22 | Trainee Teenagers

830 108 175
                                    

İki hafta geçmişti bile. Okulun ne ara başlayıp ne ara ikinci haftasını bitirdiğimizi kavrayamazken hayatım tempolu ama bir yandan da yavaş bir şekilde ilerliyordu. Yavaşlıktan kastım benim açımdan yavaş olması. Halbuki erkek arkadaşım için her şey çok farklıydı.

YouTube'da 500 Bin aboneye ulaşmışlardı kısacık süre içerisinde...

Ondan imza isteyenler, fotoğraf çektirmek isteyenler oluyordu. Komik ama benimle bile fotoğraf çekiyorlardı çünkü ikimizi gerçekten yakıştırıyorlardı. Bu elbette hoşuma giden bir durumdu. Sevgilisi ünlenince bir köşeye itilip unutulanlardan olmamıştım. Olmazdım da. Changbin'den önce bu okulda ben vardım ve övünmek için söylemiyorum ama zaten hatrı sayılır bir insandım.

Ki bana zararı olan 3Racha'nın hayranları değil, Changbin'in kendisiydi...

Onu adam akıllı göremiyorum bile.

Hatta önceki hafta o kadar az görüşmüştük ki, bu duruma bozulduğumu anlayıp bir şeyler hazırlamıştı. Kabul etmeliyim ki oldukça iyiydi, keyfimi yerine getirmişti.

Öncelikle Yuna ile plan yapmışlardı. Yuna, annemden onlarda kalmam için izin almıştı. Annemin de işi başından aşkın olduğundan gece boyu yengemle konuşma gibi bir durumu olmamıştı. Böylece yalanımız ortaya çıkmamıştı. Peki ben gece nerede kalmıştım? Elbette Changbin'de!

Esasında bu bir sürprizdi benim için.

Changbin beni içeri aldığında yüzünde tatlı bir gülümse ile elimden tutup salona götürene kadar ona trip atıyordum. Ta ki koltuğun üzerinde duran pijama takımını görene kadar...

Adventure Time temalı çift pijamaları o kadar güzel görünüyorlardı ki az kalsın çığlık atacaktım. O Finn ben ise Prenses olmuştum. Aslında ben Marceliné hayranıydım ama Changbin, Finn'in Prenses'e olan aşkının onun bana olan aşkı ile eş değer olduğunu söyleyince ister istemez ısınmıştım bizim Şeker Prenses'e.

O gece eğlenceli geçmişti. Changbin ile iki film ve bir animasyon bitirmiştik. Sonra mutfağı mahvetmek pahasına da olsa kek yapmıştık, fena olmamıştı. Ardından onun kolları arasında uyurken canlı canlı On Track dinlemiştim kendi sesinden. Bu şarkı benim her şeyimdi, hayatımın anlamıydı. Dinledikçe kendimi özel hissediyordum. Keza bu şarkıyı bilen ve dinleyen tek kişi olmamın da etkisi vardı.

Ertesi sabah güne Changbin ile başlamak zaten en güzel olaydı. Bir süre saçları ile oynadım. Bana verdiği günden beri boynumdan çıkarmadığım gümüş kolye ve istisnasız her gün dinlediğim şarkı, Changbin'in benim için neden bu kadar önemli olduğunu hatırlatıyordu.

Bugün okula biraz daha motive gelmiştim bu yüzden. Üç hafta sonra sınavlar başlıyordu, her gün böyle rahat kafayla gelebilsem ne güzel olurdu. Ama mutluluğumun orta yerine çomak sokan bir adet ANNEM ve KARDEŞİM vardı.

Of...

Aiko gittikçe değişiyordu. Okula bir saat öncesinden hazırlanan dakik çocuktan eser kalmamıştı. Her gün geç kalıyor ve her gün biraz daha asabileşiyordu. Telefonla, tabletle işi olmazdı önceden. Şimdi ise kafasını ekrandan kaldırmıyordu. Annem bazen ona ödevini bitirirse telefonunu yarım saatliğine vereceğini söylüyordu. O da sırf bu yüzden baştan savma bir ödev yapıp bitiriyordu.

Gerçekten eski halini özledim. İlaçların dozlarını düşürdüğümüz günleri iple çekiyorum.

Sırama geçip çantamı sıranın kenarına astım ve içinden eşyalarımı çıkardım. Zilin çalmasına birkaç dakika kala yanıma bir kız oturmuştu. Onu sadece ismen tanıyordum.

Silver | Seo ChangbinWhere stories live. Discover now