2 | Same Things, Same Events

1.4K 204 202
                                    

Dünyanın en sıradan gününe basit bir uyanış ile başlamak istemiştim ama Akira Mishuo gibi bir anneniz ve Choi Aiko gibi bir kardeşiniz varsa BU İMKANSIZDI.

Çünkü sıcak yaz güneşi suratıma vururken annemin beni dürtmesi, ayriyeten Aiko'nun mutfaktan gelen ağlamaları ile uyandım. Lanet...

"Yoko derhal uyan!"

Bakın bu bir numaralı alarmdı. Hal böyleyken telefondan alarm kurmama gerek bile kalmıyordu fakat sorarsanız onu tercih ederim. Çünkü annemin ses tonunun desibeli rekor kıracak seviyedeydi. Ah şu bahtsız gençliğim. Bir an önce yeni gizemli komşumla yaşamaya başlasam da kurtulsam.

Çivilendiğim yatağımdan kendi kendimi sökerek odamdan çıktım. Mor panduflarımdan birini giymiştim, diğerinin nerede olduğunu bile bilmiyordum.

Yine aynı güne uyandım derken annemin ışın kılıcı gibi parlayan gözlerinden başıma bi' haltlar geleceğini anlamıştım. Zira mutfak şu an Star Wars cosplay stüdyosu gibi görünüyordu bana.

"Gü-"

"Ne günaydını! Saat olmuş bir!"

"O kadar oldu mu ya?"

Su bardağını tezgaha koyup derin bir nefes aldı. İşte şimdi yandın kızım Yoko, kendine mezar yeri ara.

"Sen panda gibi uyuyup bir türlü uyanamadığın ve kahvaltıyı hazırlamamda bana yardımcı olmadığın için telaştan kardeşini kursa hazırlamayı unuttum ve servisi kaçırdı. Sonra minibüsle gitmem diye tutturup bugün kursu ekti. Benim de teyzenle dışarıda işlerim olduğu için akşama kadar evde olmayacağım ve sen küçük hanım! Bugün hiçbir yere gitmeyip kardeşinle ilgileniyorsun."

www.enhızlıintiharyolları.com

"Anne hayır! Aiko'yu başıma bela etme yine!"

"Önümüzdeki yaz da Japonya'ya gitmeyip evde kalmak istemiyorsan sus Yoko."

"Zaten gitmeyeceğim. Ama evde de kalmayacağım. Gideceğim tek yer en uzak ruh ve sinir hastalıkları hastanesi!!!" kapıyı çarpıp evden çıktım. Havalı olduğumu düşünüyorsunuz değil mi? Ama hayır. Üst kata Felix'e çıkıyorum reçelli ekmek yemeye.

Sertçe kapıyı çaldığımda Felix uykulu ve şaşkın bir şekilde açtı.

"Yaz günü Karlar Ülkesi Olaf temalı pijamaların ve teki olmayan mor pandufun ile kapımda ne halt ediyorsun?"

Onu ittirip içeri daldım, "Evden kaçtım bana yemek ver."

"Kaça kaça bana mı kaçtın, geri zekalı." arkamdan gelip mutfağa girdi ve dolaptan reçel kavanozu ile birkaç dilim tahıllı ekmek çıkardı. Masaya koyduğunda kenardan bıçağı alıp reçeli ekmeğime sürmeye başladım. O da kendisine kahve yapıyordu bu sırada.

"Yine niye kavga ettiniz?"

"Geri zekalı Aiko yüzünden. Keşke yok olup gitse de ben de yaşamak neymiş öğrensem."

Hafif güldükten sonra esnedi. Onun da yeni uyandığını hatırladım. Felix öğleden önce asla uyanmazdı ve eğer onu uyandırırsanız ölüm fermanınızı bizzat kendi ellerinizle imzalamışsınız demektir. Bu yüzden şu an Felix'in beni yere yatırıp kafamdan aşağı sıcak su dökmesi falan gerekirken o gayet sakin görünüyordu.

"Sen iyi misin?"

"Niye?"

"Seni uyandırdım ve hala yaşıyorum."

"Erken uyumuştum."

Benden bir şey saklayabileceğini sanması çok acı, "Felix." diye uyarır bir ses tonuyla konuştuğumda derin bir iç çekti, "Sabahladım."

Silver | Seo ChangbinTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang