14- Sürpriz Çiçek

520 51 3
                                    

"Bir kez ve son kez söylüyorum; seni de anneni de hayatımda istemiyorum. Kendinizi daha fazla küçük düşürmeden gidin buradan! Hayatınızın geri kalanını mutlu geçirmeye bakın. Çünkü diğer tarafta iki elim de yakanızda olacak."

Alay edercesine güldü. Öfkeyle bir inip bir kalkan göğüs kafesim bir an olsun yavaşlamıyordu.

"Sana söyledim. Sen benimsin. Seni almadan da hiçbir yere gitmeyeceğim!"

Sertçe cevapladım.
"Ben kimi istersem onun olurum! Benimle ilgili hayal kurmayı bırak artık! Çünkü seni düşünmeyeli çok uzun zaman oldu. Hala sakince söylüyorken anneni de al git buradan!"

Pis pis gülmeye devam etti.
"Görüşmeyeli epey cesaretlenmişsin."

Sinirden tüm bedenim titriyor, nefesim kesiliyordu. Gözlerimi kısıp acıyarak ona baktım.
"Yazık sana! Seviyorum dediğin kadını herkesin içinde küçük düşürüp bir de karşıma geçmiş dalga geçiyorsun benimle. Seni ilk tanıdığım zamanki haline dönmen uzun sürmemiş."

Yeniden güldü. Ondan nefret etmemden zevk alıyor olmalıydı.
"Bana en kötü halimle aşık olan kadın mı söylüyor bunu?"

Bu söz benim için bardağı taşıran son damla olmuştu.

"Çünkü henüz dünyadaki en kötü adamın üç çocuğu olan ve çocuğuna süt anne bulmak için en zayıf anımdan faydalanıp sonra da beni sırtımdan bıçaklayan bir hain olduğunu bilmiyordum."

Onu sertçe itip yanından geçtim.

"Yaptıklarımı telafi edebilirim." İki elini yana açtı. Bu defa alay etme sırası bendeydi.

"Nasıl? Yeniden çocuk yaptırarak mı? Kızlardan beni kopararak mı? Süt kızımla beni tehdit ederek mi? Aynı çatı altında Füsun'la yaşayarak, onun yaptığı saçmalıklara katlanarak mı? Anneni affedip hiçbir şey olmamış gibi yüz yüze bakarak mı? Nasıl?!"

"Füsun olayı bitti." dedi kararlılıkla. "Söz veriyorum adını bile duymayacaksın. Anneme gelince görmemen için her şeyi yaparım."

"Yeter artık Cesur! Bak, yaşadığımız özel anlar henüz temizken güzeldi ama artık hepsi kirlendi ve o kiri hiçbir şey çıkaramaz. Lütfen alış bu hayata ve hayatımdan sonsuza dek çık, git! Seni istemiyorum!"

Hayal kırıklığıyla baktı bana. Boğuk boğuk çıktı sesi.
"Bade yapamam. Bunca yıl toparlanıp bana dönmeni bekledim. Kızlar da dört gözle senin geri dönmeni bekliyor."

"Eğer kötülük yaparak bir şey almak istiyorsan kendinden de bir şey vermen gerekir. Sen benden kızımı aldın, Atilla'yı aldın, karşılığında da beni kaybettin. Lütfen artık bunu kabullen. Bak ben, tüm yaşadıklarıma rağmen bunu kabullenmeye çalışıyorum."

Az önceki pis sırıtışı ağlamalara döndü. Gözlerinde parlayan yaşlarla bana baktı.
"Yapamam. Sensiz yaşayamam."

"Başka birinden hoşlanıyorum." dedim aniden. Benden ümidi kesmesi için ne gerekiyorsa yapmak zorundaydım. "Ve onunla evlenmek istiyorum. Normal biri gibi. Çocuklarım olsun istiyorum, işim, ailem..."

Gözlerime nefretle baktı ve yanıma iyice yaklaştı. Ardından ne olduğunu anlamadan yüzüme sert bir tokat attı. Yüzümü tutup dehşetle ona bakıyordum.

"Kim?! İçerideki kendini bir şey sanan tip mi, o italyan solist mi yoksa o aptal polis mi? Kim?!"

Hala bir elim yanağımda yaşadığım büyük şokla ona bakmaya devam ettim. Daha ne kadar küçülebilirdi ki gözümde.

"Hayatımı araştırmayı, hayatıma karışmayı bırak artık! Senden nefret ediyorum!"

Titreyerek merdivenlere doğru yürüdüm. Ağlamamak için defalarca yutkunuyordum.

Görevimiz Mutluluk 2Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz