibiydi. "Uraz Deniz'in altına yatıp okula gelmeye benzemiyor değil mi, dedi." Burnumu çektim. Uraz'ın elini alıp inceledim. Parmaklarıyla oynadım. "Sonra kendi kendime çok sinirlendim. Bu yayılmış bir dedikoduydu belli ki. Açtım sayfayı, kimseye de acımadım."

Parmağındaki dövmenin üzerinden geçtim tırnağımla. "Bir gün o kız senin tecavüz ettiğini yazınca sinirlendim sana. Beni korumak için bunca şey yaparken bir kıza bunu yapmanı yakıştıramadım." Derin bir nefes aldım. "Özür dilerim."

"Esin," Uraz'ın titreyen sesini duyduğumda çekilip yüzüne bakmak istedim, daha sıkı sarıp engel oldu. "Ben özür dilerim, seni koruyamamışım baksana. Sikeyim ben kendimi." Ellerimize düşen damlayla ağladığını anladım. "Çok özür dilerim, çok."

"Senlik bir şey değil ki." Sakince konuştuğumda bir damla daha düştü.

"Niye gelmedin bana canımın içi? Neden anlatmadın?"

"Kendim hallettim." Saçlarımı okşadı, ellerimi avuçları arasına aldı.

"Bundan sonra hiçbir şeyi kendi başına halletme. Tamam mı?"

"Tamam."

ifşa /yarı texting/Where stories live. Discover now