34 | Jealousy But Lovely

852 116 173
                                    

Yorum yapmayı unutmayın~
Keyifli okumalar ☀️💛

Sorumsuz ve hayırsız bir evlat değildim, yani yarı yarıya değildim. Ama en kötü hallerime şahit olan anneme, Changbin ile barıştığımızı söylemek yerine yalancı olmayı tercih ederdim.

EderDİM çünkü böyle bir şansım kalmamıştı, annem anlamıştı. Peki ben hemen kabul edecek miyim? HAYIR.

Barışmamızın üstünden üç gün geçmişti. Üç günde eski, capcanlı, komedi çizgi roman karakteri gibi hayatı olan Yoko'ya dönmüştüm. Elbette bu durum annemin dikkatini çekmişti ve elimden asla düşmeyen telefonum onun şüphelerini destekliyordu.

Aiko birkaç gün önce -Changbin ile barıştığımız gün- bana annemin benim hakkımda babamla olan konuşmasını anlattığında zaten annemin bu barışma durumunu hemen fark edeceğini anlamıştım. Çünkü o bendeki tüm değişiklikleri anında tespit ederdi.

"Sen odanda ders çalışıyordun. Ben de legolarımı koridordan toplarken annemin babama Yoko gittikçe zayıflıyor dediğini duydum. Babam da bunu fark etmiş ama oturup seninle konuşma fırsatı olmadığından derdini anlayamamış. Bu durumun sebebini sordu. Annem de ona Changbin abiyle sevgili olduğunuzu, ayrılınca da bu hale geldiğinizi söyledi. Babam çok sinirlendi!"

"Of anne ya! Ne diye babama Changbin'i söylüyor ki? Babam Ne yaptı sonra?"

"Ayağa kalktı hemen 'biz ona evimizi veriyoruz o bizim kızımıza mı göz koymuş! Yetmezmiş gibi bir de kızı bu hale getirmiş.' dedi. Annem onu zor sakinleştirdi. Changbin abinin kapısına dayanarak bir şeyleri çözemeyeceğini anlattı ona."

Zorlukla yutkundum. Babamın bu durumu bu şekilde öğrenmesi hiç hoş olmadı.

"Sonra seni psikiyatriste götürmek hakkında konuştular. Babama kalsa Changbin abiyi evden atacaktı ama annem 'ailesi onu bize emanet etti, böyle yapamayız. Zaten Changbin de eve çok gelemiyor, çocuk ünlü oldu.' dedi."

"Annemin Changbin'i savunması şaşırtıcı?"

"Annem de onu sevmiyor. Ben anlamıyorum neden kimse Changbin abiyi sevmiyor. Seni üzdü diye mi? Abla... Changbin abi seni gerçekten çok mu üzdü?"

Bir şey diyemedim. Hayır desem yalan, evet desem sanki tüm suç ondaymış gibi... Çıkmaza girdiğim noktada ailemin beni psikiyatriste götürmek istemesi çok da anormal değildi.

Neyse ki babam hala hiçbir şey bilmiyormuş gibi yapıyordu.

Bu sabah hep birlikte bizde kahvaltı yapmak için toplanmıştık. Mutfak masasına fazladan sandalye koyarken kendi kendime konuşuyordum; "Biz üçüzler şöyle otururuz, Daejoo amcam şuraya, Mijoo halam onun yanına, diğer yanına da babam. Annemle yengem karşıda... Anne başka kim kaldı?"

Annem peyniri keserken dik dik bana baktı, "Kardeşini unuttuğuna inanamıyorum." dedi Amerikan dublaj kadın sesiyle. Gözlerimi devirdim, "Onu unutmak pek de kötü bir fikir değil."

Bıçağı sertçe peynire sapladı, "Yoko! Kardeşin o senin, düzgün konuş!"

Baş belası bir kardeşiniz varsa anneniz daima onu savunacaktır. Bu yazısız kuraldır.

"Zaten şu sıralar gözüme batıyorsun, hareketlerine dikkat etmeni öneririm."

"Ne yapmışım ya?"

"Söylememi ister misin! Ben anlamıyorum sanki." eyvah yandık...

"O çocukla-"

Kapı çaldığında özgürlüğüme sevinerek kapıya koştum, Felix ile Mijoo hala gelmişti. Felix'in boynuna atladım, tabii ki hemen beni itmeye çalıştı gıcık.

Silver | Seo ChangbinWhere stories live. Discover now