5 | Rap Wars

1.3K 173 203
                                    

Dün Changbin'e hiçbir şey söylemeden sadece kafa sallayarak apartmana girdikten sonra eve çıkıp kendimi mutfağa atmış ve hızla dolaba ilerlemiştim. Her zaman hazırda bulunan kolalardan bir kutu alıp kafaya dikerken kalbim olduğu yerde hopluyordu adeta.

Ondan sonra gün boyunca hiçbir şey düşünemedim. Yoongi konusunda hiçbir şey bilmeden bana hak vermiş olması zaten beynimi işgal etmeye yetmişti. Ta ki gece yarısı Changbin'in yine aynı saatte evinden çıktığını görene dek...

Bu bir tesadüf değildi, olamazdı. Kesinlikle garip bir şeyler vardı.

Yine motoruna atlamış ve uzaklaşmıştı. Bunu her gece yaptığını varsayarsak bu gece de çıkacaktı. Peki çok meraklı ben yerimde durabilir miydim? Hiç sanmıyorum! Saat on ikiye geliyor ve ben çoktan hazırım bile.

Beyaz tişörtüm, ince kot gömleğim ve kot pantolonum ile apartmanın dışında bir yerde gizlenmiş beklerken komik bir şekilde ÜŞÜYORDUM.

Aptal hava durumu yazın ortasında olduğumuzu unutmuş da hafif rüzgarlı diye bildirim vermiş sanıyordum fakat gerçekten esintiliydi. İnce bluzlarının askılılarını omuzlarından aşağı indiren kızlar nereye gitti?

Avuçlarıma hohlayarak ısıtmaya çalıştım ellerimi. Aslında aman aman soğuk değildi, sadece ellerim üşüyordu bu da bedenimi etkiliyordu tabii. Fakat asıl sorun benim kansızlığımdı. Yaz kış üşürüm, bu çok sinir bozucu.

Sonunda Changbin evinden çıktığında hemen bisikletime atladım. Bisikletle motorsiklet takip etmek, hayallerimin aşkının peşinden nasıl koştuğumu yeterince anlatıyordu bence. Her yanımdan vasatlık akıyor harbiden.

Şapkasını önüne indirdi ve maskesini çıkarıp motora bindi. Uzaklaştığı an ben de hızlandım. Neyse ki iyi sürüyordum, boşuna bisiklet yarışlarında Felix'i ezmemiştim yıllardır.

Kendimi hiç fark ettirmeden takip ettim onu. İlk başta benim bildiğim yerlerden gidiyorduk. Fakat birden bir ara sokağa saptı ve bambaşka bir dünyaya girdim sanki. Hiç hoşuma gitmemişti.

Karanlık ve kirli sokaklar.

Genzimi yakan koku, kaba saba insanlar, tabelası kırık dükkanlar.

Changbin bir yerin önünde durdu. Ben de az ötede durdum ve onun peşinden içeri girdim. Dışarıdan bakınca sıradan bir dükkan gibi görünüyordu. Ama içerisi asla öyle değildi çünkü alt kata inen bir merdiven vardı. Ve o merdivenlerden indikten sonra şok oluyordunuz. Çünkü burası resmen bardı. Hem de leş gibi içki kokan bir bar.

Sıkıntı şu ki burası resmi değil, çok belli. Az ileride bir sahne, ekipman, masalar ve bol bol insan vardı. Bakınca buraya tekin insanların gelmediğini söyleyebilirim. O halde Changbin..?

"Evet gençler; İşte beklenen o an geldi!"

Sahnede hıyarın birinin konuşmaya başlaması ile oraya döndüm, neymiş o beklenen an diye dinlerken buradan hemen çıkmam gerektiğini biliyordum.

"Karşınızda mekanın olmazsa olmazı Y-jun Choi! Ve onun karşısında buraların tek lideri... Silver!"

Ağzım açık kalırken kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. Changbin... Yasal olmayan bir mekanda sahne mi alıyordu? Hem de rap yaparak.

Silver... Onun asıl kimliği buydu demek. Yeni komşu, yeni arkadaş, yeni aşk, yeni başlangıçlar değil; En başından beri biriydi zaten o.

Önce o başladı, kahretsin ki çok iyiydi. Zaten rap dinleyen ve seven biriydim, bir de Changbin'den dinlemek kalbime hiç iyi gelmemişti. Sözleri çok anlamlıydı. Kendisi yazıyor olmalıydı. Karşısındaki çocuk ne söylerse söylesin daha iyisini yapamazdı bana göre.

Silver | Seo ChangbinDonde viven las historias. Descúbrelo ahora