6 | Locked Doors

1.2K 202 324
                                    

Okumaya başlamadan önce ufak bir şey söyleyeceğim; Lütfen hayalet okuyucu olmaktan vazgeçin. Okunma sayıları ile oy sayıları arasında göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir fark var. Ve lütfen yorum yapın ki gidişat hakkında ne düşündüğünüzü bileyim. Keyifli okumalar :)

☀️☀️☀️

Eğer şu anda Japonya'daki büyükannemin evinde olsaydım muhtemelen her şey MÜKEMMEL ilerliyor olurdu. Birlikte Japon mutfağına özgü yemekler yapar, sonra onları tonton komşularına dağıtmak için büyükbabamın bisikletini alırdım. Yaşlı Yukori de çok güzel olduğumu, büyüdüğümü söyleyip özgüvenimi arttırırdı. O, büyükannemin bir numaralı kankası ve aşırı tatlı bir kadın!

Oradaki kuzenlerimle gece festivallerine giderdik mesela, ya da kimono giyip kiraz çiçeği ağaçları altında fotoğraf çektirirdik. AMA ben ne şu an? Çilli hıyara kahvaltı hazırlıyorum. NEDEN? Çünkü o bir pislik.

Tencerede karıştırmaya devam ettiğim kuşburnu marmeladı kıvama gelince kavanozlara doldurdum ve iki üç tanesini sepete koyup biraz da ekmek alarak evden çıktım. Bizimkiler işte, Aiko da kurstaydı. Bütün günü kendime ayırıp keyif çatmayı planlarken aptal kuzenim aramış ve evde hiçbir şey olmadığını söyleyerek kahvaltı RİCA etmişti. Evet evet, kesinlikle rica(!)

"Evde süt dışında gıdaya dair bir zıkkım yok, yarın annemle aylık alışverişe çıkacağız o yüzden hemen buraya gel ve açlıktan ölmeden önce beni kurtar!"

Götürmesem de açlıktan geberip gitse mi?

Aman şimdi vicdan azabı falan uğraşamam. En azından marmeladımı tadan biri olurdu.

Felix yarı uykulu gözlerle kapıyı açtığında kavanozları kafasında kırma istediğimi bir kenara bırakarak içeri girdim.

"Yani tamamen kendime ayıracağım mükemmel bir günüm var, ama onu sana harcıyorum. Kuzen kontenjanı dolu muydu da Vivian ile akraba olmak yerine seninle oldum?"

Kapıyı kapatıp arkamdan geldi, "Bir kere de söylenmesen? Ayrıca Vivian senin gibi bir kuzen ister miydi emin değilim."

"Vivian ile kuzen olsaydık onunla güçlerimizi birleştirir seni ve Edward'ı dünyadan sınır dışı ederdik, çünkü bunu hak ediyorsunuz!"

Yüzünü buruşturarak sandalyeye oturdu, "Şu Pretty Woman'ı rahat mı bıraksan artık? Repliklerini ezberleyene kadar izledin!"

Omuz silkip marmeladı kaseye doldurdum ve dolaptan tereyağı çıkardım. Neyse ki Felix bir gram zeka belirtisi göstermişti de kahveyi önceden hazırlamıştı. Onu da bardaklara doldurup masaya geçtim. Kahvaltıya başlamadan önce Felix saçlarımı bağlamıştı, ara sıra böyle tatlı davranıyordu. Bir gün yiyeceğim küçük suratını o olacak.

"Yuna'yı arasak mı?"

Felix kafasını iki yana salladı, "Akşam konuştum onunla, kahvaltıya davetliymiş. Hyunjin ya da Maya'yı ara istersen."

"Hyunjin yüzme kursunda, Maya'yı da çekecek havamda değilim."

Felix kaşlarını çatarken arkasına yaslandı, "Sende birkaç gündür var bir şeyler."

"Ne gibi?"

"Bilmem, onu sen söyle. Üç gün önce akşam bize geldiğinizde fark ettim. Televizyonda Toy Story 3 vardı ama sen göz ucuyla bile bakmadın."

İç çekerek ekmeği marmelada batırdım. Yatağının karşısındaki duvarda Toy Story posteri olan biriydim ben, televizyonda görünce havalara uçmamam beklenilemezdi. Eh, Changbin yüzünden kafam doluyken fark etmemişim demek ki ama Felix'in dikkatinden kaçmıyordu işte.

Silver | Seo ChangbinWhere stories live. Discover now