29- Durmak

406 35 0
                                    

"Bade, kızım." Annem ve babam o kadar uyarıma rağmen havaalanında karşılıyor beni.

"Anne ama ya..." Ağlayarak boynuna sarılıyorum.
Ardından babamla göz göze geliyoruz. Gözleri yaşlı, sadece izliyor beni. Utanarak geri duruyorum. Bunu ona yapmaya hakkım yok. Bu yolda en çok onu üzdüğümün, en çok onu hayal kırıklığına uğrattığımın farkındayım.

"Baba."

Gülümsediğinde gözlerinden aşağıya damlayan yaşlar karşısında koşup boynuna atlıyorum.

"Babam." Bir ara nefes alabildiğimde "Özür dilerim." diye devam ediyorum.

"Geçti kızım, geçti." diyor sırtımı şefkatle okşayarak.

Bir süre daha ağlayıp birbirimize bakıyoruz. Söyleyecek bir sözümüz yok. Ne söylese, ne söylesem boş geliyor.

"Seni öyle çok özledik ki kızım." Annem ikimizin de sırtına dokununca havaalanında olduğumuzu hatırlayıp toparlanıyoruz. Herkes durmuş bizi izliyor. Kiminin gözlerinde yaşlar, kiminin yüzünde hüzün, kiminde mutluluk... Şu an bana da tüm duygular aynı anda hücum etmiş durumda. Sevinsem mi, ağlasam mı, gülsem mi, üzülsem mi bilmiyorum. Bir heyecanla kalbim pır pır atıyor, bir üzüntüyle gözlerim yaşarıyor. Yani yine günlerden karmakarışık.

Havaalanından dışarı çıkıyoruz. Fatih'i görüyorum az ileride. Sude ortalıkta yok.

Yanına yaklaşırken o da bize doğru geliyor.
"Hoş geldin kaçak." Boynuma sarılıyor ve sonra imalarıyla hemen batırıyor iğnesini. "Sana kızmak için bir sürü nedenim var biliyorsun ama bugün dinlen, sonra halleşiriz."

Halleşiriz mi? Karnına dirseğimi geçirip gülüyorum gözyaşlarıyla.
"Siz benim öğrendiklerimi duysanız dünyada kaçacak yer bulamazdınız."

Üçü de aynı anda bakışıyor birbiriyle. İşkilleniyorum.

"Hadi eve gidelim."

Çantamı ve valizimi alıyor elimden. Sonra da sırtımdan iteleyip araca doğru gönderiyor beni. Hepimiz arabada yerimizi alınca Sude'yi sorasım geliyor ama benden sakladığı şeyleri düşününce hemen bundan vazgeçiyorum.

"E siz nasılsınız bakalım? Ben yokken belasız rutin hayatınızdan sıkılmışsınızdır kesin."

Yeniden bakışıyorlar birbirleriyle. Bu defa gerçekten bir şeylerin döndüğünü hissediyorum ve kalbim sıkışıyor.

"Neler oluyor?" Ciddiyetle yüzlerine bakıyorum.

"Önce eve gidelim." diyor babam. Korkuyla yüzlerine bakmaya devam ediyorum. Gerçekten bir şeyler olmuş.

"Sude nerede?" diye soruyorum bu defa kararlılıkla. Fatih canı sıkkın bir şekilde pencereden dışarı derin bir of sesi bırakıyor.

"Evi bekleyemem, anlatır mısınız artık neler oluyor?"

"Sakin kızım, hayırlısıyla bi eve gidelim de inşallah." Babam koltuğun arkasına yaslanırken hafif bir iç geçiriyor.

"Bebeğe mi bir şey oldu? Sude'ye mi? Ya çıldırtmasanıza adamı!"

Kimse konuşmuyor. Fatih'e bakıyorum. Fatih'i çok nadir bu kadar öfkeli görmüşlüğüm var. Aralarında kötü bir şey mi geçti diye düşünürken
"İkisi de iyi." diyor burnundan soluyarak. Devamını sormaya çekiniyorum. Eve kadar olabilecekleri zihnimde kurgulamam gerek.

Benimle hiç konuşmamasından bir şeyler anlamalıydım ama... Hep hamilelik hormonlarına verdim Sude'nin davranışlarını.

Çıt çıkmayan yolculuğumuzun ardından İstanbul trafiğinde yaklaşık bir buçuk saatin sonunda eve ulaşıyoruz. Daha mahalleyi görür görmez içimdeki heyecan tarif edilmez bir boyuta ulaşıyor.

Görevimiz Mutluluk 2Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum