17 | Light Sleep

949 133 79
                                    

Hızlı hızlı not alırken cebimdeki telefonun titrediğini hissediyordum. Kurs hocaları çok sorun etmeyeceği için kalemimi bıraktım ve telefonumu çıkarıp sıranın altından baktım gelen mesaja. Hemen yanımda oturan Felix'ten geldiğini fark edince kaşlarımı çatarak ona döndüm. Çaktırma der gibi bir bakış atıp telefonumu işaret etti.

lixxie; Buradan çıkınca direkt Changbin'in yanına gideceğim o yüzden şimdiden haber vereyim

koko; neyi?

lixxie; Sue için yazdığım şarkı tamam, bu gece kapısına gidiyoruz! Siz de gelin ya da ölümümü izleyin :')

koko; serenat yaparken kafana bir kova su dökülmesini kaçıramam zaten, oradayız :*

lixxie; Hain! Bana destek olun diye çağırıyorum ben senin dediğine bak!

koko: 😼😼😼

Felix bacağıyla bacağıma vurup gözlerini devirerek telefonunu cebine koydu. Ona gülmüş ve tekrar derse odaklanmıştım. Gerçekten de ders biter bitmez gitmişti. Şu şarkı meselesinden beri çok meşguldü. Bu uğraşlarının karşılığını alıp alamayacağını bu gece öğrenecektik. Onun kadar ben de heyecanlıydım.

Kurstan çıkınca Yuna'ya bize gelmesini, böylece Felix ile beraber gidebileceğimizi söylemiştim. Ama çok yorgun hissettiği için hemen eve gidip uyuyacağını ve geceye doğru Sue'nin evinin önüne geleceğini söyleyerek gitmişti. Ben de gidip biraz dinlensem iyi olacaktı.

Apartmandan içeri girdiğimde kapısının önünde duran bir adet Changbin görmek beni kocaman gülümsetmişti. Bana bakıp tebessüm etmiş ve kollarını açmıştı. Hevesle koşup kolları arasına girdim, hemen bana geri sarıldı. Bu çok güzel bir hismiş yalnız!

"Burada ne yapıyorsun?"

"Seni bekliyordum."

Şaşkınlıkla kafamı çekip ona baktım, "Gerçekten mi?"

"Hm. Eve gitmeden önce biraz vakit geçirmek iyi olur diye düşündüm, gel." elimden tutup içeri çektiğinde gülmeden edemedim. Ciddi ciddi kurstan dönüşümü beklemişti, inanılmazdı...

Mutfak tezgahının kenarındaki bar taburelerine oturduk, önümde uzattığı tabaktaki kıpkırmızı çileklere aşkla baktım.

"Jeju'da yaşayan bir arkadaşım getirdi, bostan çileği."

"Lezzetli görünüyor~" ağzıma bir tane attığımda gülerek burnumu sıktı, "Seveceğini biliyordum. Benim meyveyle pek aram yoktur."

"O zaman bundan sonra olsun. Çünkü Japonya'daki büyükannemin çiftliği ve bostanı meyve-sebzeyle dolu. Onları topladıktan sonra birlikte yiyeceğim bir erkek arkadaş istiyorum."

Hafifçe güldü, "İyi, sen ne dersen o." ona sevimli bir mimik yaptım ve tekrar çileklere odaklandım.

Sessizce iç çektikten sonra yüzüme buruk bir tebessüm yerleşti, "Şu anda Japonya'da olsaydık çok güzel olurdu. Birlikte gece festivallerine katılır ve büyükannemin çiftliğindeki koyunlarla oynardık."

Changbin kollarını önünde birleştirip- kasları kasları kasları! arkasına yaslandı, "Hm, ama sorun değil. Bu yaz okulu sayesinde notlarını yükselteceğine eminim. Zorlandığın yerde yardımcı da olurum."

Kaşlarım havalandı, "Notları pek de parlak bir öğrenciye benzemiyorsun?" küçümseyici bir gülüş sundu ve aniden bana yaklaştı, "Şarkı besteliyorum diye beni tembel öğrenci mi sandın?"

Bu kadar yakınımda olması hala beni ilk günkü gibi etkilediğinden öylece bakakaldım birkaç saniye. Bu çocuğun FENA bir etkisi var üzerimde, inkar edemem.

Silver | Seo ChangbinWhere stories live. Discover now