20 | Red Paradise

1K 124 219
                                    

Balkonda Yuna ve Sue ile oturmuş caddeyi izlerken okulun ilk gününün yorgunluğunu atmaya çalışıyorduk. Eylül rüzgarları bizi ferah tutmaya yeterken hala devam eden lanet bir sıcaklık da vardı. Kolamı kafaya dikmiş bitirirken karşıdan karşıya geçen ve bizim eve yaklaşan Maya'yı gördüm. Oldukça heyecanlı ve telaşlı görünüyordu. Ona seslenip el salladım, geleceğini işaret ettikten sonra binaya girdi.

Ona güzel bir azar çekme niyetindeydim. Sözde dün okul çıkışı hep beraber Shadow'a gidecektik ama hanımefendi ortadan kaybolmuştu ve telefonlarımızı da açmamıştı.

Dış kapıyı açık bıraktım ve balkona döndüm. Birkaç saniye sonra Maya o korkmuş suratı ile içeri girdi ve Yuna'nın kolasını kapıp tek seferde bitirdi. Üçümüz de hayretle onu izlerken kendini boş sandalyeye attı.

Yuna, "Kızım ne oluyor? Azılı katillerden kaçmış gibisin."

"Öyle de denebilir."

Ben, "Ne!?" diye çığlık atarken Sue gülmüş ve rahat bir tavırla arkasına yaslanmıştı, "Sanırım ben sebebini biliyorum." dediğinde kaşlarımı çattım, "Nasıl biliyorsun?"

"Maya anlatsın."

Tekrardan Maya'ya odaklandık. Derin bir nefes aldı ve kızıl saçlarını geriye taradı.

"Bunun manyak kuzeni var ya... Kalbime kastı var!"

Min Ho'dan bahsettiğini anlayınca jeton düştü, bu yüzden Sue biliyordu mevzuyu. Şimdi daha da meraklanmıştım. Hepimiz Maya'ya odaklandık.

"Dün sizden biraz daha erken çıkıp kapıda sizi beklerken birden önümde bir araba durdu. İçinden Min Ho inince Sue için geldiğini zannettim..."

Flashback

Maya sırt çantasını tek omzuna asıp düzelttikten sonra saçlarını geriye attı. Kapının önünde arkadaşlarını beklerken önünde duran araba yüzünden bir adım geriledi. Lee Min Ho arabadan indiğinde ister istemez gerilmişti. Ona karşı hislerini dizginlemeye çalışırken çok zorlanıyordu, özellikle de son birkaç gündür.

Kendisine yaklaşan Min Ho'yu hafifçe süzdü. Beyaz gömleğini kot pantolonunun içine koymuştu ve buz mavisi bir ceket giymişti. Özenle taranmış saçları ve sol kulağındaki zincirli küpesi ile herkesin dikkatini çekebilirdi. Maya zorlukla yutkundu.

"Selam."

"Selam... Sue birazdan gelir."

Min Ho hafifçe güldü.
"Onun için gelmedim."

Maya şaşkınlıkla kaşlarını kaldırırken Min Ho ekledi, "Aslında seni görmek istemiştim." bu cümleden sonra tarif edilemez bir hızda atmaya başladı kalbi. Ne demesi gerektiğini bilmiyordu da, sadece "Ne?" diye mırıldandı.

"Vaktin varsa benimle gelir misin?"

"Şey... S-sanırım var."

Min Ho gülümsedi, "İyi, gidelim o halde." elinden tutarak arabasına ilerledi. Maya şaşkınlıktan tepki veremiyordu bile. Yol boyunca bir şey de söylemedi, Min Ho konuşmamıştı zaten. Şehir merkezine çok da yakın sayılmayacak bir parka gelmişlerdi. Maya sadece Min Ho'yu takip ediyordu. Ki bunu yapmaktan başka şansı yoktu zaten çünkü Min Ho bir an olsun elini bırakmıyordu.

Büyük bir göletin yanında yüzlerce tuval ve fırçaları ile yaşlı bir adam vardı. İnsanlar buraya gelip tuval boyuyor, yaşlı adam da en beğendiklerini sergisine ekliyordu. Maddi kazanç söz konusu olmadan sadece eğlenceli vakit geçirmek için yapılan mükemmel bir etkinlikti.

Silver | Seo ChangbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin