kırk altı.

7.7K 430 82
                                    

Oy verip yorum yapmayı unutmayalım lütfen
2-3 güne final veririz diye düşünüyorum <3

"Elimi tutar mısın bebeğim?" Bıkkınlıkla bir nefes verip elini tuttum. Sevgili olmamızın üzerinden 3 gün geçmişti ve sanki daha önce hiç sevgilisi olmamış gibi davranıyordu.

"Ay Uraz! Bıktım ya. İki saniye el ele tutuşmasak bir şey olmaz herhalde." Bana gülümseyip boynuma bir öpücük kondurdu. Bora'nın doğum gününü kutlayacaktık, sürpriz gibi olsun diye pasta alıp evine gelmiştik.

"Önce mumları yakalım. Sen tut istiyorsan." Dediğimde "Yok yavrum, sen tut. Ben o sikiğe hiçbir şey yapamam." diye karşı çıktı. Göz devirip ellerimizi ayırdım. Kapının önündeki eşiğe pastayı bırakıp kartonundan çıkardım. Düz çikolatalı karamelli bir pastaydı, kendi sevdiğimden ayarlamıştım. Mumları ve maytapları dikip çakmak için elimi ona doğru uzattım.

"Yavrum bunun için uğraşmamıza değiyor mu cidden? Yapıştıralım yüzüne işte." Çakmağı avcuma bıraktığında sinirle ona baktım.

"Ben seviyorum bu pastayı. Sus, videoya çek sen." Uraz homurdanıp videoya almaya başlarken ben de mumla maytapları yakmıştım. Bora'nın da mutlu olmasını istiyordum, kızla arasındaki sorunları da çözmek üzereydi zaten moral olurdu. Kapıyı çaldım.

"Kim bu saatte anasını satayım! Uyutturmadınız amına koyayım ya!" Bora'nın sesi az da olsa kulağımıza gelirken kapıyı açtı.

Uykulu bakışları, dağınık saçları ve üzerindeki şortuyla komik gözüküyordu. "İyi ki doğdun Bora!" Kapıyı tekrar yüzümüze kapatır gibi yaptığında Uraz ayağını koydu.

"Siktirtme belanı, tut dileğini üfle. Meraklı değiliz sana." Güldü Bora. Hâlâ uyku sersemi gibiydi.

"Artık sevişmenizi diliyorum." Yanaklarım tekrar kızarırken Uraz Bora'ya ayağıyla vurdu. "Şaka yaptım lan. Bana ne sizden. Tüm dileklerime sahibim zaten amına koyayım."

"Sikko sikko konuşma üfle o zaman." Göz devirip üflediğinde mırıldandım. "Yeni yaşına nasıl girersen öyle devam ediyormuş Boracım, artık hep bizimle olacaksın."

"Allah korusun prenses, sen neyse de bu abinle bir asır daha görüşmek istemiyorum." Pastayı Uraz'a bırakıp Bora'nın açtığı kollarına karşılık vererek sarıldım. "Teşekkür ederim."

"Yaşlandığını hatırlattık." Gülüp benden ayrıldığında Uraz'ın elinden pastayı alarak eve girdim. Dün de buradaydık, Bora biraz dertliydi, abisiyle sıkıntıları vardı. Hep beraber oturup dertleşmiştik. Gerçi Bora, Uraz'a güvenmediğinden bana anlatmıştı sadece. Uraz da o sıralarda bizim içkilerimizi ayarlıyordu.

Mutfaktan üç çatal alıp bahçeye geldiğimde onlar da peşimden gelip oturdular. Uraz soluma geçtiğinde Bora da çarprazımıza oturdu. Ben çatallarını uzattığımda Bora sinirle homurdandı. "Karamel sevmiyorum ben."

"Uraz bana aldı zaten."

"Hanımcıya bak amına koyayım. Benim doğum günüm lan bu."

"Bana ne kardeşim. Yengen ne derse o." Uraz'a gülümseyip yanağından öptüm. Hep böyle olsundu.

"Siz hâlâ dudaktan öpüşme faslına geçemediniz mi ya?" Bora bıyık altından gülerek konuştuğunda oflayarak pastadan bir çatal alıp ağzına tıkıştırdım. "Sus Bora, pastanı ye." Benim konuşmamın ardından Uraz devam etti.

"Geçtik kardeşim, seninle pratik yapalım diyoruz. Ne dersin?" Bora da gülüp pastayı yemeye başladığında Uraz'a uzattım çatalımı. İtiraz etmeden yedi.

