13- Yer Edinmek

509 50 3
                                    

Sabah alarmıyla birlikte iyi mi kötü mü bilmediğim bir rüyadan uyandırıldım. Rüyamda her adımda Kenan'ı görüyordum. Bu iyi olan kısmıydı. Kötü olan kısmı da şuydu ki; asla ona yetişemiyordum. Ne zaman onu görüp yanına gitmeye çalışsam ayaklarımın gitmediğini fark ediyordum.

Sızlanmadan yerimden kalktım. Banyoya gidip yüzümü yıkadım. Dişlerimi fırçaladım. İlk iş günüm için oldukça heyecanlıyım. Yeni birileriyle tanışmak, hastalarla ilgilenecek olmak muhteşem. En azından sekiz saat boyunca Kenan'ı düşünecek zamanım olmayacaktı.

Dün gece herkese attığım 'Lütfen, sakın iş yerine bir şey göndermeyin.' mesajım da dikkate alınırsa bugün benden mutlusu olmayacaktı.

İş yerine gönderilen çiçekler, hediyeler gönderilen kişiyi değerli hissettirirken kalan kişileri değersiz ve kötü hissettiriyordu. Bunu sevmiyordum.

Bu sırada ard arda mesaj sesi geldi telefonumdan. Annemler olmalıydı. Geceki mesajımı yeni görmüş olmalıydılar.

Hızlıca üzerimi giyindim. Bir jean pantolon, üzerinde siyah renkli, parlak beyaz, minik çiçekleri olan hafif bir gömlek ve siyah spor ayakkabılar. Bence ilk gün için harikaydı.

Saçlarımı dağınık bırakıp siyah simli bir taç taktım. Göz altlarımdaki yorgunluğu kapatmak için hafif kapatıcı, görünmeyen kirpiklerimi görünür hale getirmek için de biraz rimel sürmeyi ihmal etmedim. Dudaklarıma hafif pembemsi ruj da sürdükten sonra hazır sayılırdım. İlk iş günü ilk izlenim her zaman insanlar için önemlidir.

Büyük çantamın içindeki eşyalarımı kontrol ettikten sonra beyaz önlüğümü de katlayıp içine attım. Son olarak portmantodan aldığım trençkotumu elime alıp kapıyı açtım. O sırada telefonu unuttuğumu hatırlayıp odaya ışık hızıyla geçtim. Hızlıca telefonumu aldım ve kapıyı çektim.

Kapı kolunda asılı bir torba bana bakıyordu. Merdivenden aşağı ve yukarı baktım kimin getirdiğini öğrenmek için. Kimsecikler yoktu. Üzerindeki notu okudum uzaktan.

"İyi çalışmalar... Kenan."

Poşeti araladım. Biraz kurabiye ve simit vardı. Gülümseyerek kapıyı kilitledim. O da bir gün benden hoşlandığını kabul edecekti ve bu defa ben ona gününü gösterecektim.

Yeni anahtarlarımı çantama koyarken içim huzur doluydu. Poşeti de sevgiyle kucaklayıp merdivenlerden hızlıca aşağıya indim.

Trençkotumu aşağıda ancak giyebilmiştim. Dışarı çıktığımda mis gibi sonbahar havası karşıladı beni. Etraftaki ağaçların hüzünlü turuncusu bile beni neşelendirmeye yetiyordu. Özgür hissediyordum kendimi. Kararlı ve mutlu.

Kollarımı açıp gülümsedim. İçim içime sığmıyordu. Sonra hızlı hızlı yürümeye başladım. Çalıştığım rehabilitasyon merkezi evime çok yakındı. Zaten bu sebeple bu evi tercih etmiştim.

Beş dakika sonra iş yerindeydim. İş yerini görünce durup derin bir nefes aldım. İçimden bildiğim tüm duaları okudum. 'Lütfen iyi insanlarla karşılaşayım.' diye mırıldandım kendi kendime.

Bahçesini izleyerek içeri geçtim. Güvenlik görevlisiyle günaydınlaştım. İş görüşmesine geldiğimde konuştuğum Yasemin Hanımın odasına doğru ilerledim.

Heyecandan ölüyordum.

"Günaydın Yasemin Hanım."
Telefonla konuşuyordu.

"A Bade. Hoş geldin canım. Biraz bekleteceğim."

Odasından çıkıp odasının önünde duran sandalyelerden birine oturdum. O sırada önümden geçenler bana selam veriyordu. Gülümseyerek karşılık verdim hepsine.

Görevimiz Mutluluk 2Where stories live. Discover now