27. BÖLÜM

316 24 12
                                    

Yavuz: İndir şu silahı Cemal.
Ne satması ne haini yanlış yapıyorsun.
Cemal: Bizim ses kayıtlarımızı  çekmişsin onu dinliyorsun işte. Bunun başka ne açıklaması olacak. 
Yavuz: Şu açıklaması olacak. Yeri geldiğinde İlyaslarla ikili oynamak gerekirse bana inansınlar diye örnek bir kayıt elimde tutuyorum. Ben niye şimdi saf değiştireyim.
Cemal: Sana inanmak, güvenmek  istiyorum Yavuz.
Yavuz: Güven sen bana.
Selim: Cemal! Cemal bey.!
Cemal: Ne var ne bağırıyorsun.
Selim: Kardeşime kıymışlar.
Yavuz: Nasıl yani. Kim yapmış.
Selim: İlyas... Bizim kahveye gitmiş önce kardeşimle konuşmuş sayıp sövmüş sonra patlatmış.
Cemal: Halit?
Selim: Ölmüş...
Yavuz: Nasıl olur ya. Kendi başına nasıl sağ çıkar ordan?
Selim: Tek değilmiş.
Cemal: Sen şimdi bugün birşey yapma. Kardeşinin yasını tut. Sabah da cenazeyi defnedelim. Ondan sonra ne yapacağımıza karar verelim.
Selim: Hiçbirini yaşatmayacağım.  Benim kardeşime kıyanlara bu dünyada gün yüzü göstermeyeceğim. Onları öyle sıkıntıya sokacağım ki ölmek için yalvaracaklar.
Yavuz: Başın sağolsun Selim.
Selim: Siz sağolun bir tek siz kaldınız.
Cemal: Hadi git sen...

(Sabah)
(Çakırbeylilerin Evinde)

İlyas: Bugün cenazeye gideceğiz hazırlanın.
Hayriye Ana: Kim öldü uşağım?
İlyas: Hasımımızın kardeşi.
Ömür: Siz ne zamandır öldürdüğünüz birinin cenazesine gidiyorsunuz.
Didem: Aynen enişte.
Enişte: Valla Didem...
İlyas: Bana diyor bana. Şimdi öldürdük hemde cenazesine katılacaz. Çünkü abisine baş sağlığı deyip sende kardeşin gibi olabilirsin demek için.
Hızır Ali: Amca bu iş mi şimdi? Sinirler gerilir sonuçta adamlar da az birşey değil bunlar Karagümrüklüler.
İlyas: Bak yeğenim düşmanının cenazesine gidemeyen adam düşmanını hiç öldüremez. Anladın?
Hızır Ali: Anladım amca.
Enişte: O Cemal de gelir mi İlyas?
İlyas: İnşallah gelirde onunda gözünün içine bakarım.
Hızır Ali: Niye yemiyorsun hayatım bak sen iki canlısın artık.
Didem: Canım istemiyor.
Hayriye Ana: Ne demek istemiyor. İçerdeki uşağı aç bırakacaksın.
İlyas: Hadi çıkalım biz.
Ömür: Ben sizi uğurluyayım.
İlyas: Sen zahmet etme hayatım.
Ömür: Ne zahmeti canım.
Enişte: Hadi görüşürüz Haticem.
Hızır Ali: Didem canın birşey çekerse bana hemen haber et.
Didem: Çekmez çekmez.
İlyas: Hadin da şu evden niye çıkamıyoruz.
(Kapının Önünde)
Hızır Ali: Adnan, Dideme arada sor canı birşey isterse koş al gel.
Ömür: Tamam abartma Hızır Ali biz varız yanında.
İlyas: Bin arabaya yeğenim bin.
Ömür: Dikkatli ol İlyas. Görüşürüz.
İlyas: Görüşürüz.

(Façalıların Evinde)

Behzat: Enişte mesaj atmış biz çıktık diye.
Tipi: Bu İlyas hala inat mı ediyor gideceğiz diye dadaş.
Behzat: Ediyor abi.
Emine: Nereye gidecek?
Haşmet: Selim'in kardeşini öldürdü şimdi de adamın cenazesine katılacak. 
Emine: Haa abisi gibi gözünün içine bakacak.
Behzat: Valla öyle bir huyu yoktu İlyasın şimdi ne oldu hiç birşey anlamadım.
Haşmet: Asıl o değil Ebru ne yapacak abisini öldürdüğümüz de Onur da vardı Ahmet de vardı.
Tipi: Abilerini bırakıp Onura gelmiş dadaş şimdi ne yapacak.
Emine: Öyle deme Tipi. Sonuçta abisi ne kadar da araları bozuk olsa da kanı canı sonuçta.
Haşmet: Aynen öyle.
Hakan: Abi arabalar hazır.
Haşmet: Hadi o zaman.

(Ahmet Ağaların Evinde)

Merve: Nasılsın Ebru?
Ebru: İyiyim.
Merve: Bizimkiler çıktı cenazeye. Keşke sende gitseydin sonuçta abin.
Ebru: Yok ben gidersem belki abim iyice sinirlenir. Gitmemek daha doğru olur diye düşünüyorum.
Merve: Sen bilirsin.
Ebru: Üzülmem sanıyordum hele ki Halit abime ama yine de insan üzülüyor istemsiz ağlayasım geliyor.
Merve: Nasıl gelmez sonuçta abin.
Ebru: Ben daha çok Selim abimle anlaşırdım ama Halit abimde beni sever korur benim iyiliğimi isterdi.
Merve: Allah rahmet etsin diyeyim o zaman başka ne gelir elimden.
Ebru: Sağol.

SON REİSDonde viven las historias. Descúbrelo ahora