"Lan gözümün önünde yapmayın bari."

"Neyi?" Diye sordum saf saf.

"Biyolojik olarak öpüştünüz." Göz devirdim, mal mal konuşuyordu.

"Gözün kalacak Bora. Az bak." Bora dil çıkarıp pastasından yedi. Bulunduğum yerde bağdaç kurup rahat bir konuma geçtim. Uraz üzerindeki ceketi açıktaki bacaklarıma örttü, gülümseyip öpücük attım ona.

"Prenses, yarın biz çocuklarla içeceğiz. Seninki seninle vakit geçirmek için gelmiyor. Bir şey desene." Bora ispikçi çocuklar gibi konuştuğunda güldüm.

"Uraz'la biz konuştuk bunu daha önce, size de vakit ayıracaktı. Değil mi Uraz?"

"Yavrum sen varken gidip de bu sıfatsızları mı göreyim?"

"Kurban ol be sen benim sıfatıma." Bora yüzünü buruşturarak konuştuğunda güldüm.

"Göndereceğim sen merak etme." Bora gülüp Uraz'a bakarak göz kırptı. Uraz yanıma yaklaşıp fısıldayarak ama Bora'nın da duyabileceği şekilde konuştu. "Yavrum gönderme ya! Bunlarla vakit geçirmekten bıktım. Seni seviyorum ben." Kıkırdayıp boynuna gömdüm başımı. Elleri belimi bulup saçlarıma öpücük kondurduğunda omzuma gelen yastıkla geri çekilmek zorunda kaldım.

Bora sırıtarak bize bakıyordu. "Sikerim seni Bora." Yastığı geri Bora'ya fırlattığında Bora tek eliyle tuttu.

"Siktirin gidin lan evimden. Doğum günü çocuğuyum ben, ne diyorsam onu yapacaksınız."

"Doğru diyor."

"Prenses sana siktir git demedim, yanlış anlama." Bora bana göz kırptığında Uraz sinirle homurdandı.

"O ağzına gözüne sahip çık." Bora elini sallayıp onu tınlamadığını belirttiğinde gülüp Uraz'a yaslandım.  Eli belimi bulup okşarken uzanıp pastayı kucağıma bıraktı. "Hiç yemedin yavrum, alsana."

"Anasını satayım kendi doğum günümüzde bile pasta yiyemiyoruz." Bora'nın homurdanmasına ikimiz de aldırmazken pastadan bir çatal alıp önce Uraz'a verdim sonra da kendim yedim.

"Prenses," Gözlerimi Uraz'dan çekip Bora'ya çevirdim. "Kahve alacağım, istiyor musun?" diye sordu.

"Lan niye bana sormuyorsun?" Uraz sahte bir sinirle konuştuğunda Bora sırıttı. "Kardeşime soruyorum Uraz, senin aksine ben iyi bir abiyim."

Güldüm. "Ben istemiyorum." Uraz homurdansa da Bora onu takmayıp içeri gitti.

"Üşüdün mü?"

"Yok, esmiyor çok, iyiyim." Kafa sallayıp öpüşlerine devam etti. Saçlarımı okşarken dudakları sürekli olarak başımdaydı.

"Annenle konuştun mu?"

"Konuştum yavrum, iyilermiş. Gelirler herhalde birkaç aya. Babana tripli misin sen?"

"Evet. Aramadı ya 2 gün boyunca. Çok sinirlendim. Ya ölüp kalsaydım?"

"Benim yanında olduğumu bildiği için aramamıştır yavrum. Sen triplenme yine de çok."

"Sus, triplenirim." Gülüp boynumdan öptüğünde huylanarak kıkırdadım. "Ya Uraz! Çekilsene, pasta yiyeceğim." Öpücüklerine durmadan devam ederken onun tarafına döndüğümüzde dudaklarımız birleşti.

Uraz donmuş gibiyken kendimi toplayıp dudaklarımı oynatıp öpmeye başladım. "Siktir." Küfür ettiğinde çekilecektim ama izin vermedi. Tutkuyla öpmeye başladığında karşılık verdim. Belimi okşayarak öpüşümüzü derinleştirdi. Dudağımı ısırdığında kısık sesle inledim. Bununla birlikte nefes nefese ayrıldı.

Keyifle gülüp ufak bir öpücük daha kondurdum dudaklarına.

Seviyordum bu çocuğu.

ifşa /yarı texting/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin