41- Teklif

349 27 6
                                    

Kuracağım yeni işle ilgili araştırmalarımı ve hazırladığım planımı hızlandırıp kendime ciddi ciddi bir yol çizdim sonunda. Bugün maliye ile ilgili işleri hallediyordum. Küçük bir de salon bulmuştum kendime. Murat'ın maddi yardım ısrarlarını tatlı bir dille geri çevirmek zor olsa da bunu Fatih ve annemin desteği ile başarmıştım. Tabi bir de eski işyerinde çalıştığım tüm arkadaşlarımın da fikir olarak büyük yardımı olmuştu bana.

Ancak tüm bunların dışında beni en çok zorlayan şey işletmeye vereceğim isim olmuştu. Günlerce düşündüm, gecelerce gözüme uyku girmedi bu yüzden. Sonunda bir sabah uyandım ve adının 'Mucize Eller' olmasına karar verdim. Yanlış anlaşılmasın; aslında bir fizyoterapist olarak kendimi övmek için değildi bu isim. Burayı açmak için bana uzatılan her elin, bana gösterilen her emeğin, yaşadığım acıların ve mutlulukların hakkını vermek ve her zaman hatırlamak içindi.

Bunu ilk söylediğimde kimse öyle çok tepki göstermedi. Zaten günlerdir başlarının etini yiyip durmuştum. Hepsi sonunda bir isim bulabildiğim için derin bir oh çektiler. Sonra onlara bu isim için teşekkür ettiğimde yüzlerindeki o naif tebessüm, gözlerindeki o çiğ düşmüş parıltı görülmeye değerdi. Hepsi içtenlikle sarılıp beni tebrik etti. Böyle anlarda içten bir sarılma söylenilecek tüm cümlelerin yerine geçip içimi güneş kadar ısıtıyordu.

Bir yandan böyle güzel bir sevgi ve muhabbetle kendimi sıcacık hissederken öte yandan annem ve Meryem teyzenin evlilik ısrarlarıyla çığlık atıp kaçmak istiyordum. Bunu sadece benim yanımda yapsalar iyi, Murat'ın yanında da söylediklerinde saklanacak delik arıyordum kendime. Bulamayınca da utancımdan kıpkırmızı olan yanaklarımla onun yüzüne bakıp omuz silkiyordum sadece.

Murat böyle durumlarda ya gülümsüyor ya da konuyu değiştirmeye çalışıyordu. Belki beni kurtarmak için yapıyordu fakat; o böyle yaptıkça içim içimi yiyordu. Öpüşü hala hayallerimde, dudaklarının içimi ısıtan sıcaklığı hala dudaklarımın üzerindeyken sessizliğinden korkuyordum.

Çok severken yaşadığım ayrılıklardan olsa gerek; bir şey yolunda gidiyorsa o şeyde sıkıntı var demektir. Onunla aramda kuvvetli bir bağ olması benim için yeterli değildi artık. Ben bunun bir zorunluluğa dönüşmesini istemiyordum.

Bugün gideceğimiz arkadaş buluşmasında da evlilik konusunun tekrar gündeme geleceğinden emindim. Zira tek baskı ailemizden gelmiyordu. Murat'ın arkadaşlarında da aynı durum söz konusuydu.

Her buluşmada ne zaman evleneceğimiz, düğünümüzün nerede olacağı, kına ve düğün organizasyonlarımız ve hatta gelecekteki çocuk planımız bile belirleniyordu. Murat bu konularda hep sessiz kalsa da benim bazen kendimi kaptırıp aptal gibi bu planlara dahil olmuşluğum bile vardı.

Sonrasında bunu neden yaptım diye kendi kendimi yiyip bitiriyordum. Hatta o gün Murat'la göz göze gelmemeye, konuşmamaya çalışıyordum. O da zaten çok üzerime gelmiyordu. Kaç gece 'bana karşı hisleri mi değişti acaba?' diye üzüntüden kahrolmuşluğum var.

Her sabah, artık bu sabah hislerimi frenleyeceğim diye kalkıp çalan zilin sesiyle kapıyı açarken karşımda onu görünce dayanamayıp bedenimi sımsıkı saran ellere aynı şekilde sımsıkı karşılık verirken buluyordum kendimi. Bu hiç iyi değildi. Bu kadar tutarsız olmamalıydım kendimle.

Bir oyunla başlamıştı her şey ama artık bir oyunda değildik. Gerçi henüz ondan gerçek bir teklif bile almamıştım ama sonuçta beni sevdiğini biliyordum.

Yine de... Artık ben de evlilik, Murat ve benim arama bir kırmızı çizgi çekmeye karar vermiştim. Konuşulsa da sessiz kalıp tıpkı onun gibi hiçbir şeye cevap vermeyecektim.

Görevimiz Mutluluk 2Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz