otuz dört

10.5K 546 188
                                    

Oje sürdüğüm tırnaklarıma dikkat ederek bahçe kapısını açtım. Bahçedeki koltuğa rahatça oturup ayaklarımı masaya uzattım. Güneş artık ısıtmaya başlamıştı ve bu benim hayat enerjimi geri getiriyordu. Yaz mevsimi benim için çok ayrıydı. Kısa şeyler giyip süslenmeyi, gece rahatça dışarı çıkıp gezinmeyi, denizi, yüzmeyi fazlasıyla seviyordum. Kışın genelde depresif olsam da yazın şıkır şıkır oluyordum.

"Esin?" Uraz'ın sesini duyduğumda "Bahçedeyim!" diyerek karşılık verdim.

O gün mesajlarda bana içini dökmüştü, sabahına yine evde yoktu. Sonrasında da arasam bile açmamıştı, yalnızca annesinden beni aratmış, iyi olup olmadığımdan emin olmuştu. Nerede olduğunu birkaç arkadaşından öğrensem de yanına gittiğim zaman orada bulamıyordum. Kaçmak istediğini düşündüğümden bir süre izin vermiştim ona.

Batu'yla da bu akşam buluşacaktım, o yüzden de kafam tam anlamıyla Uraz'la dolu değildi. Uraz'ı aramaya gittiğim bir barda Batu'yla karşılaşmıştık. Pek sarhoş değildi, o nedenle gece beni evime bırakmış, mutlaka görüşmemizi söylediğimde de yazacağını söylemişti. Dün de mesaj atıp onun evinde buluşabileceğimizi söylemişti.

"Niye buradasın? Giymemişsin hiçbir şey yine üzerine, üşüyeceksin." Üzerimde kısa bir şortla askılı bir tişört vardı.

"Güneş güzel batıyordu, çıkmak istedim." İçeri girip birkaç saniye sonra battaniyeyle geldiğinde gülümsedim. Açıp bacaklarımın üzerine bıraktı battaniyeyi. Sonra da karşıma geçip oturdu.

"Naber?" Hiçbir şey olmamış gibi gülümseyip göz kırptı.

"İyiyim, sen?" Ayak uydurdum.

"Seni gördüm iyi oldum." Güldüm.

"Görmek istemediğini sanıyordum." Ciddileşti bir anda. Bunu dememe alınmış gibi bakıyordu. Yanlış anlamasını istemediğimden düzelttim. "Ne zaman arasam, yanına gelsem yok oluyordun."

"Sadece düşünmek istedim kendi kendime. Seni görmek istememem mümkün değil."

"Ben de seni anlıyorum Uraz. Sadece kendi tarafından bakma olaylara. Güven veren bir tip değilsin. Sadece bana değil diğer insanlara da ne kadar kötü davrandığını biliyoruz. Sana tavır alıyor oluşum gayet mantıklı değil mi? Hem niye bu kadar önemsiyorsun ki beni, sana tek tavır alan kişi ben değilim."

"Sen diğerleri sikimde mi sanıyorsun? Hadi ona da tamam. Çevrende olan diğer insanlar da tamamen iyi insanlar değiller Esin."

"Aynı şey değil Uraz. Sen benim üvey abim sayıldığın için görüşmeye devam ediyoruz. Diğerleriyle seninki gibi bir samimiyetim bile yok."

"Ne abisi amına koyayım?" Kaşları çatıldığında güldüm. "Abi gibi mi görüyorsun sen beni?" Hayal kırıklığıyla konuştuğunda ciddi bir ifadeye bürünüp üzgün bir şekilde kafa salladım. "Yok artık. Sikeceğim bu işi ya! Ne yapsak olmuyor amına koyayım." Sinirle söylenip ayağa kalktığında içten bir kahkaha attım. Bakışları bana döndüğünde dudaklarına silik bir tebessüm oturdu.

"Dalga mı geçiyordun?" Kafa salladım. Gözlerimden yaşlar gelmişti. O yüz ifadesindeki üzüntüyü, hayal kırıklığı ve siniri asla unutamayacaktım.

"Ay kendini görmeliydin." Kıkırdayıp elimin tersiyle sildim gözlerimi.

"Geç sen dalganı, geç. Götüm tutuştu burada." Tekrar kıkırdadığımda o da tebessüm etti. "Bir yere mi gideceksin bu akşam?"

Haberi olduğunu düşünüyordum. İlla ki öğrenirdi o benim hakkımdaki şeyleri. "Batu'ya gideceğim, konuşacağız."

"Batu'yu çağırsaydın buraya." Sakince konuştuğunda şaşırmıştım. Ondan daha sert davranmasını bekliyordum, eskiden de hep öfkeli olurdu böyle konularda.

ifşa /yarı texting/Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang